Son genel seçimlerden önceki bizzat Büyükanıt tarafından kaleme alınan e-muhtıra (ya da bildiri) cumhurbaşkanlığı seçimleri ve lakliğinden duyulan rahatsızlıktan ötürü AKP'ye verilmemiş.
Ya neye verilmiş?
Kutlu Doğum Haftası'nda çocuklara ilahi okutulmasına...
İlköğretim okulunda vaaz verilmesine....
Ayıptır söylemesi, o tarihte e-muhtıranın neye verildiğini dünya alem biliyor.
Cumhuriyet mitingleri revaçtaydı. Anayasa Mahkemesi 367'den Gül'ün cumhurbaşkanlığını vetolamıştı. Bazılarına, 'AKP'ye sokak muhalefeti dalga dalga yükseliyor ve AKP iktidardan gidebilir' havası hakim olmuştu.
Genelkurmay Başkanı olunca, AKP'ye karşı kapalı kapılar ardındaki sohbetlerinde olduğu kadar sertleşmemekle suçlanan ve bir şeyler yapamamaktan ötürü 'bir nevi vicdan azabı çeken' Büyükanıt Paşa da, 'gün bugündür' deyip, 'vicdanını rahatlatmak' ve silah arkadaşlarıyla laikçi çevrelerden gelen kendisine yönelik tepkileri hafifletmek için, meşhur e-bildiriyi kaleme aldı.
Böylece vatandaşın askerin AKP'ye tavır almasından da etkilenerek, AKP'nin oylarını azaltacağını, belki de iktidardan uzaklaştıracağını düşündü.
Ama Genelkurmay Başkanı olarak sırf cumhurbaşkanlığı seçimlerini ve AKP'yi hedef alırsa, demokrasiye müdahale etmiş duruma düşeceğinden de, kendisine 'yan bahane' olarak o hafta vizyona giren 'kutlu doğum haftası görüntülerini' buldu.
Çok net anımsıyorum, gece yarsı bildiriyi beraber okuduğum bir grup gazeteci, 'bula bula Kutlu Doğum Haftası'nı mı bulmuş. Muhtıra işi bu kadar mı hafif' diye gülümsemiş, ama asıl meselenin AKP ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğunu bildiğimizden fazla üzerinde duramamıştık.
Ama şimdi Büyükanıt Paşa'nın açıklamalarından, 'e-muhtıranın içine niye Kutlu Doğum Haftası'nı karıştırdığını' daha iyi anlıyoruz.
Çünkü artık emekli olan paşamız böylece, 'Ben muhtıra vererek Hükümeti devirmeye çalışmadım, Asıl derdim, Kutlu Doğum Haftası'ndaki çağdışı görüntülerdi' diyebiliyor.
Paşa aslında haklı, çünkü ne olur ne olmaz, Ergenekon'da sıra e-muhtıraya gelebilir. Ve bir anda neye uğradığını şaşırabilir.
Büyükanıt Paşa'ya doğruyu söylemediği için kim kızabilir ki!
Cindoruk mu, Soylu mu başarılı olur!
Manzara gayet açık.
İktidar yanlısı medya yeniden DP Genel Başkanlığı'na aday olan Süleyman Soylu'ya destek veriyor.
Sabah akşam diğer aday Hüsamettin Cindoruk'u bombalayan 'iktidarcı medya', Süleyman Soylu'yu ekrana çıkartıyor, röportajlar yapıyor, övücü köşe yazıları yayınlıyor.
İktidara muhalif medyaya gelince manzara değişiyor. AKP'nin ilk genel seçimde iktidardan uzaklaşması için AKP'den oy çalacak bir merkez sağ oluşum için sağcılardan daha çok solcuların kalbi pır pır pır çarpıyor.
Muhalif medyada, Süleyman Soylu'dan bir şey olmaz havası var. Cindoruk ise destekleniliyor. Cindoruk'a merkez sağdaki yeni arayışta toparlayıcı isim olarak bakılıyor.
Gerçekten de bakıldığında, merkez sağda yeni arayışları süren Mesut Yılmaz gibi, Demirel gibi isimler Cindoruk'a destek veriyor. Cindoruk'un 'emanetçi genel başkanlığında' Abdüllatif Şener gibi yeni parti peşindeki isimlerin bile bir araya gelebileceği konuşuluyor.
Pekiyi, DP için hangisi daha hayırlı olur? Cindoruk mu, Soylu mu daha başarılı olur?
İktidar yanlısı medyanın Soylu'yu istemesi, 'Soylu'dan bir şey olmayacağını yani AKP'ye bir zararı olmayacağını görmelerinden' ötürü olmasın?
Keza, muhalif medyanın Soylu yerine Cindoruk'u istemesi de, AKP'yi bölecek güce Soylu'nun önderliğinde değil de Cindoruk'un önderliğinde ulaşılabileceğini göstermiyor mu?
Gördünüz mü bak!
Yöntemler ve yaklaşımlar farklı ama iktidar yanlısı medya ile muhalif medya aslında görüşbirliği içinde!
Herkes, Cindoruk'un Soylu'dan daha başarılı olacağını görebiliyor! Sadece 'tarafına' göre pozisyon alıyor.
Medya ne hallere düştü ya!
Alın size bir 'gerçek yalanlar' tefrikası daha!
Yorum Yap