Harflerle minyatür yapmak
15 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-25 06:37:19
Cennet bahçesini çağrıştırır. Serviler, çiçekler, dağlar, akıp giden nehir ve bulutlar, bulutlar. Bir minyatüre dikkatli bakınca dünya gözüyle bize görünen hiçbir şeyin birebir olmadığını, hiçbir somut tasvir yapılmadığını fark edersiniz. Minyatür, hakikatin mecazlarıdır, her gözde farklı bir çağrışımla açılır.
Sanat eserinden maksadın böyle bir mecaz olduğunu düşünüyorum o minyatüre her bakışımda. Çünkü kainatta baktığımız her şey bir mecazdır. Sanat eserinin de işte bu mecazı ruhumuza hissettirmek gibi daha aşkın bir muradı olmalı. 'Orayı' perdelerin ardından 'burada' işaret etmek gibi bütünlüklü bir bakıştan bahsediyorum.
Minyatür bahçeye her göz atışım farklı bir 'şey' gösterir bana. Son baktığımda, bana öyle geldi ki, 'orada' bütün mevsimler aynı anda vardı. Bahar dalıyla, sonbaharda yaprakları kızıllaşmış bir çiçek yan yanaydı. Zamanı kronolojik akışından kurtararak, bir belleğin hatıraları gibi iç içe geçirir, üst üste yığar minyatür.
Aynı şekilde, yakındaki serviyle uzaktaki serviyi aynı boyutta göstererek, bize her varlığın uzay boşluğunda -aşkın bir bakışın gözünden- kapladığı alanı yeniden hatırlatır. O vakit anlarım ki insana, sadece kendine insandan bakmayı değil, ötelerden, gaybtan, daha kapsayıcı bir gözden de bakabilme şuuru boşuna verilmemiştir. Varlıkların yaratılış hikmetini resmeden bir minyatür, insanın Rabbiyle kurduğu ilişkiyi fıtri bir temele oturtarak bizimle paylaşmış olur böylece.
Şeylerin ilahi niteliklerini hiçbir didaktizme ve analitik ifadeye sapmadan, imayla ve dolaylı anlatım biçimleriyle gösterebilmek bir sanat eserinin işlevi olmalı. Aynı şekilde, somut olmayan, açık uçlu, muğlakta bırakılmış, çağrışıma açık, tahayyül etmeyi gerektiren, soyutlamayı talep eden bir eser, hakikatin birliğiyle ve onun en yalın bütünlüğüyle insanın bağlantısını hissettirebildiği ölçüde ruhumuzu yükseltir.
Bu işlevi haiz bir edebiyat eseri de bana göre bir minyatürdür. Harflerle minyatür yapmak, bu anlamda mümkündür. İnsanın yıldızla veya yalnızlıkla mesafesini anlatmak için hangi perspektifi 'esas' kabul edebilirsiniz ki!
Kelimeye henüz dönüşmemiş bir sesi işittirmek için ille çok yüksek bir haykırışı anlatmak neden gereksin? Neden ille aramızdaki herhangi bir göreceli bakışı mutlak kabul edelim? Ve neden ille yok sayalım varlıkların biricikliğini?
Evet, harflerden yapılan bir minyatür, öncelikle, servi ile nehir arasındaki ilişkiyi kendi bakışıyla yeniden kurar. Gerçek hayattaki konumlarına göre onları tanımlamak zorunda değildir. Öyle olsa, her kalp aynı aşkı taşırdı.
Aynı bahçeye baktığında kimi servinin nehirle ilişkisini yazmaya değer bulur. Kimi servinin altında yatan ölüleri düşler. Bir diğeri servinin bulut ve yıldızla ilişkisine odaklanırken, bir başkası onun çağrıştırdığı kadın imgesinden yelken açar hakikat denizine.
İnsanlığın kendine bakan yüzü kadar, Rabbine bakan yüzünden görünenleri ifade etme mahareti ve bunun imkânlarını düşlemek beni büyülüyor. İçinden geçtiği zamanın ve mekânın kimi nasıl etkilediği meçhuldür. Birimiz sarmaşığın demir parmaklıklara dolanma hızına eşdeğer bir ikindi vaktini sayfalar boyu anlatır. Bir diğerimiz buradaki vakti önemsemez bile.
Minyatür, anı sonsuzluğa açar. Şiir gibi. Uçuşan tül perdenin hışırtısı, puslu gökyüzü, uğultu halinde duyulan çocuk sesleri. Masaya bırakılmış bir bardak çay. Limon. Hepsi aynı anın içindedir. Ve ifade edilen temaya göre, kendilerinin mecazına dönüşerek bize bir ikindi vaktinde ölmek üzere olan bir adamın son anlarını da anlatabilirler.
Harflerin perspektifi yoktur. Bazen bir vav harfine sığar hakikat. Bir yazar için iki kelime arasındaki olağan boşluk, hayatın en anlamlı yolculuğu olabilir. Boşluk, nasıl da yalın bir anlam!
Sevilen şeylerin uzun sürmesini isteriz. Çünkü ömrün tek bir anının bazen anlatılamayacak kadar katmanlı anlamları olduğunu biliriz. O anları belli bir üslup ve edeple paylaşma ihtiyacı duyarız. Bir güzelleşme niyetidir bence bu.
Birlikte güzel olabileceğimiz her şey, varlıkların yaratılış hikmetlerine dair bir sır taşır bize. Bu sırrı paylaşmak için sanat eserine mahsus o biricik adabı geliştirmek, icracıyı hakikate bağlamaya bir vesile olur.
Cennet minyatüründeki süresizliğe bakarken sevilen şeylerin sürmesini istiyorum ben de. İnsan ancak onlara katabilir düşünceler kadar sonsuz dünyasını. Bütünlüklü bir yapı kurmak için hikâyelerin sonlandırılması gerektiğini düşünmedim bu yüzden hiç. Bir öykü bende yaşam boyu mevcut olabilir. Hep aynı elmayı uzatabilirim okura. Daha olgundur sadece artık.
İkindi vakti silelim bahçeden ufuk çizgisini. Bahar dalları, su şırıltısı. İki sözcük arasında uzasın olağan sonsuzluklar. Bir nefes olsun bütün kainat. Nice kelime terkipleriyle alalım onu. Vereceğimiz öbür dünyaya kalsın!
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap