| Sanık büyüklerimizden birinin eşi hanımefendi söylemişti, hatırlarsınız, "12. ve 14. Mahkeme bizdenmiş" diye. Hatta eklemişti: "Ankara, İstanbul ve İzmir Barosu da 'biz hazırız' dediler..." | |
|
Normal insanların yaşadığı, doğru dürüst adaletin, medyanın, iktidarın, demokrasinin olduğu bir ülkede yer yerinden oynardı sanırım. Ama burası Türkiye! Kimse 'Baro neye hazırmış?' diye sormadı. Ve dahi kimse, '12. ve 14. Mahkeme bizdenmiş' demek de neyin nesidir? Diğer mahkemeler kimden? Hem siz kimsiniz kuzum?' diye de sormadı. Ergenekon medyası aklı sıra iktidarı sıkıştırmak için kendince semptomlar tespit etti. 'Mahalle baskısı' dedi, kimse yemedi, ardından 'Sivil dikta' dedi yine milletin karnı tok geldi. Şimdi de her zaman sarıldıkları 'uzlaşma-mutabakat' bahanesine sarılıyorlar. Oysa bu memlekette herkes çok iyi biliyor ki, CHP ve onun medyası 'mutabakat' diyorsa, 'biz bunu istemiyoruz, ağzınızla kuş tutsanız bile hikâye' durumu oluşmuş demektir. 'Sivil dikta' geyiğinin yaşandığı dönem, 'medyaya baskı var' türü üflemelerde de bulundular. Oysa Ergenekon medyasından bir tek kişi bile fikir özgürlüğü ya da demokrasi adına yargılanmadı bu memlekette! Burun kıvırıp, aşağılamaya çalıştıkları Taraf Gazetesi'nin muhabirleri, yöneticileri günde onlarca mahkemeye gitmek zorunda kalırken, hem 'Dikta' diye bağırıyor hem de Holding medyası olmanın keyfini sürüyorlardı. İdeoloji böyle bir şey sevgili okur. Penaltı pozisyonuna bakış açısı gibi. Eğer bir takımı 'ölümüne ve körü körüne' tutuyorsanız cümle alem 'yüzde yüz penaltı' dese bile size göre hiçbir şey yoktur! Dün sevgili Hayrettin Hoca (Karaman) yazdı: "Mahkemelere bakıyoruz "sizin ve bizim" mahkemeler var. Aynı davada, aynı deliller ve belgelerle, aynı şahısları tutuklayanlar var, serbest bırakanlar var, mahkûm edenler var, beraat ettirenler var." İdeoloji -affedersiniz- salatalığı istediği an meyve, istediği zaman da sebze statüsüne sokuveriyor işte. Nazlı Ilıcak mahkûm oldu. Neden biliyor musunuz? Bir yazısında kullandığı 'işgüzar' kelimesi yüzünden. 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Başka bir gazeteci başkası için 'dönek, kaypak, salyalı, şapşal, hain' gibi nitelemelerde bulununca yine bu ülkenin mahkemeleri, 'eleştiri sınırları içinde' diye rahatlıkla beraat kararı verebiliyor. Ülkemizde adaletin içine atıldığı bu ideoloji çukuru temizlenmedikçe, memleket düze çıkmaz, çıkamaz. Bir hâkim önüne gelen dosyayı hakkaniyet ve vicdanına göre değil de, ideolojisine, inancına, mezhebine göre okursa memlekette hak da kalmaz, hukuk da! Elbette Ergenekon muhibbi medyadan bunun eleştirisini beklemiyoruz. Hatta tam aksi dün yaptıkları gibi, birtakım 'Nöbetçi Hukukçular'ın verdikleri tahliye kararını 'beraat' gibi sunup tef çalıp oynamaları bile normaldir. Kimse onlardan; 'İyi de kardeşim başka hâkimin bulduğu 'kuvvetli suç olgusu', sizde nasıl oldu da buhar oldu?' diye sormalarını beklemiyor. Sanırım kimilerine göre bu olgu bizzat eylem yaparken mümkün! Tıpkı 'ıslak imza' olayında olduğu gibi. Bu memlekette insanlar Adli Tıp raporuyla tımarhaneye tıkılıp, ömür boyu parmaklık arkasına yollanırken, hepsinin 'kimyasal analiz'i yapılıyordu sanırım! Bu memlekette problemin 'darbe Anayasası değiştirilerek çözülmeyeceğini artık millet görüyor. Zira siz dünyanın en demokratik hukuk sistemini bile kursanız, bu 'bizden-sizden' zihniyetinin ideoloji kazanı yasaları nalıncı keseri gibi yontmaya devam edecektir. Başlık mı? Hiç bilmiyorum, sanırım 'Çekirgeyi Salıverdim' şarkısını dinlediğim için aklıma takılı kalmış! |
Kaymakamın gelini
17 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-03 09:21:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap