Biliyorum, dün yazmaya başladığım "Irk ayrımı biyolojik gerçek mi" tartışmasının sonucunu merak ediyorsunuz.
Bu konu Başbakan'ın dün yaptığı "teröristlerle masaya oturmayız" açıklamasından sonra daha önem kazanıyor. Yazının devamını yazacağım ama izin verirseniz yarın.
Bugün farklı konuyu açıyorum.
Kısa bir süre önce Ahmet Hakan şu anda aktif siyasetin içinde olan, son 4+4+4 tartışmalarında da gündeme gelen Milli Eğitim Komisyonu Başkanı (Prof. Dr.) Nabi Avcı'dan söz etti.
Nabi Hoca, ODTÜ Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi bölümünden mezun olmakla birlikte iletişimciliği benim de yetiştiğim hatta dekanlığını yaptığım Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi'nden gelir. Doktorası bizdendir. "Abi"mizdir.
Benim tanıdığım Nabi Avcı çok iyi bir insandır. İnanılmaz hümanisttir. Ama çok fazla ışıkların altında olmayı, ön plana çıkmayı sevmez. Bana sorarsanız entelektüel liberal dindardır. Bilgisiyle de çevresinde saygı uyandırır.
Nitekim Nabi Hoca İstanbul Belediye Başkanlığı döneminden bu yana "danışman" olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın yanındadır.
Ama onu ilk kez aktif siyasete girdiğinde ve Milli Komisyon Başkanı olduğunda gazete ön sayfalarında gördük. Üstelik öne çıkmasını sağlayacak kanalları olduğu halde...
Hoca'nın oynadığı rol
Hislerim iktidar döneminde de Recep Tayyip Erdoğan'ın Nabi Avcı'nın entelektüel birikiminden çok fazla yararlandığı yönünde.
Hatta Nabi Hoca'nın seçim döneminde verdiği bir röportajdan yaptığım çıkarım; Başbakan'ın "bir kısım medyaya karşı verdiği meydan muharebesinin" düşünce altlıkçısının yine Nabi Hoca olduğu yönünde.
Ahmet Hakan, Meclis'te 4+4+4 arbedesinde yaşananlardan yola çıkarak diyor ki: "Keşke Nabi Avcı aktif politikaya girmeseydi ve olduğundan farklı davranmak durumunda kalmasaydı..."
Ahmet Hakan'ın değindiği konunun farklı dille anlatımını Nabi Avcı kendi çalışmasında da yapmıştır. Bu çalışmanın adı Ahmet Hakan'ın da sözünü ettiği "Enformatik Cehalet..." Avcı'nın en önemli çalışması. Hâlâ iletişim alanında doktora öğrencilerinin elinden düşürmediği kaynak eser.
Nabi Avcı Enformatik Cehalet'in ilk makalesi "Kültür Tartışmaları"nda şöyle diyor:
"Aydınlar politik tutkuların egemen olduğu oyuna bulaşmışlardır. Aydınların asli görevi ulusal ve politik tutkuların üstünde yer alan 'hakikat ve adaleti savunmak" olduğu halde; modern aydınlar bu kavramları da ulusal ve politik tutkuların hizmetine koşmanın yollarını aramaktadırlar."
Şimdi Ahmet Hakan'a sorum şu: "Nabi Hoca gerçekten 'hakikat ve adaleti' savunmak için aktif siyasete girmiş olabilir mi? Yani aydınlara herhangi bir ihaneti söz konusu olmayabilir mi?"
Nabi Hoca'ya da bir sorum olacak: "Aydınların İhaneti kitabının yazarı J. Benda yanlış olabilir mi?
Aydınlar 'hakikat ve adaleti" sağlamak için siyasete girebilirler ve hâlâ aydın niteliklerini koruyabilirler mi?
Başka sorum yok.
Çekirgelik
Eğitim, özgürlüktür. Andre Gide
Yorum Yap