Dolar

42,7276

Euro

50,1903

Altın

5.945,19

Bist

11.335,05

Türkiye, Arap dünyası için berbat bir modelmiş!

15 Yıl Önce Güncellendi

2012-01-14 09:15:45

Türkiye, Arap dünyası için berbat bir modelmiş!


Çarşamba akşamı, BBC televizyonunun Doha Debates (Doha Tartışmaları) adlı ünlü tartışma programı yapıldı. İstanbul’da, Boğaziçi Üniversitesi’nde.. Konu Türkiye idi.

Doha Debates’i Katar devleti finanse ediyor. Program 2005’ten beri BBC’de yayınlanıyor. Senede sekiz kere yapılıyor. Bunların çoğu ana merkezin bulunduğu Doha’da düzenleniyor. Birkaçı ise özel bir önem atfeden konuları ele almak üzere, değişik ülkelerde yapılıyor.

2012’nin ilk programı iki gün önce Türkiye’de yapıldı. Bu aynı zamanda Türkiye’de yapılan ilk Doha Debates idi...

Aslında yapımcılar Türkiye ile alakalı bir programı uzun zamandır planlıyorlardı. Katar’da, programın yapımcıları ile daha önce birkaç kez görüşmüştüm. Türkiye nereye gidiyor, İslami bir ülkeye mi dönüşüyor gibi bir konu seçmeyi düşünüyorlardı o zaman. Gündemde bunlar vardı. Daha sonra Arap devrimleri girdi araya. Gündem değişti. Türkiye’yi rafa kaldırdılar...

Çarşamba günü uzun zamandır planlanan program nihayet yapıldı.

Araya giren dönemin ve Arap dünyasında yaşananların ardından konu tabi bambaşkaydı.. Bir süredir hem Arap dünyasında hem de Türkiye’de tartışılan, oldukça popüler ve isabetli bir konu: Türkiye Arap dünyası için nasıl bir model?...

Programın formatı gereği tartışmalı, biraz da provakatif sayılabilecek bir önermesi oluyor. İkişer kişiden oluşan iki grup, önermenin yanında ya da karşısında yer alıyor. Bu önermenin neden doğru ve neden yanlış olduğunu savunuyorlar. Programın sonunda da izleyiciler oylama yapıyor, hangi tarafa katıldıklarına dair. Bir nevi seyirciyi ikna etmeye çalışıyor yani iki karşıt grup...

Türkiye için seçilen önerme oldukça iddialıydı: ‘Türkiye, Arap dünyası için kötü bir modeldir’.

Konu da, önerme de gayet güzel ve yerindeydi. An itibariyle İstanbul’da olduğum ve tartışmayı yerinde izleyeceğim için şanslı hissettim kendimi. Ancak bu konuyu tartışmak üzere Doha Debates yapımcıları tarafından seçilen isimler ciddi bir hayal kırıklığı yarattı.

‘Türkiye, Arap dünyası için kötü bir modeldir’ önermesini savunan iki isimden biri Ece Temelkuran idi. Diğeriyse Lübnanlı bir araştırmacı..

Önermenin tam aksini, yani Türkiye’nin Araplar için iyi bir model olduğunu savunan grupta ise Fas’tan bir gazeteci ve eski Türk diplomat Sinan Ülgen yer alıyordu.

Açıkçası, en azından Türk tartışmacılar ile alakalı daha yüksek beklentilerim vardı. Katılımcı listesi programdan yalnızca bir iki gün önce netleştiğinden, kimin katılacağına dair epey spekülasyon yapmıştım. İbrahim Kalın, Mustafa Akyol, Turan Kışlakçı gibi isimler vardı kafamda. Arap dünyasına dair ‘uzman’ sayılabilecek isimler olduklarından...

Ece Temelkuran ise gerçekten kötü bir seçimdi. Arap dünyası ile ilgili konuşabilecek yeterli donanımı olduğunu düşünmüyordum, program sırasında da emin oldum.

Tartışmacıların neler söylediğine tek tek değinmek istemiyorum, ama Ece Temelkuran’ın söylediklerinden ve tartışmanın genel havasından bahsetmeden edemeyeceğim.

Bir kere, Ece Temelkuran inanılmaz derecede provakatifti. Hükümete olan nefreti ve işinden yeni kovulmuş olmanın verdiği agresiflik ile, coştukça coştu.

Açtı ağzını yumdu gözünü...

'Türkiye Arap dünyası için kötü bir modeldir’ dedi. Eyvallah. Ama bununla ilgili elle tutulur tek bir argüman getirmedi.

Kaba tabir ile, tek yaptığı hükümete, özelde ise Tayyip Erdoğan’a bol bol çamur atmaktı.

Olay bir anda ‘Erdoğan’ın, AKP’nin, Türkiye’yi nasıl berbat ettiği’ tartışmasına döndü.

Daha önce dünyanın sayılı demokrasileri arasında yer alan ülkemiz, AKP ile nasıl otoriter bir rejime dönüştü tartışmasına...

