| Nerede sorulsa hep, 'Ben kâğıttan, orijinal gazete okumayı severim. Kâğıdın kokusu, sayfaları çevirirkenki sesine hastayım' derim. Ancak insanın içindekiyle gerçekler her zaman örtüşmüyor. | |
|
Nice zamandır haber ve yorum ihtiyacını internet denen sanal ortamdan karşılayanlardanım. Bir kere, daha sabah olmadan neredeyse bütün gazeteleri ve yorumları okumak mümkün. Sadece ulusal bağlamda değil, yerel ve uluslararası haber ve yorumlara da internet sayesinde artık ulaşıyor ve okuyoruz. Bu yazının konusu internet ile klasik gazete karşılaştırması değil şüphesiz. Şunun için yazdım bunları: İnternet ortamı artık sadece düz metin şeklinde değil, günlük yayınları mizanpaj olarak da takip edebildiğimiz bir ortama dönüştü. Örneğin yayımlanan bütün ulusal gazetelerin birinci sayfalarını bir arada görmek mümkün. Böylelikle hem gazetelerin estetik düzeyleri hakkında fikir sahibi oluyorsunuz hem de hangi gazete, hangi meseleye nasıl yaklaşıyor karşılaştırmalı görmeniz mümkün oluyor. Benim takip ettiğim bir sitede tüm gazetelerin birinci sayfaları yan yana sıralanırken alt tarafta ise ulusal çapta yayın yapan spor gazeteleri var. Aslında bu yayın organlarına futbol, hatta üç büyüklerin gazeteleri demek daha doğru olur sanırım. Türkiye ligleri tatile girdiğinin hemen ertesi gün başlayan bir yalan rüzgârı esiyor ki bu gazetelerde sormayın. Başta Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş olmak üzere, Türk takımlarına gelmeyen dünya yıldızı kalmadı bu gazetelere göre. Ronaldinho'dan Eto'o'ya kadar resmi basılıp 'filanca da Ronaldinho sesleri' demeyen futbol gazetesi kalmadı. Bir tek Messi kaldı ismi geçmeyen, artık çok yakında onu da bekliyoruz ülke olarak! Futbol medyası artık geleneksel hale getirdiği 'transfer yalanları' dosyalarıyla okurlarını kandırmaya devam ederken Güney Afrika'da Dünya Kupası başladı. 32 takım kendini göstermek için statlardaki yerini aldı, almaya başladı. Maçlar ekrana geldikçe insanın içinin yanmaması mümkün değil sevgili okur. Hani klişe bir deyimdir ama futbolun yalanının bile bu kadar prim yaptığı 70 milyonluk bir ülkenin bu finallere gitmemiş olması insanın içini acıtıyor. Gerek teknik, gerekse beceri olarak ülke futbolumuzun onda biri bile olamayacak ülkelerin berbat oyunlarını, uyku getiren hızlarını, estetiklerini izledikçe başta federasyonumuza, teknik kadromuza, medyamıza isyan edesi geliyor insanın. 3-5 milyonluk ülkelerin temsilcileri dünya arenasında boy gösterip, isimlerini zihnimize kazırken, bizim hâlâ gazete manşetlerinde yalancı transfer dolmalarıyla uğraşmamız gerçekten üzüntü veriyor. Maçlarını heyecanla beklediğimiz Arjantin bile insana zevk veren bir oyun ortaya koyamadı ki diğer takımların isimlerini yazalım buraya. Yetenek ve beceri anlamında bir Arda'dan, Semih'ten, Nihat'tan onlarca kat daha kalitesiz topçular finallerde yer alırken bizim oyuncularımızın olmaması hem büyük bir eksiklik, hem de ciddi bir kayıp bence. Kısa süre önce başka bir uluslararası organizasyonu Fransa'ya kaptıran sevgili futbol büyüklerimizin başlarını ellerinin arasına alıp ciddi anlamda düşünmeleri gerekiyor bence. Ve başarının ciddi bir bedeli olduğu gibi, başarısızlığın da bir bedeli olmalı bu tür önemli alanlarda. Koskoca bir potansiyeli sadece lafla, akıl ve profesyonellikten uzak bir şekilde harcayanların en azından aynı pozisyona tekrar geçmemeleri, felaketlerden ders çıkarılarak sağlanmalı. Bir uluslararası organizasyonu daha boynumuz bükük izliyoruz. Hiç olmazsa bu bizsiz son organizasyon olsun! |
Boynumuz bükük
17 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-14 08:41:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap