Dolar

42,7011

Euro

50,2143

Altın

5.907,12

Bist

11.456,34

Yumurta, tavuk ve Avcı'ya dair

17 Yıl Önce Güncellendi

2010-10-02 09:20:00

Yumurta, tavuk ve Avcı'ya dair

Okurlarım bilir, 20 yılı aşkın olan meslekî geçmişimde polisiye ve askerî haberlerle pek ilgim olmadı. Hani başka meslektaşlarıma yapılan bilgi/belge servisleri (ki onlar daha çok bunu 'ele geçirdik' şeklinde alayıvâlâ ile verirler) bana yapılmadı.

Ne bileyim, şöyle ağız tadıyla bir 'Dün konuştuğum bir yetkili' şeklinde yazı kaleme alamadım. Zaten kimsenin hesaba alıp uçağa aldığı, gezilere neyim götürdüğü de olmadığı için, genelde hep 'gelişine vuran' yazar oldum. Yanlış anlaşılmasın, bundan gocunduğum ya da şikâyetçi olduğum filan da yoktur. Hatta aksini söylemek mümkün. Amerika'dayken tesadüfen bulunduğum Başbakan'ın basın toplantısında, diplomasi muhabiri arkadaşlar manşet devşirebilmek için kulaklarını dört açıp, dikkat kesilirken, ben Başbakan'ın sallama çayın ipini, biz ölümlüler gibi kaşığa dolandırıp sıkmasını yazdım.

İş bu ve buna benzer nedenlerle Hanefi Avcı meselesinin başından beri, olayın iç yüzü hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadım. Fakat meslek gereği (bu tür kitaplar okumaktan hazzetmediğim halde) Avcı'nın kitabını satın alıp, bir nebze olsun bütçesine katkıda da bulunmak durumunda kaldım. Şahsen belli bir filmin, müzik albümünün ya da kitabın trende dönüştürülmesini, daha doğrusu 'okumayanı, izlemeyeni, dinlemeyeni dövüyorlar' şeklinde ideolojik bir tüketim aygıtına dönüştürülmesini eskiden beri hiç sevmem. Misal, bugün artık rahatlıkla hakkında fikir söyleyebileceğim Efendi isimli kitabı da özellikle almamıştım. Ne zaman ki Y. Hakan Erdem'in o güzelim kitabı Tarih-Lenk'i okudum, sonra Efendi'yi de alıp göz attım.

Hanefi Avcı olayında gelinen durum, anlayabildiğim kadarıyla bir tek noktada düğümleniyor. Ki ben bunu biraz ironiyle 'Kırmızı yandığı için mi dururuz, yoksa biz duracağımız için mi kırmızı yanar?' şeklinde bir paradoks ile izah etmeye kalkıştım. Gelinen nokta şu: Hanefi müdür kitap yazdığı için mi tutuklandı, yoksa tutuklanacağını anladığı için mi kitap yazdı?

Kitabın içeriğini, Avcı'nın kişiliğini filan 'es' geçerek bunu söylüyorum. Yoksa merak edenler için söyleyeyim; kitabı okudum ve elbette benim de bir kanaatim oluştu kitapla ilgili. Sorunun cevabına geçmeden önce çok enteresan bir gözlemimi burada tekrar etmek isterim. Ekranlarda ya da gazete sayfalarında 'Ölümüne Haneficiyiz' durumuna düşen amigoların çoğu, çok kısa bir süre öncesine kadar şiddetli bir Avcı düşmanıydılar. Hatta onu 'Eskişehir'e belediye başkanını bitirmek için yollanmış özel görevli, cemaatin görevlisi' olarak lanse edenler bile vardı. Merak edenlerin Doğan Grubu gazetelerinin arşivine girmesi yeterlidir.

Yani bence bu ülkede bir güruh var ve bu tayfanın inanç, din, cemaat, iktidar -ya da her neyse- karşıtlığı, düşmanlığı o kadar muazzam ki, vaktiyle taşladıkları kendi şeytanlarını bile sevebilecek duruma itiyor!

Gelelim yukarıdaki sorunun cevabına. Suç mu kitaptan çıktı, yoksa kitap mı suçtan? Aslında cevabı bizzat Hanefi müdür kitabında veriyor. Diyor ki: 'Beni 7 Kasım 2009 tarihinde dinlemeye başladılar... 6 Ocak 2010'da da ben hakkımda birtakım dinlemeler yapılıyor diye suç duyurusunda bulundum.' Kitap ne zaman çıkıyor? Referandumdan hemen önce, Ağustos 2010... Üstelik bizzat Hanefi Bey ısrarla diyor ki: "Kitabı kendi çocuklarımdan bile gizledim." Kimsenin ruhu bile duymamış...

Şimdi soruyu şöyle sorayım da, Ergenekon amigoları da net anlasın: 7 Kasım 2009 tarihinde dinleme yapan, suçu araştıran emniyet, Hanefi Bey'in kitap yazacağını rüyalarına giren aksakallı dededen mi öğrendiler?

Mesele bu kadar basitken, Ergenekoncuların başka tutunacağı dalın kalmamasıdır düşündürücü olan... Diğer sorunun cevabına gelince; elbette kırmızı yandığı için dururuz ve 'bakın işte ben durdum diye kırmızı yandı' diyenlere de 'saçmalama' deriz ama onları savunan bir Ergenekon muvazzafı çıkar emin olun!
 
Zaman

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara