Keza Marmaris ve Bodrum'da turizmcilik yapan arkadaşlarımın ortak değerlendirmesi, en başta İngilizler gelmek üzere Avrupalı turistlerin acayip sorunlu ve görgüsüz olduğu, buna karşılık para harcamayı da bilen Rus turistlerin çok takdir edildiği yönündeydi.
Veee...
İstanbul'a dönüşte, önce Hürriyet Gazetesi'nin ekonomi sayfasında ilginç bir haber okudum. Arap ülkelerinde oynayan Türk dizileri, İstanbul'da Arap turist patlamasına yol açmıştı. Araplar'ı özellikle "Müslüman çapkın erkek" ve "Müslüman özgür kadın" tiplemeleri cezp etmiş, Türk dizilerindeki hayatı görme arzusu da İstanbul'a akına yol açmıştı.
Neyse, İstanbul'da evimin yanı başındaki spor kompleksine üye olduğum Swiss Hotel Bosphorus'tan içeri adım atar atmaz "Arap turist istilasını" doğrulayan inanılmaz bir manzarayla karşılaştım. İçerisi biraz Rus ama çokça Arap kaynıyordu. Kışın her gün gittiğim ve mükemmel servisinin yol açtığı müşteri kalitesi yüzünden çok takdir ettiğim Swiss Hotel adeta "her şey dahil oteli" haline gelmişti.
Yüzme havuzunda iki kulaç atayım dedim, aman Allah'ım!
Nasıl gürültücüler! Aynı ortamı paylaştıkları insanları rahatsız etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Rus'u da öyle, Arap'ı da öyle...
Saunaya kaçtım, olmuyor! Buhar odasına kaçtım, olmuyor!
Nasıl bir istila ki sormayın!
Kendimi dışarı zor attım! Çıkarken görevlilerle sohbet ettim. Onlar da müşteri kalitesindeki düşüklükten rahatsızdılar. "Ramazan'a kadar otelde olduklarını" öğrenince, ben de Ramazan'a kadar Swiss'e uğramamaya karar vererek, önce oteli sonra İstanbul'u terk edip, kapağı Şile'ye attım...
Anladığım kadarıyla İstanbul'un en fazla yataklı 5 yıldızlı otellerinden olan Swiss Hotel, örneğin daha az odalı Çırağan'a göre fiyatları düşük tutuyor. Global kriz yüzünden de Ruslar'a, Araplar'a çok ucuza paketler satılmış olma ihtimali hayli yüksek. Durum böyle olunca da ortaya otelin daimi müşterilerini rahatsız eden bir manzara çıkmış durumda.
Gerçekten çok sevdiğim Swiss Hotel'e hiç ama hiç yakıştıramadım!
RTÜK'ün çıkarması gereken ders!
Geçtiğimiz sezonun yaza girmeden son tartışmalarından biri, Aşk-ı Memnu adlı Türk dizisinin sezon finalindeki bazı sahneler olmuş, RTÜK konuyu incelemeye almıştı.
Gerçek şu ki, Türkiye sadece demokrasisiyle değil, yaşam tarzıyla da Müslüman ülkelere örnek oluyor. Türkiye'deki özgür gündelik hayat, sadece Müslüman ülkelerdeki özgürlüklerini yaşayamayan Müslüman kadınları değil, kadınlarını evlerine hapseden Müslüman Arap erkekleri de cezp ediyor.
Zaten çok iyi biliyoruz ki, Araplar ülkelerini terk edip, Türkiye topraklarına girer girmez, çarşaflarını fora edip, daha uygar bir görüntü vermeyi tercih ediyorlar.
Tüm bu açılardan bakıldığında da Atatürk'ün Müslüman Demokrat Türkiye'si şimdi de Türk dizileriyle Müslüman âlemine örnek oluyor.
Unutmayalım! Amerika, Rusya'ya karşı soğuk savaşı klasik CIA propagandalarıyla değil, ABD'deki yaşamın propagandasını yaptığı Hollywood filmleriyle kazandı. Koskoca Sovyetler'i Hollywood bitirdi.
Şimdi Türk dizileri Hollywood'un üstlendiği görevi Türkiye için üstleniyor...
İkide bir dizilere takan RTÜK'ün bize artık sadece Türkiye'nin propagandasını yapmaktan öte fayda sağlamaya başlayıp, turist patlamasına bile yol açan dizilere "daha müsamahakâr" olması gerekiyor.
Haaa, tabii, eğer kafa Türkler'i Araplaştırmak değil, Araplar'ı Türkler'e benzetmek değilse!
Yorum Yap