Dolar

42,7348

Euro

50,2120

Altın

5.943,14

Bist

11.318,89

El-Fetih-Hamas uzlaşması ve uzlaşmaz İsrail

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-05-06 08:26:05

El-Fetih-Hamas uzlaşması ve uzlaşmaz İsrail

Ancak en radikal çizgide olanlar barışa meylettiklerinde barış bir olasılık haline gelir. Zaten barışçıl söylemi olanların bütün girişimleri nisbî olarak daha reddiyeci çizgide olan örgütler tarafından bloke edilirler çünkü.

İsrail'in Arap ülkeleriyle gerçekleştirdiği barış anlaşmaları ve işgal edilmiş toprakların bir kısmından tek taraflı çekilme projeleri buna şahittir. 1979 yılında Mısır'la barış anlaşmasına imza atan İsrail başbakanı, İngiliz manda yönetimi döneminde terörist yaftasıyla aranan Menachem Begin idi. Begin'in evet dediği bir anlaşmaya hayır diyecek kadar Arap düşmanı kimse yoktu ki İsrail'de. O ikna edilmişse, herkes doğal olarak desteğini verecekti. Oslo Anlaşmaları'nı meyve veren Prensipler Deklarasyonu sürecini başlatan da, Madrid Konferansı'na onay veren de yine bir eski terörist olan Yitzhak Shamir'di. 1993'te imzalanan Birinci Oslo Anlaşması'na ultraortodoks Shas Partisi'nin destek vermesi biraz da bu sayede sağlanmıştı. İkinci Oslo Anlaşması ise ancak Arap milletvekillerinin desteğiyle geçebilecekti. Shamir siyasetten çekilmek zorunda kalmış olmasa ve İkinci Oslo Anlaşması'nı Rabin'in yerine o imzalamış olsaydı, hem anlaşma uygulanabilirdi, hem de Rabin'in başına geldiği gibi Shamir'i öldürmeyi kimse planlamazdı.

2001 yılı başlarında Ehud Barak çatışmaya tümden son verecek bir anlaşmayı yapmak kararlılığıyla Taba Görüşmeleri'ne gittiğinde 120 sandalyeli İsrail parlamentosunda kendisini destekleyen 32 kişi kalmıştı. Seçimi kazanamayacağından emin bir muhalefet liderinin rahatlığı içinde vaatlerde bulunmuş fakat vaatleri ne Filistin ne de İsrail tarafını ikna etmeye yetmişti. Barak, İsrail sağının çekincelerini gidermeye yetecek kadar sert değildi. Hain yaftası boynuna çok kolay asılabiliyordu.

Buna karşılık Ariel Şaron tek taraflı olarak Gazze Şeridi'nden çekilme kararı verdiğinde en radikal yerleşimciler bile onun kararına boyun eğdiler. O kadar kötüydü ki onun Filistinlilere bir 'iyilik' yapıyor olabileceğine kimse ihtimal vermemişti.

Bu böyledir. Bir çatışmanın barışçıl yollarla çözümünün anahtarı çatışmada en radikal pozisyonları benimsemiş tarafların elindedir. Bu sebeple hep bir pragmatik politikacı olduğunu düşündüğüm, belirgin bir prensibi olmadığına emin olduğum radikal sağcı Binyamin Netanyahu'nun bir gün gelip Filistin Devleti'ni tanıyacağına inandım. Ama bu fikrim değişmeye açık bir fikir. Buna karşılık Hamas'ın barış sürecinin belirleyiciliği hakkındaki kanaatim değişecek bir kanaat değil. Hamas İsrail'i tanımaya ve terörü bir bağımsızlık savaşı aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeye karar verdiğinde, ve tabii bunun karşılığında Filistin halkının haklı talepleri yerine getirildiğinde bu anlaşmanın uygulanmasına kim karşı çıkabilir? Hangi İsrail hükümeti bu vaadin karşısında reddiyeci bir politika uygulamaya devam edebilir?

Ne var ki Hamas yönetimi, bu kararı ancak alacağı her şeyi aldıktan sonra vereceğinin sinyallerini veriyor. İsrail yönetimi de bu sinyalleri inandırıcı bulmadığını söylüyor. Ve belki de henüz zamanı gelmediği için barışa doğru radikal bir adım atılamıyor. Mısır'ın ağabeyliğinde gerçekleşen El-Fetih-Hamas uzlaşmasını bu çerçevede değerlendiriyorum ben. Bir sonraki adım Hamas'ı elindeki anahtarı barışın kapı deliğine sokmaya ikna etmek olmalı.


Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Gain Medya operasyonunda yeni gelişme

Haber Ara