KCK iddianamesini okuyorum.
2400 sayfalık iddianamede 550 sayfayı geride bıraktım.
İddianamenin bundan sonrası, şüphelilerin suçtaki özel konumlarını anlatıyor.
Yani iddianamenin asli dinamikleri ilk 550 sayfada.
Şüphelilerin örgütsel konumları da bu 550 sayfalık anlatıma göre şekilleniyor.
Açık söylemek gerekirse oldukça yeterli bir iddianame.
Özellikle 3. aşamada KKK (Koma Komelen Kurdistan) adını alan PKK'nın, önce KKK Türkiye koordinasyonu olarak KKK/TK'yı kurması ve bu oluşumun 2005 sonrasında KCK Türkiye Meclisi olarak KCK/TM'ye dönüşüm süreci güzel anlatılmış.
KCK'nın şehir yapılanmasının belkemiği olan 'Demokratik Kent Meclisleri'nin dayandığı 'Demokratik Toplum
Sözleşmesi'nin hakikatte KCK Sözleşmesi olduğunu bire bir mukayeselerle çok iyi anlatmış.
Hele Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin KCK'yı terör örgütü olarak tescillemesinden sonra KCK savcılarının "isabetli delil ve sorumluluk örgüsü" kurmaktan başka yanılma payı hiç kalmadı.
Savcıların elinde Yargıtay'dan geçen bir KCK olgusu ve KCK sözleşmesi var.
Bundan sonrası KCK'nın Türkiye'deki örgütlenmesinin şekli ve yapısı içindeki 'aktif ve pasif suç süjeleri'in tespitidir.
Savcının en önemli ve haklı teşhisi
KCK terör örgütünün, kavramları manipüle ederek içini sivil ve kabul edilebilir görünümlü manalarla doldurmasını...
Fark edilene kadar legal görünümlü alanların içini terörle doldurmasını...
Basında sosyolojiye ve siyasete açık ama teröre kör şekilde yapılan KCK legal mi illegal mi polemiklerini örgütün isabetle kullandığını ve alan kazandığını görmesi ve altını çizmesidir.
Savcının kritik cümlesi 91. sayfadadır: "PKK işte kendi adıyla yapamadığı bu işi KCK'yla uygulamaya koymuştur."
Sonuçta KCK iddianamesiyle savcıların bence yeterli delil örgüsüyle ortaya koyduğu metin şunları gösteriyor:
1- BDP'nin KCK/PKK hiyerarşisine tabi bir siyasi büro olduğu su götürmez bir şekilde ortaya koyulmuş.
Aleni ve gizli tanıkların beyanlarına göre BDP'nin üstündeki kişiler bile belirtilmiş.
Kırsaldan gelen KCK/TM Marmara ve İstanbul genel sorumlusu Ali Durç, İstanbul'da BDP'nin üzerinde.
KCK'nın 30 kişilik Yürütme Konseyi'nde alınan kararlar, İstanbul'da bu şahsa iletiliyor, o da Kent Meclisleri'ne ve BDP il teşkilatlarına iletiyor. Ve KCK kararlarının uygulanmasını da gözetiyor.
BDP'li bir yetkilinin yapacağı herhangi bir basın açıklamasında hangi hususlara hassasiyet göstereceği bile KCK'nın emrine tabi.
2- BDP teşkilatı, "Bundan sonra ne yapsak bizi kapatamazlar" önyargısıyla, bünyesindeki tüm "legal görünümlü" faaliyet ve fiziksel imkânları KCK'nın emrine vermiş.
KCK görevlileri İstanbul'dan adam kaldırınca bile sorgulamak ve cezalandırmak için Maltepe BDP binasına götürüyor.
KCK'lıları gören BDP'liler toplantılarını bile yarıda kesiyorlar ve KCK sorgusunun arka odada icra edilmesini sağlıyorlar.
Bazen kumbara adıyla bazen de zorla toplanan "vergi ve haraç"ların Kandil, Kent Meclisi ve BDP arasında nasıl ve hangi oranda paylaşıldığı ortada.
BDP'nin terör örgütüyle organik bütünlüğü öyle bir hal almış ki, KCK'nın Türkiye'deki gücü büyük ölçüde BDP'nin legal alana sakladığı faaliyetlerden ve istismarcı siyaset kisvesinden kaynaklanıyor.
Öyle ki BDP'den bahsetmeden terör örgütü faaliyet ve eylemlerini anlatmak mümkün gözükmüyor.
Terör örgütü PKK/KCK'nın üst düzey yöneticilerinin oluşturduğu Kent Meclisleri'nin üye kontenjanının fiilen % 80-85'i BDP'lilerden oluşuyor.
Hal böyle olunca savcı, haklı olarak BDP hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Başsavcılığı'na pas atıyor ki, görevin gereği budur.
Bazı kalem erbabı meslektaşımızın hissiyatının aksine, savcı "demokratik bir yorum" yaparak işin BDP kısmını atlayamaz.
3- BDP bünyesindeki Siyaset Akademileri'nin KCK'ya silahlı ve nitelikli ideolojik/askeri güç temini gayesiyle kurulduğu ve faaliyet gösterdiği gerçeği aleni tanık anlatımları ve dokümanlarla ikna edici boyutta.
4- Önemli bir nokta ise, STK görünümlü DTK'nın da KCK'nın emir ve talimatlarına bağlı bir suç yapısı olarak sevk edilmesi.
Son bölümde savcı üçlü bir örgütsel terör görünümle perdeyi kapatıyor:
PKK, Siyaset Akademileri ve Demokratik Toplum Kongresi.
Yetkisi olsa Siyaset Akademileri'nin olduğu şıkta BDP'nin olacağı kesin.
Devam edeceğiz.
İddianamenin bundan sonrası, şüphelilerin suçtaki özel konumlarını anlatıyor.
Yani iddianamenin asli dinamikleri ilk 550 sayfada.
Şüphelilerin örgütsel konumları da bu 550 sayfalık anlatıma göre şekilleniyor.
Açık söylemek gerekirse oldukça yeterli bir iddianame.
Özellikle 3. aşamada KKK (Koma Komelen Kurdistan) adını alan PKK'nın, önce KKK Türkiye koordinasyonu olarak KKK/TK'yı kurması ve bu oluşumun 2005 sonrasında KCK Türkiye Meclisi olarak KCK/TM'ye dönüşüm süreci güzel anlatılmış.
KCK'nın şehir yapılanmasının belkemiği olan 'Demokratik Kent Meclisleri'nin dayandığı 'Demokratik Toplum
Sözleşmesi'nin hakikatte KCK Sözleşmesi olduğunu bire bir mukayeselerle çok iyi anlatmış.
Hele Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin KCK'yı terör örgütü olarak tescillemesinden sonra KCK savcılarının "isabetli delil ve sorumluluk örgüsü" kurmaktan başka yanılma payı hiç kalmadı.
Savcıların elinde Yargıtay'dan geçen bir KCK olgusu ve KCK sözleşmesi var.
Bundan sonrası KCK'nın Türkiye'deki örgütlenmesinin şekli ve yapısı içindeki 'aktif ve pasif suç süjeleri'in tespitidir.
Savcının en önemli ve haklı teşhisi
KCK terör örgütünün, kavramları manipüle ederek içini sivil ve kabul edilebilir görünümlü manalarla doldurmasını...
Fark edilene kadar legal görünümlü alanların içini terörle doldurmasını...
Basında sosyolojiye ve siyasete açık ama teröre kör şekilde yapılan KCK legal mi illegal mi polemiklerini örgütün isabetle kullandığını ve alan kazandığını görmesi ve altını çizmesidir.
Savcının kritik cümlesi 91. sayfadadır: "PKK işte kendi adıyla yapamadığı bu işi KCK'yla uygulamaya koymuştur."
Sonuçta KCK iddianamesiyle savcıların bence yeterli delil örgüsüyle ortaya koyduğu metin şunları gösteriyor:
1- BDP'nin KCK/PKK hiyerarşisine tabi bir siyasi büro olduğu su götürmez bir şekilde ortaya koyulmuş.
Aleni ve gizli tanıkların beyanlarına göre BDP'nin üstündeki kişiler bile belirtilmiş.
Kırsaldan gelen KCK/TM Marmara ve İstanbul genel sorumlusu Ali Durç, İstanbul'da BDP'nin üzerinde.
KCK'nın 30 kişilik Yürütme Konseyi'nde alınan kararlar, İstanbul'da bu şahsa iletiliyor, o da Kent Meclisleri'ne ve BDP il teşkilatlarına iletiyor. Ve KCK kararlarının uygulanmasını da gözetiyor.
BDP'li bir yetkilinin yapacağı herhangi bir basın açıklamasında hangi hususlara hassasiyet göstereceği bile KCK'nın emrine tabi.
2- BDP teşkilatı, "Bundan sonra ne yapsak bizi kapatamazlar" önyargısıyla, bünyesindeki tüm "legal görünümlü" faaliyet ve fiziksel imkânları KCK'nın emrine vermiş.
KCK görevlileri İstanbul'dan adam kaldırınca bile sorgulamak ve cezalandırmak için Maltepe BDP binasına götürüyor.
KCK'lıları gören BDP'liler toplantılarını bile yarıda kesiyorlar ve KCK sorgusunun arka odada icra edilmesini sağlıyorlar.
Bazen kumbara adıyla bazen de zorla toplanan "vergi ve haraç"ların Kandil, Kent Meclisi ve BDP arasında nasıl ve hangi oranda paylaşıldığı ortada.
BDP'nin terör örgütüyle organik bütünlüğü öyle bir hal almış ki, KCK'nın Türkiye'deki gücü büyük ölçüde BDP'nin legal alana sakladığı faaliyetlerden ve istismarcı siyaset kisvesinden kaynaklanıyor.
Öyle ki BDP'den bahsetmeden terör örgütü faaliyet ve eylemlerini anlatmak mümkün gözükmüyor.
Terör örgütü PKK/KCK'nın üst düzey yöneticilerinin oluşturduğu Kent Meclisleri'nin üye kontenjanının fiilen % 80-85'i BDP'lilerden oluşuyor.
Hal böyle olunca savcı, haklı olarak BDP hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Başsavcılığı'na pas atıyor ki, görevin gereği budur.
Bazı kalem erbabı meslektaşımızın hissiyatının aksine, savcı "demokratik bir yorum" yaparak işin BDP kısmını atlayamaz.
3- BDP bünyesindeki Siyaset Akademileri'nin KCK'ya silahlı ve nitelikli ideolojik/askeri güç temini gayesiyle kurulduğu ve faaliyet gösterdiği gerçeği aleni tanık anlatımları ve dokümanlarla ikna edici boyutta.
4- Önemli bir nokta ise, STK görünümlü DTK'nın da KCK'nın emir ve talimatlarına bağlı bir suç yapısı olarak sevk edilmesi.
Son bölümde savcı üçlü bir örgütsel terör görünümle perdeyi kapatıyor:
PKK, Siyaset Akademileri ve Demokratik Toplum Kongresi.
Yetkisi olsa Siyaset Akademileri'nin olduğu şıkta BDP'nin olacağı kesin.
Devam edeceğiz.
Yorum Yap