Dolar

42,8053

Euro

50,2208

Altın

5.950,08

Bist

11.335,05

En açık delil; insan yüzü!

15 Yıl Önce Güncellendi

2012-03-03 07:37:55

En açık delil; insan yüzü!

Kelimelerin ardındaki niyeti anlamak için iki satır arasındaki beyaz boşluğa bakakalırım.

İki kelime arasında uzayan o sonsuzluğa da dalarım uzun uzun. Haklı olanın üslubuyla, hak iddia edenin üslubu çok farklıdır. Her seferinde haklı çıkmak için bin takla atanlar, genellikle kendi ideolojilerini doğrulamak için olayların gerçekliğini saptırırlar. Onların niyeti gerçeğe yaklaşmak değil, kendi yaklaşımlarının gerçek olduğunu iddia etmektir her ne olursa olsun. Sürekli hak iddia etmek, hakkı kendine izafe etmek olur. Böylece 'hakk yok' demiş olursunuz.

Pozisyon alma telaşıyla kaleme sarılanlarla, her olayın hakikatini anlamak için bakıp anlamlandırmaya çalışanlar arasında edep ve adap farkı oluşuyor. Meseleleri kendi benliği üzerinden izah etmeye kalkan yazar da vardır. Meseleleri başkalarının alacağı pozisyon üzerinden anlamlandırmaya kalkışan da. Her iki durumda da egolarının dünya ile insan gerçeği arasındaki en büyük engel olduğunu göremeden.

Ve işte bütün sermayesini başkalarına iftira atarak, polemik için kışkırtarak veya daha örgütlü bir hedef gösterme operasyonunun yeni bir safhasını gerçekleştirmek için yazanlar da vardır. Ki zaman zaman benim de paçalarıma takılıyorlar bu yolculukta. Eğer kelimelerle soluk alıp veren bir insansanız yıllar geçtikçe, harflerin mahremine yaklaşabiliyorsunuz, size perdelerini kaldırıyorlar bazen. Ve yazanın niyetinin sahici olup olmadığına dair çok içerilerden bir sezgi geliştiriyorsunuz.

Bu memlekette harabeye dönmüş kelimelerimizle sağlam duvarlar örmeye çalışıyoruz. Kayda geçirmek, okuru şahit tutmak gibi bir niyetle yazmaya devam ediyorum yıllardan beri. Beni en çok utandıran; insanın hakikatiyle ve iradesiyle hiç ilgilenmeyip bütün sözlerini kendi uydurdukları kaba genellemelerle dolu vehimlere ikna olacak okur toplamakla ömür tüketen bu yazarlar.

Kelimelerinden sıçrayan çamur yüzlerini de kirletiyor, yazdıklarını okuyamadığım gibi, onların çehresinden de kendini esirgiyor insiyaki olarak gözlerim. Çünkü göz ancak hakikat olana, içinde hak olana baktıkça berrak bir görüş kazanıyor. Baktığı ile bütünleşebiliyor. Kelimeler de böyle. Söz ancak ruhu yükselttiği vakit, emanetin değerini idrak etmiş oluyor insan. Dilimiz de bize şahitlik edecek.

Onlar ise paçavraya dönmüş sefil kelimeleriyle sentetik kıvrılmalar, sahte bükülmeler, yapay atışlar düzenleyip en çok da kendi yalanlarını okuyorlar! Giderek tatminsizleşmekle kalmıyor, hududu ihlal ettikçe had bilmez hale düştüklerini de fark edemiyorlar. Sanırım bu da onların bu dünyada kendilerine verdikleri ceza. Böylesine bir şuursuzluk bulutuyla gerçekleri imha ettiklerini sanıyorlar. Gerçek yok edilemiyor. Daima kalıyor ama orada.

Ve bu kelime tacirleri örgütlü hedef gösterme kampanyalarıyla, nefret operasyonlarıyla her sahici buluşmayı, her insanî karşılaşmayı katletmeye çalışıyorlar. Kelimelerini kan çanağına atıyorlar hararetle. Gerçeği orada boğduklarını sanıyorlar. Oysa o pıhtılaşmıyor bile. Havanda çiğnenmiş kelimeleri onların olsun. Kızgın yağda közlenmiş kelimeleri onların olsun. Hakikat usulca tırmanıyor her seferinde ateşin ağzından. Ateş vız geliyor ona.

Onlar ise kokuşmuş kelimelerine kat kat allık sürerek art niyetlerinin görülmeyeceğini sanıyorlar. Fakat onlara ihanet eden bizzat kendi yalanları işte! Vah diyorum. Vah ki ne vah. Biraz mesai harcasalar ve iftira atarak alçalmadan önce iftira attıkları kişinin ne yaptığına, ne yazdığına ucundan baksalar, azıcık keşfetmeye, azıcık merak etmeye hürmet etseler mesela. Gerçek çünkü apaçık, duru bir su gibi yansıtır ona sahih niyetle bakanları. Ama hayır! Onlar sadece şahsi yaralamalar peşinde.

Tavrı, düşünceyi, yaklaşımı eleştirmek gibi bir maharetleri de yok. Bütün uğraşları bir insanı hedef haline getirip ondan bir muamma, bir karışık laf salatası, bir şüphe, bir müphem gölge çıkarıp bir o yana bir bu yana sallandırmak! İnsanın kendine biçtiği değer, başkalarına karşı yaklaşımıyla da ölçülür oysa. Böylesine düşük bir paha biçmişler demek kendilerine.

Sarf ettikleri sözler onları kendi dünyalarının en sığ sularında boğuyor. Hakkı gözetmeyen kelimeler ah, nasıl da eleveriyorlar kendilerini! Onların ardındaki niyeti görebilmek biraz da simalardan sineyi okuyabilmek gibidir.

İftira atanların yüzüne bakakalıyorum. Uzun uzun. Eğer sahih niyetinizden sapmadıysanız, Rabb'inizin huzurunda olduğunuz şuuruyla nefes alıp vermeye çalışıyorsanız, hesap gününü vicdanınızda biliyorsanız, evet: Yalan dolan fitne dolu yüzleri az çok ayırt etmeye başlıyorsunuz. Gerçek, insanın yüzündedir en çok. Zamanları mekânları aşan... Bunca kameranın, bunca gizli ortam dinlemesinin, bunca kayıt altına alınan konuşmanın ortasında en açık delil: İnsan yüzü.

Nöbetçi mahkemelerin salıverdiği zanlıların, yıllardır gözümüzün önünde suçu ve suçluyu öven politikacıların, her dönem kendine pozisyon belirleyerek çıkar sözcülüğü yapan kanaat önderlerinin, suçluları adaletten kaçıran, suçsuzlara iftira atan örgütlü yazarların... Yüzlerine bakalım en çok.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara