Benim dikkatimi çeken ise, ABD ve ABD Başkanı'na yönelik övgüleri oldu.
ABD'yi sevmediklerinden değil ama eskiden olsa söylenmesi 'zul' sayılırdı. 20 yıllık meslek hayatımda bir Genelkurmay Başkanımızın ABD'ye ve ABD Başkanı'na böylesine övgü dizdiğine ilk kez şahit oldum.
1-Türkiyeliliği anlatırken, ABD'deki millete örnek verdi. Yani bizde ayrımcılık düşünenler, 70 milletin olduğu ABD'yi örnek alsın demeye getirdi.
2-ABD ile birlikte K.Irak'ta PKK'yı bitireceğimizi söyledi. Allah ABD'den razı olsun demeye getirdi.
3-Obama'nın Anıtkabir ziyaretindeki 'Laik Türkiye'nin bölgedeki önemi' vurgusuna dikkat çekerek, ABD'nin artık Türkiye'yi 'ılımlı İslam' ülkesi olarak ılımlı İslamcı bir parti tarafından yönetilir görmek yerine, eskisi gibi 'laikliğin modeli' olarak görmeye başladığını demeye getirdi.
Oysa, çok değil 5-6 yıl önce aynı yıllık toplantıda, aynı salonda, Türkiye'nin artık ABD ve AB'yle ittifaka alternatif olarak 'Rusya ve İran'la ittifakı' düşünebileceği tezi ortaya atılmıştı.
Peki ne değişti. Hemen saptamalarımızı sıralayıp, ardından 'Başbuğ'un ABD şifresini' çözelim.
ABD, malum tezkere krizinde AKP'den çok Türk Genelkurmayı'na bozuldu. Ardından, Türkiye'deki laikçi-AKP çekişmelerinde, ulusalcılarla askerlerin değil, AKP'nin tarafında yer aldı.
Ancak son 1 yılda rüzgar nedense tersine esmeye başladı. Avrupa gibi ABD'de de, AKP'nin Türkiye'yi istenmedik bir noktaya götürebileceği şüphesi çokça dillendirilmeye başladı.
Burada hemen anımsatalım...
Türkiye'deki yaygın inanışa göre, ABD'nin desteği olmadan hiçbir parti iktidarda kalamaz. Geçmişte ABD'nin kapalı kapılar ardında tezgahlarla iktidarlar kurup, iktidarlar düşürdüğüne dair de çok fazla şüpheler olduğu malum.
Keza, Türkiye'de tüm askeri müdahalelerin önceden ABD'den destek garantisi alınarak yapıldığı da aşikar. Nitekim ABD, Avrupa'nın tersine, her askeri darbede Türkiye'nin arkasında durdu.
ABD, Türkiye'de her daim en büyük müttefiki olarak Hükümetleri değil, Genelkurmay'ı gördü bile diyebiliriz.
Ayıptır söylemesi, darbeler tarihimizdeki ABD'nin yeri yüzünden, bendeniz anti Amerikancı ve de ulusalcı Ergenekoncuların ABD'den destek göremeyecekleri için asla darbe falan düşünmediklerine, düşündülerse de, ABD destek vermediği için çuvallayacaklarından darbeden vazgeçtiklerine adım gibi eminim!
Çünkü, 'Sarı Kızlar'ın falan planlandığı söylenen tarihlerde, ABD bizim Genelkurmay'dan nefret ediyordu.
Şimdi, Başbuğ'un konuşmasındaki 'aşırı ABD vurgularına' dönmek gerekirse, şahsi kanaatim 'çok akıllıca bir hamle' söz konusu.
Başbuğ'un ABD'yi yeniden sıkı bir şekilde Genelkurmay'ın arkasına aldığını, ya da almaya çalıştığını söyleyebiliriz!
Bu analizimi, bir kenara not edin!
Haberal'a yapılan haksızlık...
Mehmet Haberal'la hiç tanışmadım. Hakkındaki suçlamaları daha bilmediğimizden de, avukatlığını yapacak halde değilim...
Ancaaak....
Temcit pilavı gibi ısıtılan komplo teorisi artık kabak tadı verdi.
Neymiş, Başkent Üniversitesi'ne yatırıldığında zamanın Başbakan Ecevit'i öldürüyormuş!
Tabii, anlayana ne anlama geliyor bu iddia biliyor musunuz?
Derin devlet ya da Ergenekon terör örgütü, üyesi Haberal aracılığıyla Ecevit'i öldürmeye çalıştı!
Çüşş!!!
Ecevit son döneminde 'çiş torbası'yla Başbakanlık yapacak kadar yaşlı ve hasta haldeydi. Haberal'ın Başkent Hastanesi'ne kaldırıldı. Kortizonu dayadılar, yüzü gözü şişti. İlaç tedavisinin ağırlığını kaldıramaz hale geldi.
Belki o yaştaki, bitkin Ecevit'e o tedavinin uygulanması doğru değildi. Sonuçta hata varsa da, ölüme terk etmemek için iyi niyetle yapıldı.
Rahşan Hanım, günümüzün DSP milletvekili olan koruması Recai Birgün'le Ecevit'i hastaneden kaçırıp, ilaçlarını kesince, 'ölümden önceki son iyilik hali' misali rahmetli iyileşir gibi oldu. Ama aslında hiç iyileşmedi ve kaybettik.
Şimdi sevgili Recai Birgün, Haberal'ın gözaltına alınmasından istifade, Haberal'e ayıp ediyor.
Kimse Ecevit'i Başbakanlıktan uzaklaştırmak için komplo falan yapmadı. Ecevit o yaşlı hasta haliyle Başbakanlığı sürdüremezdi. Bunu tüm kamuoyu gördü. Yanındaki kurmayları da gördü ve Türkiye için Ecevit feda edildi.
Her gün onlarca can kurtaran Haberal'i Ecevit'i öldürmeye çalışmakla suçlayan Recai Birgün'e sormak isterim:
Düne kadar Ergenekon'daki gözaltıların muhalefete baskı olduğunu savunmuyor muydun? Nooldu, iş Haberal'a ilişkin iddiaya gelince, sende mi Ergenekon'a inanmaya başladın?
Ben sonuca bakarım kardeşim:
Pardon da, 'Ergenekoncu Haberal' Tayyip Erdoğan'ın AKP'si iktidara gelsin diye mi Ecevit'i öldürmeye ve iktidarı yıkmaya çalıştı?
Yorum Yap