Dolar

42,8012

Euro

50,1583

Altın

5.973,25

Bist

11.341,90

İlhan Berk

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-10 02:07:00

İlhan Berk

İlhan Berk, 'Kült Kitap'ın bir yerinde, varlık'ı yazı ile özdeşleştirir, bir başka yerde de Rilke'nin ölüm tutkusundan söz ederken, 'ölümü bunca çalışma, Rilke için ölümü öğrenmek ve buyur etmedir' der. Varlık yazı ise eğer, ölüm'ü yazmak da var olmak değil midir?

İlhan Berk, Rilke'nin aksine, ölümü öğrenmeyenlerdendi. Onu her zaman, o ileri yaşlarında bile, sanki daha da uzun, çok daha uzun yaşayacak gibi görmüşümdür. Bir sempozyumda kendinden en az on yaş daha genç ve konuşmasını yapmak üzere, sendeleye sendeleye ve adeta düşecekmiş gibi yürüyen bir yazara, yerinden zıpkın gibi fırlayarak koluna girerek yardım etmiş, o yazarın yanında dipdiri durmuştu İlhan Berk, o nedenle 90 yaşındayken de, genç ölmüştür. Evet, genç!

Niçin öyledir, belki de şundan dolayı: Oktay Akbal, adı pek de bilinmeyen bir Fransız şairinin, şairi 'harikuladelikler avcısı' olarak tanımlayışını anımsatarak, İlhan Berk'in bu tanımla tastamam örtüştüğünü yazar. Gerçekten de, bence İlhan Berk, varolan her şeyde 'harikuladelikler' bulan bir şairdi. Dikkat etmişimdir: İlhan'ın sıklıkla kullandığı sözcük, hep, 'harika! harika!' olmuştur. Bir ara, onun her şeye 'harika!' deyişini yadırgar gibi olmuştum: Ama sonradan, otlara, böceklere, taşlara ve Dünya'nın en sıradan şeylerine bile bir şiir objesi gözüyle bakmasından, varoluşunu bir 'harikuladelikler avcısı' olarak kurguladığını anladım. Sıklıkla kullandığı bir başla ünlem sözcüğünün 'çok güzel!, çok güzel!' olduğunu da unutmamak gerek! Hatta ilkgençlik yıllarımızın acımasız alaycılığı ile, İlhan'ın 'Galile Denizi'ndeki 'Horosbinalar, Sinağritler Korosu' şiirinin ilk dizesini ('Hişt, Saint Michel, Dame de Sion, Robert College') sanki o okumuş da, sözümona bize 'nasıl bu mısra, çocuklar?' diye sormuş, ama yanıtını yine kendisi vermiş gibi, dalgamızı geçerdik: 'Çok güzel! Çok güzel!'... ('Çok güzel'i daha sonra bir dizesinde de kullandı İlhan: 'Sarı, o çok güzel...' diye başlayan şiirinde)

İlhan Berk'in şiirlerini, yanılmıyorsam önce, 'Günaydın Yeryüzü', daha sonra da 'Köroğlu' ile ve hiç kuşkusuz, onun en güzel şiirlerinden biri olan 'Ne böyle sevdalar gördüm, ne böyle ayrılıklar' ile... Bu şiir, 1953 ya da 1954 yılında 'Vatan' gazetesinin 'Sanat Yaprağı'nda yayımlandığında, ben lise öğrencisiydim. Sevgilime yazdığım ilk mektup, bu şiir ile başlıyordu: 'Ne zaman seni düşünsem / Bir ceylan su içmeye iner / Çayırları büyürken görürüm / Her akşam seninle / Yeşil bir zeytin tanesi / Bir parça mavi deniz / Alır beni / Seni düşündükçe / Gül dikiyorum elimin değdiği yere / Atlara su veriyorum / Daha bir seviyorum dağları /.'

Bu şiir, bir aşk şiiri olarak güzeldir elbet, ama galiba benim İlhan Berk'in şiirinden haz duymam, 'Galile Denizi'ndeki şiirlerle olmuştur. 'Saint Antoine'ın Güvercinleri', Naim Tirali'nin yönettiği 'Yenilik' dergisinde ilk kez yayımlandığında, 'çok farklı' bir şiirle (tıpkı Cemal Süreya'nın 'Gül' şiiri gibi) karşı karşıya bulunduğumuzu düşünmüştüm. Gerçekten de İlhan Berk'in '2. Yeni Şiiri' ile olan ilişkisi, 'Galile Denizi' ile kurulur ve bana sorarsanız, en iyi kitabı olduğunu düşündüğüm 'Çivi Yazısı' ile devam eder. 'Çivi Yazısı'nın ilk basımı, 1960 yılında, rahmetli Şükran Kurdakul'un 'Ataç Yayınevi' tarafından yapılmıştır ve elbette İlhan'ın şu gerçekten benzersiz 'Sonnet'ini içerir:

'Ben senin krallığın ülkene yetiştim / Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle / Her sabah büyüten denizimizi böyle / Gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim / Sen o çıktığım sularsın, zencim benim / Denize bakan evler gibiydim seninle / Dur, geliyorum, ellerin ne güzel öyle / Beni şey et gülüşlerini bekleyeyim /' Ve son iki 'harikulade' üçlük:

'Sen gittiğim o ülkesin varılmıyorsun/Vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara / Güzelliğin balıkları gibi İstanbul'un. / Şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış / Yankımış denizlere öbür kadınlara / Dünyada sizinle İstanbul olmak varmış.'

'Âşıkane' yayımlandığında ben Londra'daydım ve ilk şiir kitabımı, 'Bakış Kuşu'nu bitirmek üzereydim. Sanırım Varlık'ta yayımladığım ve daha sonra o ilk kitaba alacağım bir şiirimdeki 'Ağzıyla güz sonu resmine konu' dizesini beğenmiş olmalı ki, 'Âşıkane'yi bana, o dizeyi yazarak göndermişti. Londra'dan döndüğümde, Meydan Larousse'da çalışırken, İlhan'dan bir mektup ve bir de fotoğraf gelmişti; -Bodrum'dan! Fotoğraf, İlhan'ı, bir duvarı inşa ederken gösteriyordu. Kumbahçe'deki ilk evi! O evi neredeyse tek başına yapmıştı İlhan...

İlhan öldü. Dünya, şimdi 'harikulade' değil artık, 'çok güzel!' de...

ZAMAN

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

İsrail ordusu 16 yaşındaki genci infaz etti

Haber Ara