ÇILDIRTAN EĞİTİM VE SBS
Küçük gülen gözleri özlüyorum pırıl pırıl dünyaya bakan gözleri. Dünyayı okşar gibi seven ellerin, tebessümüyle dünyaya anlam katan gözlerin ve Peygamberin cennet kokusu dediği yüzlerin sahibini arıyor gözlerim. Dünyanın güzelliğini gören, tonlarca ağırlığı sırtında taşımayan bedenin ve ruhun daha mutlu olduğunu ve olacağını düşünüyorum. Bazı eskilerin yeniyi arattığı bu günlerde en çok aranan eskilerden biri çocuklarımızın ve çocukluğumuzun olduğunu düşünüyorum.
Rasim Özdenören'in bir anısını okumuştum. Anısı şöyleydi; Rasim ve Alaattin Özdenören'in ikizleri ilkokul sıralarındayken öğretmenleri çocuklara en sevdiği ve en çok oynadığı oyuncakları okula getirmelerini istediğinde ikizler hiç oynamadıkları ve fazlada sevmedikleri vitrinde duran dokunmadıkları bile cicili bicili oyuncak bebekleri götürürler. Oysaki onların sevdiği oyuncakları bunlar değildir. En çok sevdiği oyuncakları utançlarından okula götüremedikleri topaçları, çemberleri, çelik çomakları ve tornetleridir. Oysaki şimdiki çocuklara ?en sevdiğiniz oyuncağı getirin? diye bir şey denilse bilgisayarlarını ya da play station'larını sırtlanıp götürmek zorunda kalacaklardır herhalde.
Onları hiç yormayacak, hiç sıkmayacak ve zihinlerini şapşallaştıracak bu oyunları da alabildiğince zevk alarak oynayamıyorlar. Çünkü ailelerin vereceği süre boyunca oynayabilecekleri için hiçbir zaman doyum sağlayamayacaklar. Haz ve elektronik çağının çocukları hiçbir zaman hazza nokta koyamayacaklar yani bir anlamda haz alamayacaklar. Çünkü bilgisayar oyunlarının o bitmez tükenmez piramitleri onlara haz vermeyecektir.
Oyunsuz ve oyuncaksız çocukluğunu geçiren çocuklar birde eğitim sisteminin bütün köhneliğinin sıkıntılarını çekmek zorunda kalacaklar. Çocukların ruhunu, yüzlerindeki tebessümü, gözlerindeki parıltıyı alan ve bir deveboynuna benzeyen eğitim sisteminin boyunduruğu bir nesli iğreti bir kalıptan geçirmektedir. Yusuf Kaplan'ın bir yazısında geçen bir anekdot adeta bu durumu özetlemektedir. Daha önceki[1] bir yazımda verdiğim bu anekdota bir daha vermek yer istiyorum. ??O zamanlar İ.Ü Öğretim görevlisi Fransız Sosyolog Rustow o zaman asistanı olan Erol Güngör'le Beyazıt meydanında dolaşırken 6?8 yaşlarında küçük bir çocuğu gördükten sonra şöyle demiştir: 'Erol, etrafta 6?8 yaşları arasında, gözlerinden zekâ fışkıran çocuklar görüyorum. Bu zeki çocukları okullarınıza alıp nasıl aptal hale getirdiğinizin sırrını bir türlü çözemiyorum. Sahi, bu çocukları okullarınızda nasıl aptal hale getiriyorsunuz?'[2]
Tanrılar çıldırmış olmalı filminin kahramanları ve oyuncuları gibiyiz. Büyüklerimizin çıldırmış gibi bir halde vücuda getirdiği eğitim sistemi çocuklarımızı da çıldırmış bir hale sokmaktadır. İlkokul 2. sınıfta test çözen çocukların çağında yaşamaktayız. 6. sınıfa geldiğinde gözlerinin feri sönmüş ve benliğinin fevri dönmüş çocukların yüzlerini temaşa etmekteyiz. Güya çocukların kaderini 3 saate sıkıştırmayan büyüklerimiz çocukların kaderini 3 taksime bölme başarısını göstermiştir. SBS sınavıyla okulun önemini artıracağını dershaneyi devreden çıkaracağını zanneden akıl yapısı etüt merkezlerini de/haraları eğitim hayatımıza kazandırmıştır.
