Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Ayak takımına ağıt

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-12-21 00:01:47

Ayak takımına ağıt
Bu takım münzevi fikir işçisi Meriç’in dediği takımdandır. Işığı gördüklerinde ellerinde kovalarla yangın var diye koşturan taifedendirler. Işığı söndürüp karanlığa saldırdıkları gibi temiz olan ne varsa onların yanında hemen bitiveren kirletmeye meyyal bir sünepeliğe sahiptirler. Hayatın tam ortasına dalıp hayatı zehir ettiklerinde var olduklarına kanaat ederler. İçtikleri su kaynağını kurutan ya da Zerdüşt’ün ifadesiyle içtikleri pınarı ağılayan ucubelerdir bunlar. Önce kendi benliklerini zehirleyerek başlarlar hayata sonra çevresini saran helezon halinde virüs gibidirler. Bunlar bütün çirkefliklerini bulaştırarak yaşayan sosyal mikrop gibidirler. Dokundukları her ne varsa fesat olur. Var olmadıklarında yok olduklarının sancısıyla hemen bitiverirler herhangi bir zamanda ve mekânda. Bu takım Nietzsche’nin ruhundan ve varlığından yakındığı bezdirici insanlıktan hiçbir nasibini almamış olan bir yığındır.

Bazen bir yöneticinin yanında kaliteli bir dalkavuk, bazen üçkâğıtçı bir tüccar, bir kadının yanında kene gibi bir hovarda, bazen entelektüel konumunda bir yeraltı faresi oluverirler. Bunları gözlerindeki samimiyetsizlikten ve eğreti duran tavırlarından tanırsınız. Dününden korkan ve nefret eden dönüp dönüp geçmişine söven bu taifeyi homurdanışlarından tanırsınız. Ayetin dediği gibi sağırlaşmış, dilsizleşmiş, körleşmiş bu taife tıpkı bir amanın hayatını ışıksız bir dünyada ruhsuz bir değnekle geçirdiği gibi karakterden, şahsiyetten ve asaletten uzak bir hayat yaşar.

Güneşli güzel bir havada çıkan her an yıkan ve yok eden kasırga gibidirler bunlar. Var etmek için değil yok etmek için bizzat kendileri tarafından tasarlanmış modern dünyanın iğreti bir cyborg’udurlar. Gövdeleri ve ruhları o kadar donmuştur ki adeta her sevgiyi ve merhameti bağırlarında öldüren buz mağarası gibidirler. Ve bunlar yele karşı tükürmekten asla sakınmazlar. 
Ruh dünyası ve zihin dünyası örümceğin mağarası gibidir. İntikam naraları vardır dudaklarında. Ey özgürlük vaizleri zehirli örümcek edasındasınız gizli gizli despotizmin ve darbenin yandaşlığına soyunmuş fırsat kollayan sıradan bir oportünistsiniz. İçinizdeki faşizmi, despotizmi, özgürlük düşmanlığınızı yüzünüze vuruyorum suçüstü yakalıyorum işte sizi. İçinizdekini deşifre ederek gerçek özgürlüğü ve özgürlükçüleri yani fırtınalardan sonraki dinginliği ve gökkuşağını hatırlıyorum size.  Oysaki bilirim postalların seslerinden hoşlanan bu ayak takımının kulaklarına -özgürlüğün ta kendisi olarak gördüğü- tank sesleriyle uyanmanın Bach’ın, Mozart’ın, Dede Efendi’nin bestelerinden daha hoş gelir.

Zerdüşt’ün yazarının aynen ifadesiyle “Bize benzemeyenlere karşı öç ve alçaklama kullanacağız.” Böyle sözleşir örümcek yürekleri. Ey özgürlük vaizleri, “sözde özgürlük” uğruna böyle haykırıyorsunuz. Sizde: en gizli zorba özlemleriniz, özgürlük sözlerinin kılığına giriyor darbecilik ve despotizm sevdası. Despotiszm genetik bir koddur. Dedelerinin ya da babalarının gizlediği oğulda ortaya çıkan bir koddur. Despotizmleri ve darbeseverlikleri düşünür yoluna da yöneltir onları. Bir bakmışsınız darbenin ertesi günü nur topu çocukları olmuş gibi sevinirler bu düşünürcükler. Kin, öfke, militarizm fışkırır yazılarında bütün sözde özgürlükçü düşüncelerin kucağında ötekine saygı duymama büyür. Ve çelik bir kafes ön görürler toplumlara. Zerdüşt’ün tavsiyesini vereceğim, “Ama şunu salık veririm size, dostlarım: “Despotizm eğilimi güçlü olanların hiç birine güvenmeyin! Bunlar soyu sopu bozuk kişilerdir; cellât ve av köpeği bakar suratlarından, özgürlüğe sırtını çevirip mağaralarında otursalar da bu özgürlük düşmanı örümcekler özgürlüğü överler ama inanmadıkları özgürlüğe zarar vermek için yaparlar bunları.”  

Görüntüler ve hayaletler yaratırlar düşmanlıklarında ve sonrada bu görüntüler ve hayaletlere gerçekmiş gibi inanırlar. Bunlar tıpkı Platon’un mağarasındaki ahmaklar gibidirler. Özgürlük vaizlerinin mağarasının olduğu yerde eski bir despotizm hapishanesinin yıkıntıları yükselir yavaş yavaş. Eskiden özgürlük naraları söyleyerek çırpınan bir nesil şimdilerde despotluğun şarkılarını okur oldular. Özgürlükten rahatı kaçanlar özgürlükten korkanlar soyuna katılmıştır artık. Ruhunu ve zihnini her gün daha derin karanlığa ve tutsaklığa gömmektedirler. Alıngan sinsiler ağı bütün fare kapanları özgürlüğü yok etmek için kurulmuştur. Her yerde küçük gizli toplulukların kokusu alınmaktadır. Bütün gün ellerinde olta bataklıkların kıyısında oturan derin olduklarını zanneden ahmak avcı gibidirler. Ellerinde özgürlük doğurmayan yumurtayla özgürlüğü kovalarlar. Yumurtayı hangi ucundan kıracağını bilmeyen şaşkınlar gibidirler.    
 
 Not: Bu yazının yazılmasında saygı değer Üstad Nietzsche'ye şükranlarımı dile getirmek isterim. Bkz.Ayak Takımı Üstüne, Zehirli Örümcekler Üstüne, Dönmeler Üstüne (Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt)

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara