İddianamede, resmi belge olduğu için adabı muaşeret gereği 'üç nokta'yla geçiştirilmesi gereken acayip küfürler var.
Ergenekoncu denilenler, diğer Ergenekoncu denilenlere telefon dinlemelerinde 'sansürsüz küfür' ediyorlar.
Ancak ne ilginçtir birbirlerine telefonda dümdüz giden Ergenekoncuların, ortak düşmanlarına karşı (Örneğin: Başbakan Erdoğan ve AKP'liler) tek küfürlü cümleleri yok..
Belli ki Ergenekoncuların telefon görüşmelerinde düşman gördüklerine ettikleri küfürler, 'Ben Başbakanımın namusuna laf ettirmem arkadaş' mantığıyla gurura yedirilemeyerek, sansürlenmiş...
Çok net ortaya çıkıyor ki, pornodan kaçmak yerine, bazı küfürler 'üç nokta'ya bile gereksinim koyulmadan özellikle sansürsüz yazılmış. Gerçekten utanılacak bir durum!
Bir diğer gözlemim de şöyle: İddianamede 'aynı düz mantık'tan hareketle 'Ergenekoncuların avukatlığını' yapanlara da 'psikolojik darbe' indirilmesi planlanmış.
İddianamede yeralan dinleme tutanaklarıyla, bazı 'Ergenekon avukatları' ve 'darbecilerin olası müttefiklerine' şu mesaj verilmek isteniyor:
'Siz Ergenekoncu değilsiniz ama bakın savunduklarınız sizin hakkınızda bile ne küfürler etmiş, siz bunları sahiplenmeyin!'
Kimlere mi?
Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e...
CHP Lideri Deniz Baykal'a...
MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye...
Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt'a ve şimdiki Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ'a...
Doğan Grubunun patronu Aydın Doğan'a ve Ertuğrul Özkök'e...
Bütün bunlara bakınca, aklıma şu soru takılıyor:
'İkinci iddianame, aslında Ergenekon davasından kıllananları birbirine düşürme iddianamesi mi?'
Demek ki Birand ve Dündar temizmiş!
Ergenekon davasının en yararlı tarafı ne biliyor musunuz?
Bir zamanlar ortada AKP karşıtı bir yığın 'daltaban' vardı. Bu salaklara bakarsanız sanırsınız ki, AKP'liler günahıyla sevabıyla bizim canımız ciğerimiz olan bu ülkenin insanları değil de, topraklarımızı işgal eden yabancı güç!
Bunlar her 'b..'u bilirlerdi. Sağda solda inanılmaz şehir efsaneleri anlatırlardı. Havaları da birbirleri gibi salak olanlaraydı.
Kendi anlattıkları yalanlar, dönüp dolaşıp başkaları tarafından kendilerine anlatılır. Sonunda kendi yalanlarına başkalarından duydukları için kendileri inanırlardı...
Şimdi özel sohbetlerde anlattıkları ne kadar 'asılsız, salakça şey' varsa, hepsi iddianamede...
Ve bizim 'palavracı salaklar' şimdi savcıların ciddiye aldığı kendi palavralarından ötürü yargılanacaklar.
Uğur Dündar'ı haklı olarak çıldırtan iddiayı (iddia demek bile ayıp!) düşünsenize...
Laf Uğur Dündar'a gelmişken... Bugünlerde iktidarı en çok aşırı muhalif gördükleri Uğur Dündar ve Mehmet Ali Birand sinirlendiriyor.
Ama bakar mısınız, Ergenekon iddianamesinde Birand'ın ya da Dündar'ın Ergenekoncu takımıyla enseye parmak olduğuna ilişkin tek bulgu var mı?
Yooook!
Demek ki elmalarla armutları birbirine karıştırmak doğru değil. Her muhalifi darbeci sanmak paranoyaklıktır. Tıpkı, her gazeteciyim diyeni gazeteci sanmak gibi....
Ergenekon iddianamesinde sanık olanların yüzde 10'u gazeteci deniliyor.
Bence iddianamenin bir iyiliği, görüşlerini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz Dündar ve Birand gibi 'gerçek gazetecilerle' ortalıkta 'gazeteci numarasıyla gezenlerin' birbirinden ayrışmasını sağlaması oldu.
Yorum Yap