Uyanırken farkına vardım ki, umutsuzluğun bir patlama gibi ortaya çıkardığı, orada duvarların içine gömülmüş bu insanın kadavrasıydı ve şunu yapması gerekiyordu: “Burada bir kez yaşayan, ona asla benzememeli.” W. Benjamin
Adorno, etnik ve entelektüel bir dostu olan Walter Benjamin’in kişiliğini, felsefesini, eserlerini ve hayatını Yapı Kredi Yayınları tarafından “Walter Benjamin Üzerine” adlı eserinde anlatır.
Adorno, Nasyonel Sosyalistlerin zulmünün bir kurbanı olarak ölen ve adı 1933’ten bu yana Alman Kamu bilincinden silinen birine hakkını iade etmek gerektiğine inanır. Adorno için Benjamin Hitler’in cellâtlarından kaçarken hayatına son veren, sürekli yeni düşünceler üreten, kendisini anlatmak için “özgün” kavramının dahi yetersiz kaldığı, bitip tükenmeyen yeni fikirlerin hiçbirinin sıradan olmayan geleneksel ölçülerle felsefe yapmayan bir figürdür. Benjamin çözülemeyecek şeyleri çözen kuru gerçek duvarının altında yatan özü yakalamaya çalışıyordu.
Onunla ilgili bilgi edinen herkes tıpkı kilitli kapıların çatlaklarından Noel Ağacının ışığını gören bir çocuk gibi hissederdi kendini. Kafka’ya olan yakınlığı Proust’a olan yakınlığından az değildir.1
İdealizm ve bilgi kuramına kafa tutan, düşünsel kalıplarından çok “şeylerin kendisi”ni arayan bir eğilime sahiptir. Nietzsche’nin olgunluk dönemine ait olan, gerçeğin zamandan bağımsız genel olanla bire bir örtüşmediği, aksine sadece tarihsel olanın mutlak olanı belirlediği yönündeki eleştirel görüşünü belki hiç tanımdan kendi yönteminin esası olarak görüp onun izinden gitmiştir. O felsefenin yıpranmış konularına ve jargonuna (kendisi pezevenk dili derdi) sırtını dönmesi ona atfedilen denemeye yazarı klişesini yanlışlar. Onun deneme yazarlığı dünyevi metinleri kutsal metinlermişçesine ele almasıdır. Üniversitelerin reddettiği Benjamin’de Kafka’nın gönlünde sigortacılık yatması gibi onda da akademisyenlik yatan antika bir ruh vardı. Benjamin sessizce kıs kıs gülen felsefe dinozorlarının dev iddialarının kofluğunu göstermeyi öğretmiştir.2
Kısa sayılabilecek bir ömre sahip Benjamin’in eserleri şunlardır:
Tek Yön, Pasajlar, Barok Kitabı, Tekniğin Görevi, Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretebildiği Çağda Sanat Yapıtı, Baudelaire’de Bazı Motifler Üzerine, Bir Ustalık Eserine Karşı, Alman Tragedyasının Kökenleri, “Goethe’nin Gönül Bağları ya da Alman Tragedyası’nın Kökenleri”, Tarihi Yazımı Üzerine Paris Kitabı, Berlin Çocukluğu, Aydınlanmalar, Şiddet Eleştirisi, Baudelaire’de Bazı Motifler Üzerine, Alman Enflasyonunda Bir Gezi, Alman İnsanlar Mektup Antolojisi
Benjamin’in felsefesi tüm düşünce yapısı “doğa tarihi” olarak adlandırılabilirdi. Fransızcada cansız doğa anlamına gelen “natürmont” sözcüğü Benjamin’in Felsefe zindanlarının kapısına yazılmış olabilirdi. Yabancılaşma anlamını içeren Hegel’deki “ikinci doğa” ve Marks’taki “meta fetişizm” kavramları Benjamin’in mihenk taşlarıydı. Benjamin’in felsefesinin bakışları Medusa gibi baktığı yeri taşa dönüştürür. “Şiddet Eleştirisi” eserinde felsefesi gittikçe kararlı bir şekilde diyalektiğe yönelir. Felsefesi mutluluk vaat ettiği kadar korkuda saçar. Onda içsellik sadece dar kafalılığın ve soluk bir kendine güvenin barındığı yer değil, aynı zamanda insanın olası görüntüsünü bozan bir hayaldir. Bu içselliği fiziksel dışsal şeylerle karşıtlığı içinde sunmuştur. Siyaset ve metafizik, teoloji ve materyalizm, mit ve modern çağ, amaçsız madde ve olağan dışı spekülasyon Benjamin’in kentinin tüm sokakları, Paris Kitabının planında, Etoile Meydanındaki gibi aynı yere çıkar. Pasajlar çalışmasında modern çağın ilk tarihi olarak dönemin düşüncesini yapılandırmayı düşünüyordu. Modern çağ tarihi yakın geçmişin arkaik kalıntılarını değil en yeni olanı en eski olanın biçimi olarak ortaya çıkarmalıydı. 1939–1940 yılarında “Baudelaire’de Bazı Motifler Üzerine” başlığında yayınlanan makalesi “Pasajlar’dan” sonra biten nadir metinlerdendir. Bundan sonra bilim-kuramsal düşüncelerini özetleyen “Tarih Kavramı Üzerine” başlık tezlerdir.
