| Farkındayım, bahsedeceğim mevzu, bir köşe yazısı hacminden epey fazlaca alana ve zamana ihtiyaç duyuyor. Belki aylar süren bir tarama/tasnif etme, analitik yaklaşma zarureti var. Ancak bir yandan da hızla yaşanıyor gelişmeler. | |
|
Dalga dalga üstüne, maske maske üstüne iniyor. Makyajlar dökülüyor, eğreti tavırlar gerçek refleksler neticesinde içteki manzarayı dışarı vuruyor. Elbette tarihin o şaşmaz kalemi, olan biteni kayda geçiyor, notlar düşüyor. Lakin olan biteni daha sarih ve kolay bir şekilde fehmedebilmek için bazen yüzeysel de olsa, tasnif gerekiyor. Bir kısım zevat bu 'yüzeysel' lafına balıklama dalmasın, zira yüzeysel diyoruz 'yalan' değil! İhtimal ki kökü yarım yüzyıl kadar geriye giden bir yapıdan söz ediyoruz. Çapraz ilişkilerden, karmaşık ve sistematiği olmayan bir pratikten. İşin teorik kısmını elbette hesaplayanlar olmuştur ama teori her zaman sağlıklı işlemiyor görüldüğü üzre. Bazen aptallıklar, bazen bizatihi kaderin kendisi birilerinin ayağını dolaştırıyor, ellerine yüzlerine bulaştırıyor. Ne ki az değil bu milletin çektiği acı. Az sayıda değil yapılan alçaklıklar, namussuzluklar ve hainlikler. Yorgan milim milim kayarken hakikatin üzerinden, ortaya çıkan manzara biz sıradan insanları hayrete düşürürken kimilerini de elbette telaşlandırıyor. Bugüne kadar yaşananlar hakkında sayısız yazı okumuş, kitap incelemiş, dosya takip etmiş olabilirsiniz. Meselenin sadece adli delil kısmı binlerce sayfa yüzlerce DVD tuttuğuna göre çok da kolay değil işimiz. Zaten son dönemlerde bu tayfanın umudu da birazcık bu karmaşa ve yapının büyüklüğü oldu. Hani o kadar derinden ve geniş bir yapılanma var ki, ihtimal tüm bunları hukuk sistemi toparlayamaz, emniyet güçleri kavrayamaz filan diye umutlanıyorlar sanırım. Medyaya yansımalarına bakarak inceleyebileceğimiz yapının, süreç devam ederken gösterdiği reflekslere göre birtakım tipografik tasniflere tâbi tutulması mümkün. Misal bu işin en derinlerinde olan ve günlük sıradan gelişmelere karşı genelde suskun kalanların, artık gerçek kimliklerinin ortaya çıkma tehlikesini de göze aldıklarını görmek, 'Duvarın arkasındakiler' gibi bir sınıfın varlığını gösteriyor. Aklı, mantığı, vicdanı, hak ve hukuku bile takmayıp hareket ettiklerine göre tehlikeyi epey yakınlarında hissediyor bu sınıf. En derin böyle. En yüzeyi zaten biliyoruz. Koltuğun altına kroki koyanlar, ne yaptığını tam olarak bilmeyip, kendilerine 'vatan kurtaran aslan' tavrını layık görenler. Bu tipin çoğu ortalığa çıktı. Yoksa faili meçhuller, yeni Danıştaylar filan olması işten bile değildi sanırım. Bataklığın yüzeyi toparlanmış gibi. Ortada bir yerde durup, hakkaniyetten gibi görünen bir grup var mesela. Bunların kimi işadamı, kimi gazeteci/televizyoncu, kimi akademisyen gibi görünüyor normalde. Ancak biraz deşince gerçek yüzleri fışkırıyor maskenin altından. Sulandırmaya, bulandırmaya, sündürmeye çabalıyorlar. Belki organik bir ilişkileri yok yapıyla ama en azından 'hasım' birlikteliği var. Onlar da 'Bencileyin' aynı şeylere düşmanlar örgütle. Eh 'düşmanımın düşmanı dostumdur!' dememişler boşuna. Titr olarak aynı olan, yani; gazeteci, televizyoncu, işadamı, akademisyen, hukukçu vesaire. Ancak bir önceki grubun aksine biraz daha derinde olan, bizatihi yapının içinde bulunan bir güruh var. Onlar da artık gemileri yakmış durumdalar. Kimin ne dediğini umursamadan topa girmişler aylardır. Ekranlarda, gazete sayfalarında, basın toplantılarında, internet ortamlarında var güçleriyle yapıyı kurtarma mücadelesi veriyorlar. Onların bir önceki güruhtan farkı, hak ve hukuk yerine 'vatan/millet' edebiyatı yapmaları... İdeolojileri, inançları, tıynetleri belli olan bu güruh artık bu süreç nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın gemileri yakmış durumda. Ne mal oldukları belli artık, bu değiştirilemez. Yer kalmadı, devam edeceğiz.. |
Tipolojik tasnif
17 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-12 08:08:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap