Dolar

42,7011

Euro

50,2143

Altın

5.907,12

Bist

11.456,34

Sözün bittiği yerde opera başlar!

17 Yıl Önce Güncellendi

2010-07-08 08:38:00

Sözün bittiği yerde opera başlar!

Aslında başlığı 'Kürt sorunu nasıl çözülmez?' şeklinde koyacaktım ama böyle daha şekil oldu gibi...

 

Sağ olsun operaya gönül veren ilgililer 2010 Kültür Başkenti etkinlikleri dolayısıyla bir festival düzenlemişler. Elbette saygı duyulacak bir çalışma. Bilirsiniz canım, hani şu tematik kanallarda sürekli reklamı dönen kampanya; 'Opera şehre iniyor' diyeni. Hatırlamadınız mı? Şehri, minibüs içi ya da kenar mahalle olarak gören reklam var ya! Hani şu 'Şoför bey, müsait yerde inecek var!' diye şarlayan beyefendinin olduğu reklam.

Şimdi hemen alınmasın kimse. Sanata saygımız sonsuz ve her daim. Opera, bale, arya hepsi güzel şeyler... Her ne kadar ilgilenmesek de, yapanlara saygı duyarız. Lakin böyle sanatları bir tür eziklik psikolojisiyle ideolojik silaha dönüştürenlere de diyecek lafımız olur tabii...

Denizbank'ın sponsorluğunu yaptığı bu festivali kastetmiyoruz ancak bu tür Batı sanatlarını bir çeşit baskı unsuru olarak gören bir zihniyet var bu ülkede. Bugünün mevzusu değil, üstelik kovalasan Tanzimat'a kadar gider ucu sanırım.

Bu festivalin reklamında beni rahatsız eden nokta, reklamın durduğu noktaydı. Bir tür fildişi kule mi desem, yoksa billur gökdelen mi, oradan biz fanilere sesleniyor festival, 'Opera şehre iniyor!' Breh breh... Hani ayıp olmasa, 'Gözünüz insanlık görsün' cümlesini ekleştireceklermiş hissi veriyor reklam mottosu. Kimse kusura bakmasın, bir halka 'Böcekmiş' hissi verdirmeyeceksiniz. Hele ki sanatçıysanız ve bir kültür-sanat kampanyası yapıyorsanız çok daha dikkatli olacaksınız.

Bu reklam bana 28 Şubat dönemini hatırlattı...

Siz de hemen hatırlayacaksınız; Allah selamet versin eski cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel Beyefendi bir senfoni sonrası sahneye fırlayıp; 'İşte çağdaş Türkiye' diye haykırmıştı. Minibüs reklamındaki adamın tonuyla hem de... Sevgili hocamız Prof. Dr. Ali Köse'nin şahane tespitiyle; "28 Şubat'ta tuttuğu safı daha da sıklaştırmıştı' Demirel...

Beethoven'ın 9. Senfonisi ile çağdaşlık arasında bir bağ kurabilmek için ancak ve ancak Türkiye'de militer laikliğe sıkı sıkıya bağlı olmak lazım. Zira başka hiçbir salim kafa böylesi bir bağlantı kuramaz.

Ne yapar peki?

Sadece güler efendim...

Biz gülemedik, zira süreci ve sonrasını biliyorsunuz...

Bugünlerde benzeri bir yaklaşımı iktidarı, muhalefeti, askeri, bürokratıyla neredeyse tüm büyüklerimizde görüyorum.

Eski bir genel yayın yönetmeni, opera reklamındaki perforeci gibi atıldı ortaya örneğin. Satır aralarında buram buram, 'Böceksiniz hepiniz aslanım' zihniyeti sızdıran bir yaklaşımla, 'Hadi sıkıysa ayrılın bizden' türünden saçmalıkları 'özgür tartışma' olarak yutturmak istedi. Bizzat iktidar partisinden kimileri 'Efendim sorun tamamen ekonomik' diyerek, 'Atalım önlerine birkaç kuruş, bak kalıyor mu terör?' demeye getirdi.

En acısı, ne yazık ki, en olmadık yerden geldi. Bizzat Genelkurmay Başkanı meseleyi kestirip attı; 'Sözün bittiği yerdeyiz!'

İnsanın 'nasıl yani?' diye sorası geliyor elbette!

Sözün bittiği yerde mi başlıyor askerlik?

Yoksa eldeki çekiç ile her şeyi çivi görünce zaten söze gerek mi kalmıyor?

Nedir yani...

İktidarı, muhalefeti, güvenlik birimlerinin bu halde olduğu bir toplum, terör örgütleri için son derece uygun bir toplumdur. Her türlü provokasyon da, ajitasyon da kolaylıkla yapılır. Üstüne bir de medyasını ekleyin... Opera şehre inmesin de, terörist mi insin yani?

Nasıl olsa bizzat Genelkurmay Başkanı'mız da sözü bitirmiş oluyor zaten...


 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara