Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Başbakanı Düşürmek ve Eyyubi’nin Torunu Olmak

17 Yıl Önce Güncellendi

2010-06-25 01:17:00

Başbakanı Düşürmek ve Eyyubi’nin Torunu Olmak

Medyanın tozu dumana katan haber bombardımanında, anlamın nötralize edildiği, gerçeğin görülmemesi için perde çekildiği bir dönemin içinde yaşamaktayız. Durup ta düşünmeden, kalabalığın ve anlamsız söylemlerin akıntısına kaptıranların sahte olanın içinde kendilerini bulmaları oldukça normal bir durumdur. “Durarak düşünmek” meseleleri doğru görmeyi sağlar ve panik düşünmenin hatalarından bizi korur. Durarak düşünmenin önemli olduğu kadar parçadan hareketle değil bütünden hareketle düşünmek resmi tam olarak anlamamızı sağlayabilir.

 

Başlarda “Amerikan icazetli” diye eleştirilerde bulunan iktidar partisine karşı oluşturulan “milliyetçi-ulusalcı” melez yapılanma Danıştay saldırısıyla, irtica geliyor yaygarasıyla toplumsal kaosu doğurmaya çalışmış askeri darbeye çağıran mitingler düzenlemiştir. Askerle kuramadığı ilişkiyi hukukla kurmaya çalışan bu yapılanma “hükümeti hükmedemez” hale getirmeye çalışmış ve bunu bir nebze de olsa başarmıştır. İçteki güç dengelerindeki rahatsızlığına 2007 yılından sonra bölgesinde (Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu’da) ülkenin bir güç olabileceğinin tarihsel birikiminin ve bilincinin farkında olan hükümetin siyasetinden rahatsız olan güçlerin varlığı söz konusudur.

 

Bilge, diplomat, akademisyen ve siyasetçi Ahmet Davutoğlu’nun[i] köklü dış politika anlayışı dış güçleri ve onların dâhili yandaşlarını rahatsız etmiştir. Hükümetten kurtulmak için her şeyi göz önüne almış, iç ve dış yapılanmayla karşı karşıyayız. Finansal desteğe muhtaç dökülen ve savrulan bir örgütün “taşeronluk” yapmaktan başka yapabileceği hiçbir şey yoktur.

 

Medyanın meseleye yaklaşımı ise oldukça çok mide bulandırıcı bir durumdadır. Mavi Marmara saldırısında İsrail’in haklılığını ortaya koymaya çalışan medya son terör saldırılarında faturayı hükümete keserek halka olan bitenin tek suçlusu olarak hükümeti göstermeye çalışmaktadır. “Eksen kayması” tartışmasıyla hükümetin ülkeyi yanlış bir eksene götürdüğü tezini öne sürerek hükümeti başarı olan dış politikasını da karalamaya ve mahkûm etmeye çalışmaktadır. “Batıcı” ve “Amerikanın Uşakları” diye yaftaladıkları hükümeti batının ve ABD’nin ekseninden çıkmakla suçlamaları oldukça manidar ve ironiktir.

 

DTP’nin güvercinleri olarak görülen Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a getirilen siyaset yasağı ile saf dışı edilmeleri, partinin şahinlere bırakılması, “avukatlığı” yetersiz görülen Deniz Baykal’ın seneler önce hazırlanmış çirkin bir kaset komplosu ile tasfiye edilmesi, Kılıçdaroğlu rüzgârına üfürülmesi, Balyoz Harekât planı içinde olanların bırakılması[ii] ve yapılanmanın kendi gücünü ortaya koyması ve terörün patlamasının bazı önemli nedenleri vardır.

 

Öncelikle Anayasa değişikliği için yapılacak referandumun sonucuna etkide bulunmak bu etki hem anayasa mahkemesine yönelik olduğu gibi -anayasa mahkemesi iptal etmese bile- hem de seçmenin hayır oyu vermesini sağlamak için oluş-turul-muş teşebbüslerdir. Birtakım dâhili ve harici güçler hükümetten kurtulmak için her şeyi göz önüne alımış görünmektedir. Bahsettiğim hadiselerin özneleri bu oyunun içinde değiller oyunu dışarıdan anlamlı şekilde dizayn eden senaristlerin varlığı söz konusudur. Bu senaristler tarafından yazılan oyunda Hükümetin toplumsal itibarını düşürmek ve içinde AKP’nin olmadığı koalisyon doğurmak için bir takım komplikasyonlar gerçekleştiriliyor.

 

Başbakan R. Tayip Erdoğan’ın işi oldukça zor. Senaristler tarafından kendisine karşı top yekun savaş icat edilmiş durumdadır. Abdülhamit’in düşmesi için “Bir lahza-i Teehhür” şiiri yazan zihin yapısı iş başındadır. Eskiden Abdülhamit’e yapılanlar şimdi Tayip Erdoğan’a yapılmaya çalışılmaktadır. Neden aynıdır “Türkiye’nin bölgesinde bir güç olmaktan rahatsızlık duyulması.” Çünkü Türkiye kendi başına bırakılmaması gereken oldukça önemli bir ülkedir.

 

Açılım konusunda metoda ve bakış açısına yönelik eleştiriler getirmiştim. Yapılmakta olan açılımın yetersiz olduğunu, bir takım metot ve mahiyet sorunlarından bahsetmiştim.[iii]  Mevcut haldeki açılıma bile tahammül edemeyen örgütün son saldırıları panik havasında yapılan ihaleye verilmiş saldırılardır. Örgüt Güneydoğuda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Son saldırılar örgütün itibarsızlığını daha da artıracaktır. Örgütle aynı paralelde olan BDP’nin suskunluğu PKK için “Bir terör örgütüdür.” diyememesi ve örgütün şehirleşmiş siyasal hali gibi durması BDP’nin de Kürt halkı yanında itibarsızlığını daha da artıracaktır. Çünkü benim bildiğim bu halk 43 günlük bir gelinin mutfağının balkonunda öldürülmesine prim vermez, Diyarbakır’daki dershane çocuklarının öldürülmesine İstanbul’da babasının servisi ile dershaneye giden 17 yaşındaki Buse’nin haince öldürülmesine prim vermez. Onlar kendilerinin Salahaddin Eyyübi’nin torunları olduklarını bilirler. Bu teröre sessiz kalıp PKK için “çırpınan” siyasileri de adam yerine koymaz yüzüne de bakmaz ve onları adam sıfatıyla da anmaz.

 

Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş’ın “Bu politikalar sürerse Kürt halkı yemin ediyorum sadece gerilla mücadelesiyle kalmayacak, yaşamı cehenneme çevirecek”[iv] söyleminden uzak öldürmek için değil yaşatmak için vardırlar. Çünkü onlar İslam medeniyetinin çocuklarıdır. Ve onlar için bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir.

             




[i] http://www2.timeturk.com/yazardetay.asp?Newsid=12285


[ii] http://www.haber7.com/haber/20100621/Mavi-Marmara-olayi-Israil-ve-PKK-saldirilari.php


[iii] http://www2.timeturk.com/yazardetay.asp?Newsid=12285


[iv] http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=996938&CategoryID=77

 


Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara