Aslında iki kuvvetli partiyle seçime gitmekte bence hiç ama hiç sorun yok. Keşke bizde de ABD'deki gibi yönetime bir Cumhuriyetçiler bir Demokratlar gidip gelse. Ya da İngiltere'deki gibi bir Muhazakarlar, bir İşçi Partisi...
Öteden beri Türkiye için de arzuladığım şu: Son kez bir seçime gideceğiz. Ve sonraki yıllarda sadece en yüksek oyu alan iki parti seçime girecek. Böylece ABD ve İngiltere'deki gibi sağlıklı bir sisteme geçeceğiz.
Diyebilirsiniz ki, toplumun diğer renkleri, marjinal siyasi düşünceler ne olacak?
Merak etmeyin. Hiçbir şey olmaz. Akıllı parti, bölgesine, seçmenine ve genel dengelere bakarak, her renkten adayı kendi içinde barındırır. Zaten günümüzde AKP'den sonra CHP de aynısını yapmaya, farklı renkleri içinde barındırmaya çalışmıyor mu?
Her neyse, arzuladıklarım Türkiye için fazlasıyla hayal....
İstanbul Beşiktaş'ta ne AKP ne CHP diyenlere bir tavsiyem var. Liberal Demokrat Parti'ye oy verin! Çünkü Sonay Kale adında kefil olabileceğim bir adayları var.
Biliyorsunuz, epeydir Liberal Demokrat Parti'nin adı sanı duyulmuyor. Anımsarsanız Besim Tibuk'un partisiydi. Ve millet olarak Besim Tibuk'un TV'lerde her söylediğinin altına imza attık. Ama görüşlerine yüzde 99 katılsak da, kimse kalkıp oy vermedi. Besim Tibuk'un da kafası attı.
Besim Tibuk'un Liberal Demokrat Partisi'nin ideolojisi 'akılcılık'tı. Ama biz akla bakmak yerine 'takım tutmayı' tercih eden bir ulus olduğumuz için tutturamadı.
Besim Tibuk'tan sonra Liberal Demokrat Parti yeni yönetimiyle de 'mahallemizin doğruları söyleyen delisi' olmaya devam ediyor.
LDP'nin Beşiktaş adayı Sonay Kale, benim çocukluk arkadaşım. Aynı ilkokulda okuduk, aynı apartmanda büyüdük. Galatasaray Lisesi'ni, ardından İ.T.Ü. Elektrik-Elektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliğini bitirdi. Halen de çok başarılı bir işadamı....
Sonay Kale, seçilemeyeceğini bile bile aday oldu. Çünkü, bu ülkenin yetiştirdiği belirli kalitelerdeki insanların elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyor.
Sonay Kale seçilemeyecek, ama yine de oyunuzu verin. Verin ki, Sonay Kale gibi bu ülkenin iyi yetişmiş insanları, siyasete girmeye daha fazla cesaret etsin. Siyasette kalite daha da artsın!
Gökçek düşüşte, Kılıçdaroğlu yükseliyor!
Son araştırmalar çok ilginç.
Ankara'da AKP'nin marka değeri, Gökçek'ten daha yukarda.
Keza İstanbul'da Kılıçdaroğlu'nun kişisel oy oranı, CHP'ninkinden yüksek görünüyor.
Manzara çok açık değil mi?
Birileri kazansa bile gidiyor, birileri de kaybetse bile yükselecek!
Topbaş'ın şaşkınlığı
Yerel seçim kampanyaları adayları fena halde yordu. Artık ne bastıkları yeri görüyor ne de söyleneni tam işitebiliyorlar.
Dikkate ediyorum, adaylar yorgunluktan çevrelerine boş boş gülümsemeye başladılar.
Geçen gece bir cep telefonundan cep telefonum arandı. Karşıdan bir ses:
'Hakan Bey....'
Ses tanıdık ama çıkaramıyorum. 'Buyrun' dedim. Anında karşıdaki ses de beni tanıdı:
'Yahu, yanlış Hakan oldu. Ben başka Hakan arıyordum. Ben Kadir Topbaş..'
Topbaş, cep telefonundaki kayıtlı numaralardan Hakan'ları karıştırmış. 'Neyse vesile oldu, sesinizi duyduk' dedim. Biraz sohbetin, ardından kendisine başarılar diledim.
Yetmedi, arkadan 1 saat sonra bir başka telefon:
'Beyefendi, arayıp, sormuyorsunuz...'
Sitemde bulunan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal. Birkaç gazeteciyle bir araya gelmiş. Bu arada muhabbetin ucu bana dokununca, telefon açmış.
İsmail Ünal, 'Şu anda Beşiktaş'ta Balık Pazarındayız' deyip oturduğu isimleri saydı. Ama sonra o gece beraber olduğu gazetecilerden biri demesin mi, 'Biz orada değildik, falanca yerdeydik' diye...
Anlayacağınız adaylarda 'metal yorgunluğu' başladı....
Yorum Yap