BİR DERVİŞİN VE YİĞİDİN ARDINDAN
?Her ağızda, her telde fanilik dırıltısı, Sonunda yek şarkı; tabutun gıcırtısı.?
?Büyük randevu? Bilsem nerede, saat kaçta? Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta??
?Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı; Elindeyse beyazdan, gelde sıyır beyazı!?
N. Fazıl Kısakürek
Kazayı duyduğumdan beri sürekli içimde ümitler yeşertmeye çalıştım. Bu ümitlerimi o kadar diri tutmaya çalıştım ki rüyalarımda yeşerttim. Sanki karanlık, sisli ve karlı dağların içinden bir yiğit kopup ta gelecekmiş gibi hissediyordum. Rüyalarımda yaşattığım ümit hakikat âlemine işaret ederken hayallerimde yaşattığım ümitler hezeyanlarıma ait sanrılardır. Dokunduğum bir insana bir daha dokunamamanın gerçeğiyle ve acısıyla yaşamak ne hazin bir şeydir. Üniversite okuduğum yıllarda bir öğle namazında selamlaşmış ve ayak üzerinde konuşmuştum kendisiyle.
Ölümle kucak kucağa yaşayan, ölümün yeninden diriliş olduğuna inanan, hayatın içinde var olan hem bu hayatı hem de ötelere uzanan bir dinin evlatlarıyız. Büyüğümüzün dile getirdiği ?kalbin tik takları ölüm bestesinin mırıltılarıdır.? hissiyatına sahip, doğmamızla birlikte ölümle nikah kıyan mümin bilincine sahip mümin insanlarız.
Mütevazılığını, samimiyetini gözleri ve dokunuşuyla hissettiren derviş bir adamdı. Siyasette belden aşağı vuran, aşağılayıcı, yok sayan üslubu asla benimsemedi. İktidar olacağım hırsıyla yaşamayan, değerlerini pazara çıkarmayan, değerlerine dokunulduğu zaman tavrını ortaya koyan asil bir adamdı. Ölümle kucak kucağa olduğunun bilincinde olan, içinde Allah ve Peygamber sevgisi taşıyan, mümin zarafetine ve basiretine sahip, ölümü anmaktan kendini çekmeyen, ölümü unutma numarasına yatmayan bir derviş edasına sahip bir adam. İnananların dürüstlüğüne inandığı kendinden biri olarak gördüğü bir adamdı. Anadolu topraklarıyla yoğrulmuş kimliğiyle ?saf çocuğu masum Anadolunun? öz evladıydı. 2 gün sonunda birçok askerin, sivil savunma görevlilerin aramaları sonuç vermemiş kendinden olan ve kendisine benzeyen köylülerin bulması adeta manyetik bir çekim kuvveti meydana gelmiştir. Birilerinin bidon kafalı, ya da göbeğini kaşıyan diye yaftaladığı aşağıladığı toprak yüzlü toprak kokan adamlar dişini tırnağına takmış kara kışa aldırmamış, donma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını bile bile dağları yardırarak seyirtmiştir. Ne uydu cihazlarına ne insansız casus uçaklarına, ne GPRS cihazına ne gece görüş dürbününe ihtiyaç duymuştur. Tam on yedi yiğit adam kendi gibi kendinden olan bir kaç yiğit adamı bulmuştur.
Muhsin Yazıcıoğlu mevcut siyasilere yaşadığı hayatıyla ve ölümüyle bir örnektir. Anadolu topraklarının çilesini çekmiş bir çiftçi ailenin köylü çocuğu olan bu yiğit adam ölüme kucak açan bir intizar içinde olmuştur hep. Rüşvet, iltimas, çıkarcılık, dalkavukluk, işbirlikçilik, zenginlik, şatafat, makam ve şöhret kavramlarına dünyasında yer vermemiştir.
Üstad Necip Fazıl'ın ?Anladım işi, sanat Allah`ı aramakmış; Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış.? mısrasının sırrına varmış bir derviştir Muhsin Başkan.
Mevcut siyasiler kafalarını ellerinin arasına alıp her şeyin ne kadarda gelip geçici olduğu düşünüp ailelerini, çevrelerini mal varlıklarını, riyaset ve ihtiraslarını gözden geçirmeli ve çeki düzen vermelidirler. Zenginlikten uzak kendi halinde bir hayata sahip bir adamın hayatına ve kişiliğine iyi dikkat etmeliler.
Muhsin Başkan'ın sevenlerini ve partililerinin duygularını iyi anladığımı zannediyorum. Sevenleri onun öldüğüne inanmak istemiyor ama kabullenmek lazım ki Muhsin Başkan öldü. Kılıcını çıkarıp, ayağa fırlayıp ?Her kim Hazret-i Peygamber öldü derse, boynunu vururum!` diye bağıran öfkeli Hz. Ömer'e Hz. Ebubekir tarihi ve anlamlı şu cevabı vermiştir: ?Ey insanlar! Her kim ki, Muhammed`e tapıyorsa bilsin ki, Muhammed ölmüştür. Her kim ki Allah`a tapıyorsa, bilsin ki Allah bakidir, ölmez!? ve sonra şu ayeti okumuştur: ?Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah`a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.?
Nitekim Üstat Necip Fazıl ölümü ne güzel tasvir ediyor:
?Ölüm güzel şey budur perde arkasından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber.?
Başta Muhsin Yazıcıoğluna ve Arkadaşlarına Allahtan rahmet diliyorum. Ailesine, yakınlarına ve sevdiklerine sabırlar diliyorum.
Yorum Yap