Dolar

42,6969

Euro

50,2487

Altın

5.939,65

Bist

11.456,34

Yargıtay?da ?yangında ilk kurtarılacak? etiketi hangi dolaptadır?

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-03-21 10:19:00

Yargıtay?da ?yangında ilk kurtarılacak? etiketi hangi dolaptadır?

Malum iddianamenin ?Adalet ve Kalkınma Partisinin davaya konu eylemleri? başlığının ilk sırayı alan bir gazete kupürü var. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri'ni anlatan delilin birinci sırasına yerleşen bu kupür Malezya'dan. Yılı ise 2003 Mayıs ayı. Kupür iddianamede şu şekilde yer alıyor. ?2003 yılı Mayıs ayında Malezya'ya yapmış olduğu gezide bu ülkede yayımlanan News Straits Times adlı gazeteye demeç veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

 

Yedinci sırada ise ?Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Avustralya'nın Sydney Kentini gezerken, ?Herkes kendi kimliğiyle övünebilir. Bu onun en doğal hakkıdır. Kürt Kürtlüğüyle, Türk Türklüğüyle, Çerkez Çerkezliğiyle, Laz Lazlığıyla övünebilir. Etnik kimlik anlamında söylüyorum. Ama bizi üstte birbirimize bağlayan üst kimlik TC vatandaşlığıdır. Bu ortak paydadır? yer alıyor.

 

Merak bu ya tümü bu şekilde olan kupürleri Başsavcının nasıl temin ettiğidir. İddianamede yirmi yıl öncesine dayanan belgeler ile Başsavcının göreve geldiği tarihten öncesine ait belgeleri savcı masasında mı buldu?

 

Kamu kurumlarında demirbaş eşyaların üzerinde kırmızı yeşil vb renklerle yapıştırılan 'Yangında ilk kurtarılacak' gibi ifadelerin yer aldığı etiketler vardır. Elbette bu iddianamedeki tüm kupürler Nuri Ok, Vural Savaş ve Sabih Kanaoğlu gibi Başsavcılarca itina(!) ile hazırlanan ve 'Yangında ilk kurtarılacak' etiketlerin asıldığı dolaplarda mı saklanıyordu? Belki de devir teslim sırasında savcılık mührüyle birlikte bu dolap ve bu dolabın içindeki sırtında 'laiklik karşıtlığının odağı olmak' yazan klasörler devir teslimde zimmetle veriliyordur.

 

Elbette Başsavcı Malezya'ya ya da Avustralya'ya gidip bu gazeteleri toplamadı. Gitse haberimiz olurdu. Ya da gitti de haberimiz mi olmadı? Hatta bunları toplaması için oraya birini gönderdiğini de sanmıyorum. Bunun için hiçbir çabanın içinde olduğunu bile düşünmüyorum. Buna ne gerek var. Malezya'ya benzemeyelim diye her gün bu ülkelere seferler düzenleyen, çıkarmalar yapan medyamızın nadide avcıları bu konuyu dert edinip veya edindirilip bu kupürleri derleyip hatta tercümelerini yapma zahmetine bile girip yangında ilk kurtarılacak ve zimmetle devredilecek dolaplarda yerini almasını sağlıyordur.

 

Savcılarımızda ne kadar olmuş diye merak edip baktıklarında 'ooo yeterince birikmiş, inceleyelim bakalım neler varmış' mı diyorlar? Yoksa özellikle şucu bucu partilerin tüm aktivitelerinin izlenmesi için Savcıların emrinde maaşlarını vergilerimizle ödediğimiz gizli izleme ekipleri mi var? Gerçekten çok merak ediyorum şayet tek başına toplamışsa bir savcı bu kadar delili nasıl toplar? Ülke içinde yapılan bir yayın yahut medyaya yansımız bir konuşmayı anlarım ama bir Başbakanın başka bir ülkenin sokağında konuştuğu üç-beş cümle 'yangında ilk kurtarılacak dolaba' nasıl girer ve iddianamede başköşeye nasıl yerleşir? Bu kadar farklı zamanda konuşlar bir kişi tarafından bu kadar kısa sürede en ince ayrıntısına kadar nasıl takip edilmiştir?

 

ABD Başkanı Ronald Reagan'dan İlköğretim öğrencileri Emine Elif Azder ve Elif Büşra Doğan'a, CNN televizyonundan Wolf Blitze'den Hayrettin Karaman'a, Belçika Büyükelçisi Mark Van Rysselberghe'den Tayland Başbakanı Thaksin Shinawatra'ne, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dan Terörist Abdullah Öcalan'a, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'dan Fikret Bila'ya, kadar birçok kişinin adının da geçtiği iddianame yahut diğer adıyla dava dilekçesinde yüze yakın kişinin de adları geçmekte. Oldukça eski defterlerinde karıştırıldığı bir taramayı kısa bir görev süresinde bir kişi tek başına nasıl yapabilir? Herkesi fişleyen ÇeTelecilerin iktidar partisinin de aralarında bulunan birçok gerçek ve tüzel kişilerin ÇeTelesini tutup savcıya göndermiş olma ihtimali üzerinde çok durulacak başlıklardandır.

İddianamede en ilginç noktalardan biri de 134 sayfada ?Devrim Kanunları?na aykırılıktan söz ediliyor. Bakın buna çok şaşırmak lazım. Halen yürürlükte olan 'Devrim Kanunları'na göre 'başörtüsü/türban' suç değilken, şapka giymemek suçtur. Bu iddianamenin sahibi Sayın Yargıtay Başsavcısı'nın da aralarında bulunduğu Yargıtay üyelerinin hiç biri şapka giymemektedir. Yine devrim kanunlarına göre suç olan 'hoca', 'tarikat',  kelimesi iddianamede defalarca geçmektedir. Başörtüsü 86, Türban 301, AK Parti 131, Hukuk 206, Şeriat 75, Laiklik 185 defa geçiyor. Şimdi işi gücü bırakıp bu tür rakamlarla Çelakıl'cılık yapacak değilim. 301 kez geçen türban kelimesi adeta bir nazire yapıyor gibi.

 

İddianamedeki ilginç suçlardan birini de YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan tarafından işlenmiş. Özcan'ın suçu ise Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren anayasaya uyuması için üniversitelere genelge göndermek. Anayasaya uyun demenin de suç sayıldığı bir ülkede sözlüklerden hukuk kelimesinin çıkarılmasını öneriyorum. Ben kütüphanemdeki 5 sözlükteki hukuk maddelerini kenarına '14 Mart 2008'de yürürlükten kaldırılmıştır' diye not ekledim.

 

***

 

Türk hukuk tarihine '367 mucidi' olarak geçen Kanadoğlu, ?Dinin tüccarları vardır, ne yazık ki Atatürk tüccarları da vardır? demiş. Bu doğruya itiraz edecek değiliz. El hak doğrudur. Ancak eski Başsavcı bunların kim olduğunu söylemek istememiş. İstese de zaten bunu söyleyemezdi. Ama merak buyurmaya gerek yok. Başörtüsüne karşı olduğu halde seçimlerde oy almak için başörtüsü dağıtan ve Atatürk'ü bir türlü anlayamamış ama Atatürk üzerinden siyaset yapanları hepimiz biliyoruz.

 

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

BOZOK ve KAYI-30 ile nokta atışı!

Haber Ara