11?12 yaşındaki çocukları SBS gibi dandik bir sınavın stresine sokmak ne eğitimcilikle ne siyasilikle veya bakanlıkla izah edilir bir durumu yoktur. Okulu, ailesini, oyunu, arkadaşlığı, kitabı ve kendi çocukluğunu devreden çıkaran bir eğitim sisteminin çocuklarının gelecekte hangi psikolojide ve kişilikte olabileceğinin hesabı yapılmış mıdır? SBS sınavı tüy dikme eylemi ve projesidir. Bu sistemin ne kıymetli! köşe-kapan- yazarlarımız, ne psikologlarımız nede siyasetçilerimizin tarafından eleştirisi ve sorgulaması yapılmıştır. Bence bu sistemin çocukların üzerinde getirdiği sıkıntılar bakımından hukuksal niteliği bile hukuk adamlarımız tarafından ciddi olarak tartışılmalıdır. Kitap okumayan, arkadaşlarıyla oynayamayan, anne-babası tarafından sürekli test çözmesi tehdidiyle baskıya uğrayan, çocukluğunu dershane ve etüt merkezleri arasında unutan ve ıskalayan çocukluğumuz hain bir sistem tarafından katledilmektedir. Bazıları bu cinayete ya fail olarak ya da seyirci olarak bizzat katılmaktadır. Çocukluğunu yaşayamayan, insanlarla diyalog gerçekleştir-e-meyen, düşünce üretemeyen ve cümle kur/a/mayan insani niteliklerini kaybetmiş bir neslin yetişmesine yol açmış bir eğitim sistemi midir yoksa insan öğütme mekanizması mıdır?
Her yıl bu işkenceyle karşılaşan ve bu işkence korkusuyla test çözen ve modern karakteri daha zayıf bir sofizmin/dershaneciliğin kucağına atılan bu çocukların durumunu seyretmek ya da buna yol açmak insanları aslanlara parçalatan roma paganizminin halet-i ruhiye'sine sahip olmaktır. Bu sistemi çalıştırmak için ehrama taş taşıyan eğitimciler ise sözün bittiği yerdir. Çocukların çocukluğunu terk etmesi ruhun bedeni terk edişi gibi bir durumdur. Çocukların bu sürece tabi tutulmaları çocukları sonuç itibariyle yürüyen bir ölüye veya kadavraya dönüştürmüştür. Bu SBS sınavının kaliteli bir eğitim ve insan meydana getirdiğini iddia eden bir zihin yapısının ciddi anlamda sakatlığının bulunduğunu iddia edebilirim. Çünkü küçücük çocukların test, sınav, dershane hipodromunda koşuşturması hafta sonu sabahın köründe dershane yollarında olmaları beni sarsıyor. Bundan haz alanlar var ise bir hekime gidip insani damarlarına bir baktırsınlar derim.
Eğer ısrar bu eğitim sisteminde ısrar edilirse kitap, vatandaşların ihtiyaç listesinde 235'nci sırada yer alır. İngiltere ve Fransa'da toplumun yüzde 21'i düzenli kitap okuyan bizde 10 binde bir kitap okuyan, günde ortalama 5 saat televizyon izleyen, yılda sadece 6 saat kitap okuyan bir nesil ortaya çıkar.2
Evet bu sistemle insan yetiştirilmez. Tabiî ki insan yetiştirilemediği gibi doktor, öğretmen, mühendis, hukuk adamı vs. yetiştirilemez. Hele ki filozof ya da ya da bilim adamı hiç mi hiç yetiştirilmez. Çünkü J.J. Rousseau ?Bir insanı insan yapmadan filozof yapamazsınız.? der. Her şeyin her an kutsala dönebildiği ülkemde 8 yıllık zorunlu eğitimi kutsallaştırdığımız gibi -ki bu militarist bir kutsallaştırmadır- SBS'yi de kutsal tartışılmaz bir sistem haline getirmeden tartışmaya açmalıyız ve kanaatimce bu uygulamadan tez elden vazgeçmeliyiz. Çocuklarımızın insan olabilmeleri, ruh ve beden sağlığı için?
[1] http://www.timeturk.com/Mehmet-Tepe-Medeniyet-koklerinden-ve-istikbalden-yoksun-bir-kadavra-egitim-i-6419-yazisi.html
2 http://www.timeturk.com/gunde-kac-saat-kitap-okuyoruz-62812-haberi.html
Yorum Yap