Temelkuran’ın ana söylemi ‘Araplar için berbat bir modeliz. Çünkü berbat bir ülkeyiz’ idi çok kısaca...

Demokrasiden yoksun, düşünen herkesi hapse atan, işini yapan herkesi işinden kovan, oraya buraya habire göz yaşartıcı bombalar yağdıran...

Kısaca bildiğin berbat bir ülkeyiz. Bu yüzden de bizden kimseye model olmaz!

Karşı taraf, özellikle de Sinan Ülgen bazı sorunların olduğunu, ancak ciddi ilerlemeler kaydedildiğini anlatmaya çalıştı, hatta neredeyse programın sunucusu Tim Sebastian bile! Ama nafile.. Ece Temelkuran öyle gergin, öyle ateşli, öyle öfkeliydi ki..

Derdi, Türkiye’nin Arap dünyası için neden iyi bir model olamayacağını anlatmak, entelektüel bir tartışmanın içerisinde yer almak filan değildi.

Basbaya hükümete, AKP’ye, başbakana olan öfkesini kusmaktı!

Bu ülkede hiçbir sorun olmadığını, herşeyin güllük gülistanlık olduğunu, harika bir demokrasiye sahip olduğumuzu söyleyecek kadar Türkiye gündeminden uzak değilim.

Çok özgür bir basın var, dünyanın en iyi demokrasisiyiz, Kürtler ve diğer azınlıklara çok iyi davranıyoruz, ‘kahretsin süper bir ülkeyiz’ de demiyorum.

Ama şuna eminim ki Temelkuran’ın anlattığı kadar da berbat bir ülke değiliz!

Yani en azından, dünyanın en otoriter rejimlerinin bulunduğu Arap ülkeleri kadar otoriter değiliz...

Bu ülkede düşünen, yazan çizen herkes hapislerde filan değil. İçeride olanların neden içeride olduğuna da bir bakmak lazım.. Sadece hükümet karşıtı yazılar yazdıklarından, ‘eleştirel’ olduklarından mı, yoksa çok başka şeyler yaptıklarından mı...

Ben ne koyu bir hükümet yanlısı, ne de karşıtıyım. ‘Türkiye Arap dünyası için harika bir model olur’ da demiyorum. Ama eğer iyi bir model olamayacaksa, bunun başka sebepleri olmalı. Daha derin, tarihsel analizler, Türkiye ile Arap dünyasının ortak ve zıt yanları, kültürel ve siyasi okumalar, din devlet ilişkilerinin niteliği... Kısaca daha ‘seviyeli’ ve doyurucu bir tartışma olmalı.

Belki de gerçekten, benim de henüz emin olamadığım, birbirine zıt fikirlerimin olduğu bir konuda ikna olmak istiyordum.

Arap dünyasına neden güzel bir örneğiz, ya da değiliz, onu öğrenmek istiyordum.

Ece Temelkuran’ın, sadece düşündüğü ve yazdığı için hapse atılan ve ‘içerde’ daktilo dahi bulamayan gazeteci arkadaşlarının dramını,

Fethullah Gülen ve azılı cemaatinin ülkeyi, karış karış bütün Anadolu’yu nasıl ele geçirdiğini,

Van depreminden sonra hükümetin oradaki bebekleri nasıl donarak ölmeye mahkum ettiğini dinlemek için gitmemiştim oraya...

Kaldı ki, bunların tartışma konusu ile zerre kadar alakası da yoktu...

Örneğin Gülen cemaatiyle Arap dünyasındaki benzer bir dini cemaati karşılaştırsaydı Temelkuran, kabul edecek, konuyla bağlantısını kurabilecektim.

Ece hanımın öne sürdüğü meseleler olsa olsa, ‘Türkiye’nin ne gibi problemleri var’, ya da ‘nasıl bir demokrasiyiz’ gibi bir tartışmada gündeme gelebilecek konulardı...

Demokrasi, İslam, kadın hakları, sivil-asker ilişkileri, laiklik, modernleşme tecrübeleri... Bu gibi başlıklar altında tartışılmalıydı oysa, ‘Türkiye modeli’...

Bu ülke eğer Arap dünyası için iyi bir model olamayacaksa, başka sebepler olmalıydı ortada. Daha yapısal, daha elle tutulur sebepler..

Temelkuran, Arap dünyasına dahi örnek olamayacak kadar berbat bir demokrasi olduğumuzu anlattı durdu.

Buna örnek olarak bir ara bir de ilginç anekdot aktardı.

Tunus’ta denk geldiği bir protestoda polisin göz yaşartıcı bomba kullanmadığını, Taksim’deki eylemde ise polisin göstericileri nasıl etkisiz hale getirdiğini anlattı...

Bir an içimden, ‘Tunus hakkaten ne kadar demokratik bir ülkeymiş, oradaki protestoda göz yaşartıcı bomba bile kullanmamış adamlar!’ dedim.

Ama sonra bir an durdum ve düşündüm de, orda göz yaşartıcı bomba değil, gerçek kurşun kullanılıyordu!

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara