Dolar

42,8053

Euro

50,2208

Altın

5.950,08

Bist

11.335,05

Ancak mazlumdan özür dilenir

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-01-27 12:15:00

Ancak mazlumdan özür dilenir

Yüzleşme Derneği ve Mazlumder'in, Gayrı resmî Cumhuriyet adıyla, yıl boyunca devam edecek etkinliklerinin ilkinde ?Faili Derin Kayıplarımız? konuşuluyordu. Hayko Bağdat'ın Hrant Dink bağlamında yaptığı konuşması benim için bütün siyasi kriterlerin ötesine geçti daha ilk andan.

?Lozan'a gidip soykırım olmadı diye anlatıyorlardı? diyordu şimdi Ergenekon davasından tutuklu olan bazı şahısları kastederek. ?Biz ise buradayız. 1915'e ne dendiği benim hiç umurumda değil. Bize anlatın. Bizi, burada yaşayan ve Hrant gibi burada gömülecek olanları dinleyin.? Böyle diyordu mealen.

Aynı şekilde Ermeni diasporasına da kızıyordu: ?Bush gibi bir zalimden 'soykırım' tanımı yapmasını talep etmek nasıl bir şeydir??

Onu dinlerken Hrant Dink'i duyuyormuşum gibi geldi. Ermeni diasporasına da, Batı'daki soykırım endüstrisine dönüşen pazarlıklara da verip veriştiren ve Ömer Laçiner'in dediği gibi, ?eğer bir Ermeni milliyetçisi olsaydı asla öldürülmeyecek? olan Hrant Dink'i duyuyordum yeniden.

***

Nihal Bengisu Karaca, Zaman'da neden Ermenilerden özür dileyen 28 bin kişiye katılmadığını, bugüne dek bu konuda aksi görüş beyan edenlerin kullandığı küçümseyici ve tehditvâri dile nazaran çok daha sahici bir dille ifade etmişti. (21 ocak)

?Türkiyeli Ermenilerin en büyük sorunu unutulmuş olmaktır? diyen ve Hrant Dink'in öldürülmesiyle yeniden hatırlandıklarını belirten Bağdat'ı dinlerken, Karaca'nın yazısındaki bazı itirazları tartışma gereği duydum. (Ona bu vesileyle bir teşekkür borçlu olduğumun altını çizerek, Karaca'nın argümanlarını tartışmaya gelecek yazımda da devam edeceğimi belirteyim.)

?Irk eksenli bir bağı 1915'in sorumluları söz konusu olduğunda varsayacağım, ama iş aynı kan bağını milliyetine övgü düzmek için kullananlara bir şey demeye geldiğinde orada dur diyeceğim. Fazlasıyla çelişkili görünüyor.?

Böyle diyordu Karaca. İbarede geçen ?Ermeni kardeşlerimden özür diliyorum? ifadesi benim için tam da bu nedenle çok önemli bir ibareydi. Ermeni ırkından, Ermeni milletinden veya Ermeni devletinden değil, tıpkı Bağdat'ın algımıza dikkat çektiği gibi, Ermeni kardeşimden özür diliyordum.

Burada bir parantez açıp Karaca'ya geçtiğimiz günlerde onun televizyon programına katıldığımda konuştuğumuz bir mevzuu da hatırlatmam gerek. Karaca, Gazze'de vahşet uygulayan İsrail ordusuna karşı ?Sen Musa'nın çocuğu olamazsın? ibaresiyle sokaklara asılan panoların, bazılarının itiraz ettiği gibi antisemitizm olmadığını söylemişti.

Çünkü kendini Musa'nın çocuğu olarak tanımlayan ama bu vahşeti onaylamayan İsrail vatandaşlarını veya Yahudi kitlelerini zaten kastetmediğini söylemişti bu ibarenin.

Aynı şekilde, Ermeni ırkından veya milletinden değil, özür ibaresindeki gibi haksız yere zulüm görmüş Ermeni kardeşlerimden dilediğim bir özür ile ben de meseleyi kaba genellemelerden kurtardığımı, ırki bir gönderme yapmadığımı düşünüyorum.

Kan bağına dayanarak Ermenilerden dilenen bir özür sahici olamaz. Ancak yapılan zulme dayanarak mazlumdan özür dilenebilir. Adalet duygusuna dayanarak.

Aynı hakkaniyet duygusundan hareketle: Zulmeden Ermenilerden, yani zalimden kim özür dileyebilir ki?

Nasıl zalimin kimliğinin ne olduğuna bakılmazsa, mazlumun kimliğine de bakılmaz. Bazen ise mazlum, sadece belli bir kimlikten geldiği için zulme uğratılıyor. Vicdanı yaralayan şu: Mazlumun kimliğine bakılıyor. Adaletsizlik burada.

Batılıların çoğu, Yahudilere yaptığı soykırım yüzünden henüz doğmamış tüm İsrail vatandaşlarını bile şimdiden mazlum ilan ettiği için, bugün Gazzelilere yapılan zulmü açıkça kınayamıyor değil mi biraz da?

***

Bağdat'ın dediği gibi 1915'in adının ne olduğu hiç önemli değil. Kendi adıma, bunun organize bir imha planı, bir soykırım olduğunu düşünmüyorum.

Hele ki: Çeşitli provokasyonlarla ajite edilen kitlelerin bilinçaltını süslü ikna kampanyalarıyla kamçılamanın, belli bir ideolojiye (genellikle de milliyete ve etnik kökene) dayanarak çok basit organizasyonlarla onların gözlerini döndürmenin, onları zulme yöneltmenin ne kadar kolay olduğunu bu topraklarda defalarca görmüşsek.

Konuşmasının sonunda Bağdat'ın, Türkiye'de yaşayan Ermenilerin ?barışmak? istediklerini söylemesini yabana atmayalım. Çünkü barışa giden en sahici yolun ateşkes anlaşmalarıyla, emperyal güçlerin pazarlıklarıyla değil, kardeşine elini uzatmakla, ondan özür dilemekle veya onu bağışlamakla mümkün olabileceğini hatırlayalım.

TARAF

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara