Dolar

42,6940

Euro

50,2029

Altın

5.909,30

Bist

11.456,34

Bir Film, İki Örgüt ve Fitne

14 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-23 14:14:00

Bir Film, İki Örgüt ve Fitne
“Hem bunlara yeryüzünü fesada vermeyin denildiği zaman biz ancak ıslahcılarız derler.

Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır.

Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür.” (Bakara, 11, 27, 217)



“Tarih tekerrürden ibarettir” lafzını öğrenciyken bize yutturulan bir kadercilikten daha çok zihin çalışma ilkeleri bakımından başlangıçtaki kendi türünden çok da farklı olmayan insan türünün kendinden daha önce yaşanmış bir tecrübeyi tekrar yineleme teşebbüsünün neticesi olarak yorumlamışımdır. yani tekrar eden bir şey yok tekrar ettirilen bir şey var. Karakter olarak her zaman bana dayatılan anlamların tersini düşünmeyi seven bir zihin karakterimi sevmişimdir. Tümel olarak insan kendi geçmişinden hareketle kendi türünün geçmişte uygulamış olduğu iyi ya da kötü davranışlarını ve eylemlerini devam ettirmek ister. Bu teşebbüs bireysel anlamda olabileceği gibi siyasi, ticari ve stratejik çoğu alanda kendini gösterebilir. Nitekim kabil kardeşini nasıl gömeceğini tecrübi olarak bir kuştan öğrenmedi mi?

Kaos ve kosmos varlık âleminin iki önemli hakikatidir. İnsanlık tarihinde kosmos için gösterilen gayretler olduğu gibi kaos için gösterilen gayretler de var olmuştur ve var olacaktır. Yaklaşık 10 gün önce bir dostumla sohbet esnasında Amerikan seçimleri ve Obama üzerine konuşurken “Obama’nın üzerine oynanacak” tespitinde bulunmuştuk. Konuşmamızdan 3-4 gün sonra “Müslümanların Masumiyeti” diye iğrenç, basit ve amatör olan bir o kadar kurnazca düşünülmüş art niyet açısından sofistike bir film yayınlanmıştı. Filmin yayınlanmasından sonra yalnızca Amerikan vatandaşı değil aynı zamanda Amerika büyükelçisi öldürülmüş ve linç görüntüleri dünya medyasına servis edilmişti.

Amerikalı seçmenler için görmezden gelinemeyecek Obama aleyhine bir fitne sergilenmişti. 11 Eylül tarihine yaklaşılan bir zaman diliminde video paylaşım sitesi youtube’da yayınlanan görüntüler 11 Eylül ikiz kulelere saldırısı kadar sofistike olan elçilik baskınıyla aynı tarihe denk gelmişti. Kuran-ı Kerim kurnazlığı bir halka ya da millete hasretmekten daha çok bir ahlaka atfeder.

Nitekim halk diliyle ifade edilen ‘Yahudi zekası’ denilen şey bir milleti kasteden ifadelendirme değildir bir ahlaka sahip bireye yönelik bir adlandırmadır. Schopenhouer’un da ifade ettiği Milletlerin kültürünün nesil olarak geçişkenliğinin yanı sıra devletlerin kendi arşivlerinden istifade ederek geliştirmiş olduğu siyasal stratejileri vardır.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V) yaşarken de iftira ve karalama politikalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Nitekim bugünkü güruhla o günkü güruhun ahlaki vasıfları arasında belirgin farklar söz konusu değildir. Kendi döneminde bu iftiralara karşı sabrı tavsiye eden Hz. Peygamberin ümmeti olarak ihtiyatlı davranmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bu tekerrürden sonra ise başka bir tekerrür ise Selcuklu-İran-Haşhaşi bağlamındaki benzerlikle Türkiye-İran-PKK bağıntısıdır. Üç farklılaşmış yapının bugünkü siyasal, ekonomik, kültürel ve coğrafi yapılarında geçmiştekinden çok büyük farklarının olmadığını söyleyebiliriz. Mısır’ı terk eden sonrasında İran’ı dolaşarak Batıniliğin propagandasını yapan ve cephesini İran toprakları üzerindeki Alamut kalesine kaydıran Hasan Sabbah için kendisi de İran kökenli olan Selçuklu Veziri Nizamülmülk Rey’deki görevlilere onu yakalamaları için emir verir. Fakat Sabbah buradan kaçarak Rudbar vadisinde kendisinin “beldetü’l ikbal” adını verdiği Alamut kalesine yerleşir. Askeri karargâh ve idari merkez olarak kullandığı Alamut’tan düzenlediği operasyonları idare etmiş ve buradan eğitim ve öğretimi yasaklayan Hasan Sabah müridlerini cahil bırakarak eylemlere sevk etmiştir. [1]

Türkiye’den kaçarak Suriye gibi ülkeleri kendine karargah tayin eden sapkınlıkları ve pedagojik anlayışı farklı olmayan ve daha az sofistike olan Abdullah Öcalan ile inandırma ve propagandayı psikolojik bir harp taktiği olarak kullanarak örgütleşen Hasan Sabbah’ın adamları ile PKK militanlarının arasında önemli derce farkları görünmemektedir. İtikat bakımından farklı olan bu iki yapının biri araç olarak İsmailiye ideolojisini referans alırken diğeri ise Marksist-Leninist ideolojiyi referans almaktadır.

Ne doğulu ne batılı olan S. Türker’in ifadesiyle ‘üçüncü dünya’ olan Selçuklu Devletinin yıpranmasını ve yıkılmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri Haşhaşiler’in hareketidir. İran toprakları üzerinden Selçukluya saldırmayı, Gazali gibi bir alimi Nizamiyeden uzaklaştıran Nizamümülk gibi büyük bir bilge veziri suikastla öldüren kaos ve güvensizlik ortamı yaratan Haşhaşilerin bu cüretkarlıklarına ve densizliklerine ciddi müdahalelerde bulunmayan dönemin İran Devlet politik anlayışına sahip yöneticilerinin bu durumdan fazla da rahatsız olmadıklarını söyleyebiliriz. Bu bağlamda Haşhaşilerin yalnızca İran’la bağlantısına değil dönemin Bizans İmparatorluğu ve Yahudilerle bağıntısına bakılması tarih için faydalı olacağı kanaatindeyim.

Suriye’de yönetime karşı olan ayaklanmalar esnasında PKK’nın İran uzantısı olan PJAK’la anlaşan İran yönetimi Suriye’yle PKK konusunda Türkiye’ye karşı ortak bir tutum takınmıştır. Nitekim Şemdin Sakık bir ifadesinde "Ne zaman Suriye kucak açsa İran da aynısını yapar. İki ülkenin örgüte tavrı ortak olur" demiştir.[2] Bir dönem Haşhaşiler İran Toprakları üzerinden Selçuklu’ya saldırıyorsa şimdiler de PKK İran topraklarındaki Şehidan gibi kamplardan saldırmaktadır.[3]

Bir dönem bölgede güçlü bir Selçuklu istemeyen tarihi ve milli karakterler ve figürler günümüzde de aynı Saiklerden dolayı bölgede güçlü bir Türkiye istememektedir. Geçmişte marjinal bir yapı olan Haşhaşiler’in geçmişte tarihi figürler tarafından desteklendiği gibi günümüzde de marjinal bir yapı olan PKK benzeri figürler tarafından destelenmektedir. Bunun göstergesi kültürel, siyasi, ekonomik ve demokratik bakımından güçlenen bir Türkiye’nin varlığından rahatsız olunmasıdır. Bölgede bir güç haline gelinmesi sürecine katkıda bulunan hükümet terör yoluyla düşürülmek isteniyor. Şu an ki mevcut hükümetten nefret eden iki figür var biri Siyonist yönetime sahip İsrail diğeri PKK’nın üst yapısıdır. Yazdıklarımdan İrancı kardeşler hiç alınmasın. O işi bu ülkede Suriye politikası üzerinden hiç ummadıkları kişiler üstlendiler. Yapmamız gereken mi fitneye karşı uyanık olmak.




[1] Abdülkerim Özaydın,, TDVİA, 16. C. , s. 347

[2] http://haber5.com/guncel/semdin-sakiktan-iran-itirafi

[3] http://www.haber7.com/guncel/haber/925599-mehmetcikten-kacan-pkklilarin-sigindigi-ulke

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara