Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Akademi ve Felsefe II

17 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-01 08:33:00

Akademi ve Felsefe II

Schopenhauer döneminde Hegel ya da Schelling otoritelerinin hâkim olduğu felsefe eğitimine yönelik ciddi eleştirilerde bulunmuştur. Onların felsefelerini öğretmek için maaşların tüketildiğini ve birçok zihnin iğdiş edildiğini dile getirmiştir. Felsefe profesörleri için “kürsü kuklası” öğrettikleri felsefeye de “etekli felsefe” adını veren düşünür bu felsefi algının pazarı eline geçirdiğini ve felsefeyle ilgilenen küçük bir kesimin dizginlerini ellerinde tutmakla itham eder. Mevcut algıya karşı çıkmanın, böyle bir felsefeye meydan okumanın akademik bir kaygı taşıyan kişi için göze alamayacak kadar büyük bir tehlikeli bir iş olduğunu iddia eder. Orijinal bir düşünceye ve zekâya sahip olan bir kimsenin aklına bir düşünce geldiğinde üstlerinin amaç ve niyetlerine uymayacağı endişesine kapılır ve düşüncesini felç eder. Bizim ülkemizde daha dogmatik ve daha vahşice bir yapılanma söz konusudur. Mevcut akademik kadro içerisinde buluna kişilerin siyasal ve ideolojik yaklaşımından uzak iseniz yıllarca okumalarınız ve yazdığınız şeylerin onlar için beş paralık değeri yoktur. Yetenekli, ilgili, okur bir tipin önünü kesmek onlar için doğal bir içgüdüdür ve vazifedir.

 

Schopenhauer; Fichte, Schelling ve Hegel’den hareketle mevcut akademi yapısına lanet okur. Bu hakikat rahiplerini (akademisyenler) her şeye kolayca inanabilen, safdil, zamanını israf edip zihinlerini harabeye çeviren bir sahtekârlığa sahip hilekâr devleti tanrılaştırmaya çalışan para karşılığı sanatı icra eden sanat eden fahişelere benzetir ve sofist bir karaktere sahip olmakla itham eder. Felsefeden para kazanılıyorsa düşünce belli bir maksadın egemenliğine girer ve sözde filozoflardan felsefenin asalakların elde ederiz. Bu asalaklar çoğaldığında bitkileri boğan yabani otlar gibidir. Düşünüre göre felsefe tıpkı uçurumların kenarında yetişen pembecik çiçekler gibi ancak özgür dağ havalarında serpilir, yapay koşullarda yetiştirildiğinde bozulup yozlaşır. Özgürlüğün olduğu yerde felsefenin varolduğu düşüncesine sahip filozof hakikate aşık olan filozofların hapsedildiğini ve dar ağacında asıldıklarını söyler. 

 

Düşünürün dediği gibi “meyveler yetiştikleri toprağın tadını alırlar.” Bazı akademisyenlerin cehaletiyle kibri, erdem ve hakikatin yerine hizipçiliği, ideolojik tutuma sahip sakat zihin yapısı felsefi düşüncenin önünü kesen kaba bir duvardır. Dogmatik yapı ve karakter yıllardan beri öğrencileri adeta birer mankurt haline getiriyor. Schopenhauer’in dediği gibi felsefe bir kilise ya da din değildir. Kölelerin bile özgür konuşacağı özel bir alandır. Önceden düzenlenmiş bir hedefe göre felsefe ortaya koyma kaygısı varoluşumuzu gerçekleştirmeye engeldir. Üniversitelerimizde Platon ve Aristoteles’in sultası hala yıkılabilmiş değildir. Oysaki düşünür kendilerini Platon ve Aristoteles’in araştırmalarına adamış olanların ahmaklığından en ufak kuşku duyulamayacak kişiler olarak görür. Sipariş üzerine düşünceler üretmek hakikat üzerine oynanan haince bir oyundur. Düşünür Üniversitelerde felsefe adına kıvırtma ve şarlatanlığa son vermek kaygısındadır. Üzerine elbise giydirilmiş elbiselere sahip kürsü kuklalarının olduğu üniversiteler felsefenin yeri değildir. Düşünüre göre kendi zamanında felsefe saygınlığını yitirmiş ve felsefenin parodisi söz konusudur. Thales’ten Kant’a kadar Felsefe tarihine altı ay süre veren düşünür filozoflara ikinci elden değil bizzat eserleriyle ulaşabileceğimizi iddia eder. Aksi takdirde zihnin donuklaşacağını iddia eder. Oysa bizde felsefe eğitimi felsefe tarihinin üzerine oturmuştur.  

 

 

Felsefenin bu ülkede hep öksüz olduğunu düşünmüşümdür. D. Cündioğlu “Bu ülkenin tek filozofu benim.” demişti ama kimse itiraz etmemişti. Düşünür bu duyarsızlığı “Oysa ben bu ülkenin tek şairiyim deseydim gürültü kopacaktı.” cümleleriyle ifade etmiştir. Öğrencilik yıllarımda felsefe dersinde spontan aniden şu cümleleri söylemiştim. “Biz burada ne yapıyoruz Allah aşkına elektrik ve su tüketmekten başka eğer bir şey yapmayacaksak boşuna elektrik ve su tüketmenin anlamı yok. Fakültenin kapısına koca bir asma kilidi asalım çıkıp gidelim ne zamanımızı ne de elektrik ve suyu tüketelim” dediğimi çok iyi hatırlıyorum. Bu ülkede yeni açılan ve daha önceki felsefe bölümlerinin bu teklifi çok iyi düşünmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara