Dolar

42,7348

Euro

50,2120

Altın

5.943,14

Bist

11.318,89

Yüksek demokrasi, yüksek ekonomi ve yüksek hızlı AB reformları

17 Yıl Önce Güncellendi

2010-09-13 07:54:00

Yüksek demokrasi, yüksek ekonomi ve yüksek hızlı AB reformları

30 yıllık bir dönem sona erdi. Dün sandıkta gömülenin Kemalizm veya laik rejim olduğunu savunanlar yanılıyor. Dün sandıkta 12 Eylül 1980 darbesinin yeniden hayat verdiği "Devlet Dini" can verdi. Her can vereni hayatta sananlar olduğu gibi, devlete tapınmaya devam edenler elbette olacak.

Hem inanç özgürlüğü var. Devlete tapınmak da serbest! Ancak bu inancı başkalarına dayatma özgürlüğü, bu inançtan olmayanları devlet kadrolarından, devletin dağıttığı refahtan, devletin şekillendirdiği kamusal alandan dışlama özgürlüğü sona erdi.

Başbakan Erdoğan'ın ifadesiyle "Yüksek demokrasiye geçtik. Ekonomide de yüksek ekonomiye geçeceğiz." Bu söz zımnında "yüksek hızlı AB reformlarına geçeceğiz" vaat ve kararlılığını da içerir. Zaten "evet"in bir bölümü bu yönde de bir adım oldu. Şimdi geri kalanını isteriz.

Her emir, levazımıyla da emirdir. "Bu böyle olsun" diyen bunun böyle olması için gerekli olan şeyleri de hem talep etmiş, hem de onaylamıştır. Dün sandıklara akan evetler, "AB standartlarında bir yargıya evet!" demekle mevcut anayasal reformu onaylamakla kalmamış, iktidarıyla muhalefetiyle bütün yasa koyuculara, hükümetiyle bürokrasisiyle bütün yasa uygulayıcılara AB reformlarının yargı reformuna bakan geri kalan kısımlarının da bir an önce hayata geçirilmesinin talimatını vermiş ve bu talimatın yerine getirilmesi için gerekli diğer adımları onaylamıştır. Aynı şey askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması ve YAŞ kararlarına yargı yolunun açılmasıyla ilgili maddelerdeki değişiklik için de doğrudur. O maddelere verilen evet oyları askerin sivil ve askerî içerikli bütün eylemlerinin şeffaf ve sivil denetime açılması için gerekli düzenlemelerin yapılmasına yönelik bir millî talimat ve güvencedir.

Hemen her maddesi AB reformlarıyla ilişkilendirilebilecek bu anayasal reform Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de söylediği üzere AB yolculuğunun hızlandırılması için enerji sağlıyor. Bu enerjinin boşa harcanması kabul edilemez. Referandum döneminde söylenenler meydanlarda kaldı; şimdi kırgınlıkları unutup milletin AB yoluna devam talimatına uyan, aralıksız çalışacak bir parlamento isteriz. AB treni hiçbir zaman rayından çıkmamıştı, evet. Ama nicedir trenin lokomotifi yakıtsız kalmıştı. Şimdi yakıtı halkın yarısından fazlasının evet reyi olan bir lokomotifin hızıyla AB reformlarına sahip çıkılmasını bekliyor millet.

Bugüne kadar Türkiye'nin iç işlerine karışıyor durumuna düşmemek endişesiyle susan AB diplomat ve bürokratlarından da artık daha güçlü bir "evet" duymak istiyoruz. Bu, sözlü bir tebrikten ziyade kasım ayında açıklanacak olan AB ilerleme raporunda Türkiye'nin iştahını kırmayacak, enerjisini sıfırlamayacak bir itidali benimsemekle olur. Bu, Ankara'ya tam üyelik dışındaki bütün seçeneklerin masadan kaldırıldığı yönünde kuvvetli bir güvence vermekle olur. Bu, Türk sivil toplumuyla girişilen işbirliğini artırmakla, Kıbrıs'ta sürdürülebilir tek tez olan barış tezine destek vermekle, Ermeni meselesini Türkiye ve Ermenistan'ın karşılıklı çabaları sırasında çözülecek bir mesele olarak kabul edip bir üyelik kriteri gibi telaffuz etme düşüncesizliğinden vazgeçmekle olur.

Bu noktada "Durmak yok, yola devam!" sloganı yetmez; sivil toplumun koştuğu yerde iktidara yürümek yakışmaz. "Durmak yok, koşmaya devam!" bilinç ve heyecanıyla kendisine verilen milli talimat ve güvenceye sahip çıkacak bir iktidar ve bu talimatın anlamını doğru yorumlamış bir muhalefet isteriz. Millet olarak sandığı bir defa ele geçirdik. Bir oyun neyi değiştirebileceğini öğrendik. Bu talimat ve güvenceyi doğru okuyamayanlarla bir yıl içinde ikinci bir buluşmamız var bizim. 

Zaman
 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Gain Medya operasyonunda yeni gelişme

Haber Ara