Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

18 Mart’tan Ulusçuluk Çıkarmak

15 Yıl Önce Güncellendi

2012-03-18 22:41:34

18 Mart’tan Ulusçuluk Çıkarmak


Çocukluğumdan beri bana müsamerelerle ya da törenlerle ifade edilen genel olarak dayatılan kahramanlıkları ya da kurtuluş tarihlerini ve hikâyelerini hiçbir zaman sevemedim ve hazmedemedim. Ne zaman tarihle okumalarımla yüzleşmeye başladım işte o zaman Malazgirt’i, İstanbul’un Fethi’ni, Selim’in Doğu seferini, Çanakkale Savaşını ve Kurtuluş savaşını doğru anlamaya, anlamlı görmeye ve hazmetmeye başladım.

18 Mart kutlamalarının yapıldığı ve şehitlerinin anıldığı bu günde “ne kadar ölürsek o kadar kahramanız” psikozuyla davranılmakta olduğuna şahit oluyorum. “İki yüz elli bin şehit verdiğimiz zaman daha çok kahraman yarısı kadar şehit verdiğimizde daha az kahraman olacağız.” hesabına sahip kafayla yaşıyoruz. Bu marazi psikozla rakamları yükseltmekle kahramanlığı yüceltmeyi eş değer olarak görmekteyiz. Ne de olsa Adorno’nun olumsuzladığı “niteliğin değil niceliğin hakim olduğu” çağda yaşamaktayız. “Ne kadar sefil savaşmışsak o kadar kahramanızdır.” yaklaşımı ve psikozuyla sefil kıyafetli iki askerin –çakma- resimlerini on binlerce basıp satan ve dükkânlarımıza ve evlerimize asma, ezilmişlik ve yenilmişlik psikozuyla hareket etmek ahlakına sahip olduk. Ne de olsa Baudrillard’ın ifade ettiği hakikatin yerini sanalın aldığı simülasyon evresinde yaşamaktayız.

Her şeyin hakikatten koparıldığı Nietzsche’nin ifadesiyle “hakikatin üstünün örtüldüğü dünyada” Çanakkale savaşında ulusçuluk çıkaranların ve marazi sayrılıklarının anakronik durumu ortada. Kökleri ve parametreleri olmayan bu zihinlerin ne kadar sanal inşa etme süreçlerinden etkilendiği aşikârdır. Çanakkale’den ulusçuluk/milliyetçilik çıkarmak ancak hastalıklı bir zihnin işidir. Binlerce Kürt, Çerkez, Arap, Laz, Gürcü, Çerkez vb. hatta çok az da olsa Ermeni askerlerin savaştığı ve son şehidi -Türk olmasından daha çok Kürt ya da Arap asıllı olma ihtimali yüksek olan- Siirtli Mülazım Sabit Efendi olan (akt. M. Niyazi) bir savaştan Türk milliyetçiliği çıkarmak ancak hastalıklı bir kafanın işi olabilir. Çanakkale kimlerin mi savaşıydı vatanlarını küffara karşı savunan vatansever Kürt, Çerkez, Arap, Laz, Gürcü, Çerkez vb. Müslümanların küffara karşı savaşıydı.

Bu hastalıklı anlayış diyalektik olarak karşıtı olan yaklaşımların Çanakkale savaşına düşmanca tavır edinmesi İslam öncesi temellerine vurguda bulunarak Nevruz’u kutlama saplantısına gitmesi gibi son derece hastalıklı bir zihni inşa etmiştir. Eğer artık erkek çocuklara Ahmet, Muhammed, Mücahid, Mustafa gibi isimler konulmayıp Baran, Roşat, Baran gibi isimler, kız çocuklarına Gülsüm, Fatma, Zeynep gibi isimler konulmayıp Rojda, Rojin ve Mizgin gibi isimler konuluyorsa bunun anti tezi olarak Türkçü isimler onuyorsa asıl felaketin çan sesleri yakındır bize. Bu göstergeler Zerdüştlük ve Şamanizm köklerine duyulan içsel bir yolculuk olabilir mi bilmiyorum… Bize yapılan ne mi? Törenler üzerinden Müslümanlığımız unutturuluyor. Millet ve ümmet bilincimiz parçalanıyor.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara