| "Hangi mutabakat? Ne mutabakatı?" diye sordu dostum. Andıç medyasının zannettiğinin aksine, bu millet artık olayları doğru dürüst okuyabiliyor ve bu konuşma da böylesi bir okuma sohbetinde gelişti. | |
|
"Bu Meclis anayasa değiştiremez" diyenlerin nasıl oluyor da, "Üç maddeyi ayıralım, diğerlerini değiştirelim" pozisyonuna geçtiğini tartışmıştık geçen sefer. "Bu Meclis'ten kasıtları, kendileri dışındakiler" demişti o zaman. 'AK Parti fire verecek' umuduyla gece gündüz bekleyenlerin morallerini bozacak gelişmeler yaşanırken, geçmişteki bir oylamayı hatırlattı ahbabım: "Mutabakat deniyor da, 411 kişinin oyuyla kabul edilen değişiklikten daha geniş mutabakat mı olur? Ama ne yaptılar? Ona da '411 el kaosa kalktı' demediler mi? Şimdi 330 oya mı demeyecekler?" şeklinde muhatap zihniyetin resmini çekiverdi. Peki sıradan yurdum insanının okuyabildiği bu tabloyu nasıl oluyor da anlı şanlı medyam okuyamıyor? Sanırım bu sorunun cevabı, 'İşlerine gelmiyor çünkü' olacak. Yoksa bu kadar toplumdan bihaber olamaz kimse. Dostum bir ayrıntıyı daha hatırlattı. "Bak" dedi, birisi Başbakan'ın çocukla yaptığı konuşmayı 'yandaş' diye nitelendirdiği medyanın başlığa çekmemesine içerlemiş: "Hele senin yayın organlarına bir bak bakalım neyi zulalıyorsunuz, gizliyorsunuz? Danıştay cinayeti ile ilgili ortaya çıkan skandalı doğru düzgün hanginiz yayınladınız, kaçınız 'Bu nasıl bir skandaldır?' diye yorum yazdınız?" Ergenekon muhiblerinin bu tavırlarına alışkın olduğum için çok önemsemedim ama dostum bir uyarıda daha bulundu: "Bak Allah'tan birtakım tetikçiler, suikastçılar filan içeride. Yoksa çok büyük olaylara gebe olabilirdi bu ülke!" Açıkçası ürküttü beni bu öngörüsü. Devam etti: "Ama bak göreceksin Danıştay cinayeti ile ilgisi bulandırıcı, sulandırıcı, dikkatleri başka tarafa çekici haberleri yapmaya başlayacaklar..." Hakikaten de önümdeki gazeteye baktığımda çok doğru bir tespit olduğunu fark ettim. Gazete üç yıl önce yapılan haberlerin neredeyse aynısını tekrar servise sokmuş, dikkatleri başka alana çekmek için operasyonel bir habere imza atmıştı. Ben her ne kadar, "Bu bilinçli bir kurgu ya da telkin ile olacak iş değil, içlerinden öyle geliyor, buna inanıyorlar" desem de, arkadaşım kesin dille karşı çıktı: "Asla!" Mesleği gereği internette çok dolanan birisi olduğu için, Ulusalcı/Ergenekoncuların yaptıkları iç tartışmaları yakından biliyordu ve bazı medya gruplarındaki 'İhanete uğramış' hissini aktardı bana. Ergenekoncular kendilerine yeterince sahip çıkılmadığını, mağduriyetlerinin yeterince dile getirilmediğini söyleyip duruyorlarmış. İnternet ortamında bunlar yapılıyorsa, kapalı kapılar ardında kim, kimden neler talep ediyor Allah bilir! Önceki hafta yazdığım "Tipolojik tasnif" yazısının eksik olduğunu söyledi sonra. "Esas büyük balıkları görmemişsin." şeklinde itirazda bulundu. Arkadaşıma göre bu işte hâlâ muvazzaf olan birileri var. Türkçesi, "Ergenekon'un medya ayağı deşifre edilmemiş durumda". Bir de ekleme yaptı: "Siyasi ayağı da..." Ben her ne kadar "O kadar da değil" diye itiraz etsem de, ikna edemedim. O beni Pollyannacılıkla, ben onu birazcık paranoyaklıkla suçladım. "Sağlamasını yapmak çok basit" dedi. Ve isim isim söyledi muvazzafları. Tabii kendinde sübjektif yaklaşımlardı bunlar. Buraya kimsenin adını yazacak değilim ama açıkçası Türk tarihinin bu en büyük terör davasının reflekslerini çok iyi bilen, atacağı adımları tahmin eden ve gelişmelere nasıl yaklaşacaklarına dair ciddi fikirleri olan insanlarla oturup tartışmak hoşuma gitti. Bir ülke sifonunu çekerken, hâlâ başka beklentiler içinde olanlara kötü haberim var: Bu millet olayı çözmüş! |
O kadar da değil
17 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-26 08:31:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap