| Esasen Yılmaz Özdil şahane bir örnek, bir zihniyetin bilinçaltının açığa vurması adına 'cuk' oturan bir vakıa. Yok, ben başkaları gibi onu bir proje olarak geliştirip servis yapanların derdinde değilim. Ensesini okşayıp, 'Aslanım benim, bu ne zekâ!' parlatmalarıyla kendi bilinçaltlarını bastırabilenlerden de bu yazıda bahsetmeyeceğim. | |
|
Mesele şu; kaba ve faşizanca yapılan ayrıştırmalar bir süre sonra genellemeleri içermeye başlıyor ve o genellemeler artık toplumsal karakteristiğe dönüşmek için kendine alan arıyor. Yurtdışında olduğum dönemde bir ulusalcı tanıdık vardı. Kendi çapında aslanlar gibi Kemalist, kaplanlar gibi laikti. Ne ki 11 Eylül oldu ve saldırı tüm ayrıntıların üzerinden tank paleti gibi geçti, Amerikan toplumunda 'Müslüman eşittir terörist' algısı oluşturulmaya başlandı. Ve tabii bizim ulusalcı eleman da bu cümleye dahil oldu. Dahil oldu olmasına da kafayı yiyecek duruma geldi. Her fırsatta onlara, 'Kardeşim Türk'üm ama İslam'a sizden daha karşıyım, biz yıllardır bu mücadeleyi veriyoruz' diye sızlandı ama kimsenin onu dinlediği yoktu. Özdil, bu ülkede var olan ve el üstünde tutulan bir zihniyetin dışavurumu. 'Onlar da polis taşlıyor, mayın döşüyor' mantık kalıbı, var olan lakin bastırılmaya çalışılan bir yerleşik zihniyet. Daha fenaları da var. Kiminin elinde kalem olmadığı için okuyamıyoruz. Ya da iyi bastırabiliyor kimileri. Yoksa ellerini ovuşturup, 'Oh ellerine sağlık' diyenleri bile yakından tanıyoruz. Zihniyetin sakatlığı su götürmez bir gerçek. Gelin görün ki, bu durumun normalmiş gibi algılatılmaya çalışılması tehlikeli. Nasıl olmasın, Dink cinayeti'nden tutun da bilmem hangi liberal yazarın adliye koridorunda tartaklanmasına kadar bir dolu olayın dip koçanı burada yatıyor. Faşizanlık böyle bir şey esasen. Meselenin özü, ayrıntısı asla önemli değil. En kolay üretilen şey hainlik bu güruh için. 'Kürt meselesi' mi dedin, teröristsin, 'Kıbrıs sorunu çözülsün' mü dedin, hainsin! 'İnanç hürriyeti' dediğin an 'yobaz' olduğun artık yerleşik bir algı zaten! İstemedikleri partiye oy verirsen zaten 'bidon kafalı'ydın. Sevdikleri şeyi sevmeyince 'göbeğini kaşıyor'dun filan. Tanıyoruz bu zihniyeti; Ahmet Kaya'yı çatal yağmuruna tutan zihniyetin ta kendisi bu. Mide bulandırıcı olan ise vahim sonuçlar ortaya çıkınca zeytinyağı olmaya çabalamaları. Hiçbir vebali üstlenmemeleri ve tam tersine ırmak, nehir geyiği ile tuhaf bir oryantalist romantizmine sığınmaları. Beğenin ya da beğenmeyin, kendi düşünce, inanış ve ideolojisi doğrultusunda siyaset yapan, kendi mantığına göre ülkede akan kanı, yaşanan kirli savaşı durdurmaya çalışan, üstelik bunu yaptığı için siyaset yapması bile yasaklanan yetmişine merdiven dayamış bir adama yapılan saldırıyı 'Adaletin tokmağı' zihniyetiyle meşru göstermeye kalkışanlar, dün olduğu gibi yarın da daha fenasının hazırlayıcılarıdır. Atılan yumruğa bugün 'tokmak' diyenler, yarın sıkılan kurşuna da 'balyoz' deyiverirler, 'Ulusalcı adaletin balyozu!' Bugün, saldırıyı kutsayıp, saçma sapan bir mantık ile onaylayanların ensesini okşayıp, 'Yürü be koçum' diyenlerin yarınki doğacak melanetliklerden sorumlu olacağını bir kez daha hatırlatmak lazım. Sahip oldukları, 'her Kürt terörist, her terörist adalet tokmağını yemeye müstahak' zihniyeti bugün kendilerini -samimi olarak inanıyorlarsa- tatmin edebilir. Ama bu coşkulu kutsama ve ense okşamanın sonuçları çok daha vahim olabilirdi. Şükür Allah'a ki, burnu kırılan ve 'adaletin tokmağı'nı yemeye müstahak olan o insan, oynanan oyunu görebiliyor hâlâ! Yoksa o tokmak mermiye dönüşecek, molotofa dönüşecek, kana ve gözyaşına dönüşecekti çoktan. Allah'ım sen bu gizli/açık ulusalcılara birazcık merhamet ihsan eyle! |
Yumruk ve idrak
17 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-17 06:48:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap