Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Anadolunun kapılarını ikinci kez açmak

14 Yıl Önce Güncellendi

2013-04-02 13:42:08

Anadolunun kapılarını ikinci kez açmak
“Hem bunlara yeryüzünü fesada vermeyin denildiği zaman biz ancak ıslahcılarız derler.
Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır.
Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür.” (Bakara, 11, 27, 217)

Bu köşeden her ne zaman ümmet olmaya dair bir şeyler yazsam Ulusalcılar, Kürtçüler ve Türkçüler yalnızca “istemezük” diye bağırmıyorlar hakaret ve yaftalamalarla söylenilenleri yok hükmünde sayıyorlar. Bu marazi üslup yalnızca zatıma yönelik değil bu türden yaklaşım sergileyen aklı başında olan düşünüre ve düşüncelere karşı oluyor. Bu anlamda yazılan yazılar Ulusalcılar tarafından Atatürkçü yapılanmaya karşı fikirler Kürtçüler tarafından ümmetçiliği ön plana çıkarma nedenimi Kürtleri asimile etme ya da yok sayma[i] Türkçüler tarafından ise Türklüğü iplememekle suçlanmıştır.

Yaklaşık 3.5 yıl önce yazdığım ‘Açılırken Boğulmak’[ii] yazısında bölgede ulusçu yaklaşımın Apo gibi frenkensteinları ürettiğini, Marksist-Leninist bir hareket olan parti-örgütün sosyalizmin saç ayağından biri olan nasyonel-sosyalizmin yani milliyetçilik olgusundan hareketle Kürt milliyetçiliği üzerinden bir siyaset gütmesi bu bölgenin dini damarlarının kop/arıl/masına yol açtığını ve özellikle gençlerin İslami bilinçten yoksun olmaları Kürt milliyetçiliği bağlamında bir fikir dünyası oluşturması bölgenin gelecekte sekülerizm tehlikesi ile karşı karşıya kalmasına yol açacağını söylemiştim. Yazıya şu cümlelerle devam etmiştim.

“Ülke insanlarının birbirini ancak ülkenin tarihi hakikati ve tecrübesi olan İslam üzerinden anlayabildiğini Ak Parti’nin açılımı bunun üzerinden yapamadığı ve sistemin kodları buna müsaade etmediğini fakat Ak Parti’nin ülke bütünlüğünü ve değerlerini sağlayabilecek potansiyele sahip tek parti olduğunu yazmıştım. Fakat neo-liberal politika algılayışı ve kuramlar Ak Partinin dolaysıyla ülkenin önünü tıkayan yanlış bir paradigmadır. Yetişmiş olduğu kültür ve medeniyetten beslenmeyip kendine farklı kuramlar alan bir yaklaşıma sahip Ak Partinin bu meselede tökezlemesi an meselesidir. Köklü bir medeniyet geleneğinin evladı olduklarını fark etmeseler Necip Fazıl’ın dediği “güneşi ceketlerinin astarında kaybetmiş” şaşkın adama dönerler. Bu meseleyi aşıp aşamayacakları ne kadar Osmanlı (İslam) medeniyet geleneği birikimine sahip olduklarını gösterecektir. Ya da Ak Parti Goethe’nin Faust’undaki acemi büyücüye dönecektir. Yani bir şeyi başlatan sonra ne olacağını kestiremeyen her şeyi birbirine karıştıran bir büyücü gibi olacaklar. Bölünme sendromu evet bir sendromdur. 1000 yıllık bir geçmişe sahip bir medeniyet kurucu insan topluluğu bu oyunu bozar.

Mevcut anayasanın millet vurgusundan ve ümmetçi bir algıdan daha çok raciszm/ırki bir temaya sahip olması açılımın en büyük aşamayacağı açmazlardan biridir.

….DTP’nin samimiyetsiz duruşu ve hesabının farklı olması da mevcut belirsizliği daha sorunsal hale getiren unsurlardan biridir. Ak parti İmralı’dan yapılacak bir açıklamayla çok ciddi sorunla karşılaşabilir ve Apo tarafından ters köşeye yatırılabilir. Bölge insanlarına karşı siyasal, bürokratik engellemelerden daha çok zihin olarak sorunsal yanlış bir algılama söz konusudur. Gerek bölge dışındaki insanların marazi bakış açısı gerekse bölge içindeki bazı insanların olumsuz bir imaj sergilemesi sorunları meydana getirmiştir…”

Nitekim yazıyı yazdıktan 2 ay sonra “Habur Skandalı” patlak vermişti ve Ak Parti Apo tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak ters köşeye yatırılmıştı. Siyasi ve toplumsal olarak çok kötü bir duruma düş/ürül/en Ak Parti bu meseleyi çözmede paradigma değişikliğine gitti. Gelinen netice paradigma değişikliğinin göstergesidir. Nitekim bana göre modern/seküler siyasal söylemlerden oluşan vikipedia’ya bile ‘demokratik açılım’ adıyla geçen söylem yerini ümmetçi söyleme bırakmıştır. Nitekim Başbakan’ın söylemleri köklere irca etmiş “Selçuklu, Alparslan, Osmanlı ve Çanakkale” tarihi üzerine odaklanmış durumdadır. Gazali’nin de üçüncü dünyası olan Selçuklu hükümet politikalarında önemli bir yer edinmiş ve unutulan “Selçuklu” hükümet tarafında hatırlanmış ve hatırlatılmıştır.

Kısaca gelinen nokta hep başından beri gelinmesini istediğim ve ümit ettiğim söylemler noktasıdır. Hiç değilse en azından üç aydır insan ölmüyor. Bu sürecin samimi bir biçimde başarılı olarak neticelenmesini isteyen başta Başbakan olmak üzere süreci destekleyen hiç kimse vatan haini değildir. Ülke için ağaç dikmeye bile üşenen birilerinin günde 4-5 saat uyuyan bir başbakanı ve bu sürecin başarıyla neticelenmesi için dua eden insanları da vatan haini olarak görmeye hiç hakları yok. Süreci sabote etmek isteyen fitne ve fesat yaklaşımları içerisinde olan birçok zümre olacaktır. Çünkü ikinci bir Osmanlı hakikatini kabus olarak gören bir çok zümre ve taife var. Tıpkı Selçuklu döneminde olduğu gibi Selçuklunun ve Osmanlının mirasçısı olan bir yönetime bölge kapılarını tekrar açabilir. Bu çok uzak da duran bir hakikat değil hakikate ramak kaldı. Bu iş olursa bunu başaran kişi II. Alparaslan olacaktır diyebiliriz. Çünkü İttihat ve Terakkiden beri bu bölge şehirlerin kapıları açık olsa bile kalbi bize çok da yakın değildi. Bu süreçte bize Enver ya da Cemal Paşa lazım değil bize lazım olan II. Alparslan ya da II. Abdülhamit’tir.

Süreç öyle bir hale geldi ki BDP’nin bile çark edecek konumu yok. Çünkü bölge halkı bu noktadan sonra gösterilecek çark etmelere ve samimiyetsizliklere yönelik siyasal bir tepki verecek. BDP’nin siyasal geleceği burada göstereceği samimiyete bağlı. Ümmet olmanın ve ümitvar olmanın zamanı geldi artık. Bu kez boğulmadan açılacağız inşallah.

[i] http://www.timeturk.com/tr/makale/mehmet-a-tepe/basbakani-dusurmek-ve-eyyubi-nin-torunu-olmak.html


[ii] http://www.timeturk.com/tr/makale/mehmet-a-tepe/acilirken-bogulmak.html

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara