Ama az kalsın bir keresinde 'yaşıyor mu, yaşamıyor mu?' bilmecesine dönüşen Yeşil efsanesinde ben de kerizlenecektim.
Nasıl mı?
Oldu-bitti derin devlet meselelerini sevmem, meslek gereği dahi olsa derin devlet haberlerine dalmam.
Hakikaten uzmanlık işidir ve katagulliye gelme ihtimali, dezinformasyonlar, oyuna gelme, kullanılma ihtimali çok ama çok yüksektir.
Dolayısıyla Yeşil'in peşine hiç düşmedim. Ama bir dost ortamında geldi, Yeşil meselesi bula bula beni buldu.
Arkadaşımın arkadaşı olan masada tanıştığım genç müteahhit, Yeşil'le Amasya Cezaevi'nde kalırken tanıştığını, kendisine çok iyiliği dokunduğunu, bu yüzden kendisiyle irtibatı süren az sayıdaki adamdan biri olduğunu söylüyordu.
Bana yalan söylemesi için hiçbir nedeni yoktu. Detaylar veriyordu. Yeşil, bir güney ilimizde yaşıyordu. Hatta bölgedeki bir yerel gazetenin sahibiydi. Devlet ne yaptığını biliyordu ve o sıralar Yeşil'e yönelik bir operasyon olacağının ihbarını almışlardı.
Sazanlığım tutmadı ama 'acaba doğru mu' diye de düşünmedim değil.
Hiçbir talebim yoktu, konuya da ilgim yoktu. Ama genç müteahhit, beni Yeşil'le telefonda konuşturacağını söyledi.
Her ne kadar karşımdaki kişiye inanmayıp, 'Bak kardeş, etrafta ben Yeşilim diye gazetecileri, kerizleyen çok dolandırıcı var, hatta namı yürüterek mafyacılık oynayanlar da var. Beni yemeyin!' dediysem de, 'ya doğruysa' kuşkusunun yarattığı 'ayağına gelen habere tekme atmak meslek suçudur' gibi bir gazetecilik refleksiyle, 'telefon olmaz, inanmam. Ama yüz yüze olur' dedim.
Birkaç hafta sonra merak edip, aradım. 'Ne oldu bizim görüşme ve röportaj' diye sordum. 'Abi, bu adam öyle kimseye kolay güvenmez, çok yabani adamdır. Kimsenin gözünün yaşına bakmaz, kafası atar ailesini bile katleder' gibi laflar sayıklayıp, 'Ama sana selamı var, seninle görüşecek, Ama bu aralar devlet peşinde, zamanlaması için bekleyeceğiz' dedi.
'Peki' dedim ve bir daha da aramadım. Zaten baştan inanmamıştım, iyice yalan dolan olduğuna karar verdim.
Derken, o hafta ne oldu dersiniz?
Güneydeki bir ilimizde operasyon oldu. Yeşil'in oğlu Murat Yıldırım ve bazı arkadaşları gözaltına alındı. Anladığım kadarıyla ya babasını yakalamak için oğlunun peşine düşmüşlerdi, ya da oğlu babasının namını kullanarak işler çevirmeye kalkmıştı.
Hemen Yeşil'le kontağımı kuracak(!) arkadaşı aradım, ne dese beğenirsiniz:
'Ben sana demedim mi? Yeşil'e operasyon düzenlediler. Oğlunun yakalandığı evden yarım saat önce ayrılarak, son anda kurtuldu.'
Yine inanmadım. Ama içime de kuşku düştü. Sonuçta bir operasyon olacağını söylemiş ve olmuştu. Belli ki, Yeşil'in ya arkadaş ya da aile çevresiyle, ya da devletten birileriyle temas halindeydi.
Bütün bunları niye yazdım?
Dünkü Star'da Yeşil'in oğlunun yazdığı kitabın haberi ve hiç yayınlanmamış Yeşil fotoğrafları vardı.
Yeşil'in önemi, PKK'yla sıkı derin devlet mücadelesi sırasında PKK'ya mali destek veren aralarında uyuşturucu baronu Behçet Cantürk'ün de bulunduğu bazı Kürt işadamlarının kurban gittikleri faili meçhul cinayetlerin arkasındaki isim olduğu iddiasından geliyor.
Bir iddiaya göre, devlet Yeşil'i kullanıp daha sonra yok ederek 'kirli ellerini temizlemiş' oldu. Bir başka iddiaya göre ise, Yeşil devlet tarafından öldürülme vaktinin geldiğini bildiği için kayıplara karıştı.
Şimdi benim açımdan işin en ilginç olan tarafına gelince....
Yeşil'in oğlunun kitabıyla ilgili özel haberin imzası Ergenekon haber ve kitaplarından tanıdığınız gazeteci arkadaşım Şamil Tayyar'a ait.
Şamil Tayyar bu konulara ilgili olduğu için Murat Yıldırım'ın kitabını ilk haber alan gazeteci de olabilir. Keza, malum konularla ilgili olduğu için Murat Yıldırım, kitabının haberini yazdırmak için ilk isim olarak Şamil Tayyar'ı düşünmüş olabilir.
Ben ikinci olasılığı daha fazla önemsiyorum.
Kitabın genel mantık olarak Ergenekon davasından yana olduğu, Ergenekoncu ve Susurlukçulara ise alerjili olduğu görülüyor.
Devir değişti ve acaba 'hakikaten yaşayan' efsanevi Yeşil, yeni dönemin iktidar koltuğundakilerle işbirliğine girmeye mi çalışıyor anlayamadım.
Ya oğlu zor durumda ve 'bari babadan kalan namımız yürüsün' diye bu kitabı yazdı (çünkü Yeşil yaşıyorsa ve kitapta anlatıldığı gibi bir adamsa böyle bir kitap yazdığı için oğluna yapmadığını bırakmazdı,) ya da oğlunun bile gerçekten haberi yok ve Yeşil yaşıyor.
Şahsi kanatime gelince... Öteden beri hiç değişmedi....
Bence Yeşil AKP dönemiyle işbirliği falan aramıyor ve tıpkı devlet adına öldürdükleri gibi 'faili meçhul bir çukurda' yatıyor!
Ama bu işleri iyi bilen bir gazeteci-yazar arkadaşım, dün fikrini sorduğumda 'Hâlâ yaşıyor' demesin mi!
Bülent Arınç namusu!
Arınç'ı sevmeyenlerin bile saygı duymaları gerek!
Hararetle Ergenekon'un peşine düşenlerin Deniz Feneri'ni görmezden gelmek için ellerinden geleni yaptıkları dönemde, yine 'Arınçlığını' yaptı.
'O yardımları istismar edip, cebellezi yapanlar hakkında gereği yapılmalı' diyerek, iktidar sarhoşluğundakileri uyardı.
Her eve, her partiye, her ülkeye bir Arınç lazım!
Yorum Yap