Öznenin yok oluşunu ve insanın kurtulmasını birlikte düşünmüştür. Yeni yaklaşımların sınıflandırıldığı felsefenin dışına çıkmış bir düşünce biçimi vardır.3 Günlük hayata özgü her şeyin mikroskobun altında yabancılaşması gibi düşünce konuya yaklaştıkça konu yabancılaşır. Benjamin’in sistemi ve kendi içinde tutarlı bir sebep-sonuç ilişkisi eksik olduğu için sezgi ve görüş temsilcilerin arasında saymak ondaki en önemli şeyi unutmak demektir. Onda felsefe yoğunlaşarak deneyime dönüşür ve böylece umuda kavuşur. Bu kırık bir umuttur. Umudun ödülü yaşamdır. Doğa sonsuz ve bütüncül geçiciliğiyle Mesih kimliğinde iken mutluluk ise doğanın kendi ritmidir.4
1928 yılında yayınlanan “Tek Yön” aforizmalar kitabı değil Denkbild/ideler toplamıdır. Onda ideler öznel olanın sadece nesnel olanın açığa çıkmış hali olarak algılanmasıdır. “Tek Yön’ün” parçaları olan imgeler Platon’un kovuk ve araba mitleri gibi değildir. Sözcüklerle dile getirilemeyenin temsili yemininden çok karalanmış bilmece resimleridir.
“Tek Yön’ün” tekniği Benjamin’in kendini benzettiği ve üzerine düşündüğü bir kumarbazın tekniğine benzer; düşünme, zihinsel örgütlemenin verdiği güven görüntüsünden, türetmeden, sonuçtan ve çıkarımlardan vazgeçer ve sadece deneyimin üzerine oynayarak, öze isabet ettirmek için kendini şansa bırakır ve riske atar.
Benjamin daha çok, modernizm ve modern toplumun, her birey için yabancılaşmış bir kadere dönüşmüş, üstü kapalı ama yinede anlaşılır büyüsünü kırmak için düşünme mite benzemelidir. “Tek Yön” bu amacıyla, Benjamin’in ilk yazılarından bir olarak, onun yazmayı planladığı modernizimin en eski tarihiyle bağlantılıdır. Ona göre ister kendisi yüzünden olsun, Modernizmin suçlu olan bütünü yok olmaktadır. “Alman Enflasyonunda Bir Gezi’de” şu sözler yer alır. “Garip bir zıtlık: İnsanlar davranırlarken akıllarında en nekesçesinden özel çıkarları var, ama aynı zamanda davranışlarını hiçbir zaman olmadığı kadar da kitlenin içgüdüleri belirliyor. Ve kitlenin içgüdüleri her zaman olduğundan daha büyük ölçüde şaşkın ve hayata yabancı düşmüş durumda.”5
Onun söylemleri alışılmış bir dünya ile onun amaçlarından usanmamak için bilincin hemen kararttığı bir düzene aittir. Benjamin’in söyledikleri ve yazdıkları adeta gizemin içinden çıkmaydı. Felsefesi hiç polemiğe girmeden sadece kendi aptallığının varlığıyla, o akılcılığıyla ispat etti. Bu felsefede sterillik, nafilelik ve tüketilmişlik olduğundan kuşkulandığı için ve içindeki körelmemiş, örselenmemiş gerçeğin şiddeti, entelektüel kontrolün uyarısının sindiremeyeceği kadar güçlü olduğu için bu felsefi geleneği ve bu kuralları görmezden geliyordu. Yanlış anlamayı, felsefeyi günün ve uyarımın tesadüfîliğine riayet eden bağlantısız bir nükteli sözün sonucu olarak tüketmeye ve zararsız hale getirmeye davet eder.
Benjamin’in yapıtlarının fragman halinde kalmasının nedeni kör talih değil, düşünce sisteminin yapısı, başından bu yana onun taşıyıcı düşüncesidir. Benjamin her alanda idealizm ve sistemden kurtulmaya çalışan bir nesle dahil değildir. Düşüncenin olanakları ölçüsünde somut olanı, somuttaki çözülmeyeni, somutun gerçek anlamda birleşerek oluşturduğu şeyi konu seçmişti kendine. Felsefesi ancak kırık bir dille ve dolaylı olarak mutlak olanın üzerine gider. Gerçek yeniden yazılan antik bir parşömenmişçesine, gerçeğin içinde dalar. Yorum, tercüme ve eleştiri, düşünce sisteminin planını oluşturur.6
Devam edecek….
Yorum Yap