Dolar

42,6968

Euro

50,1874

Altın

5.905,66

Bist

11.456,34

Yargıtay kararları ya da 'Türban bizim anadilimiz!'

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-08-29 06:42:00

Yargıtay kararları ya da 'Türban bizim anadilimiz!'

I-

Geçtiğimiz haftanın 'herkesi' ilgilendiren en önemli gündemi, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin, daha önce yerel mahkeme tarafından verilen kararı bozarak, kocanın karısına başını örtmesi için baskı yapmasını 'sosyal şiddet' saymasıydı. Mahkemenin çiftleri boşamasından daha önemli olan, kararın gerekçesi. Yani bir defa daha herkes her şeyi türban üzerinden 'değerlendirme' türbana ihale etme yoluna gitmiş oldu böylece. Yargıtay'ın bu kararı ile birlikte daha sansasyonel boşanmalara imza atmak isteyenler 'şiddetli geçimsizlik' adı altında mahrem kalan anlaşmazlıkları, 'türban geçimsizliği'ne tercüme ederek, kendi özel alanını 'kamu meselesi' haline getirip manşetleştirme yoluna gidecek.

Türkiye büyük hikaye olarak her şeyi türbana ihale ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, eğitim özgürlüğü, kamusal haklar vs. Büyük hikaye 'türban' üzerinden kurulunca; vatandaşlar da büyük hikayenin etkisi altında kendi küçük hikayesini 'türban' merkezli hale getiriyor.

Ne demek istediğimi aşağıda okuyacağınız küçük hikaye eşliğinde izah edeyim. Olay 25 Ağustos Pazartesi günü geçti.

II-

Esnafın özellikle de şoförlerin nabzını tutarak Türkiye'nin tansiyonunu ölçmek pek sık kullanılan yöntemdir? (Ergenekon iddianamesine bile girdiğini hatırlatmama gerek var mı?) Hatta bazı yöneticilerimiz mesela Süleyman Demirel, cüssesi tebdil'i kıyafet dolaşmaya izin vermediğinden herhalde, taksicilerin nabzını, Taksi Durağı adlı dizi film üzerinden ölçerek gidermeye çalışmıştır.

Yolcu böyle düşünüyor da şoför başka türlü mü düşünüyor! Belli ki o da bir takım 'değerlendirme'ler yapmak için, 'yolcu'nun nabzını ölçmeyi tercih ediyor.

İstanbul trafiğinde taksi kullanmak durumunda kalan her yolcu sık sık 'bu tercih'in ortasında buluverir kendini.. O gün yine öyle oldu. Çalışıyor musunuz diye sordu şoför. Evet cevabını, nerede sorusu takip edince hiç kullanmadığı 'mesleğini' söyleyiverdi kadın.

-'Gazeteciyim.'

-'Hiç belli olmuyor.'

-'Belli olması için ne olması gerekiyor.'

-'Ne bileyim abla. Yani türbanlı filan böyle.'

-'Başörtülülerin de çalışacağı gazeteler var.'

'Yanlış anlamayın efendim (ablanın yerini efendim aldı artık) türban bizim anadilimiz.'

Türban bizim anadilimiz gibi bir cümlenin bir propaganda cümlesinin ilk cümlesi olduğunu tahmin eden kadın sustu.

Kadının bu susuşunu onay sessizliği olarak algılayan delikanlı şoför devam etti.

'Türk kadını başını örtecek. Ben mesela üç nişan attım bu yüzden. Evlendikten sonra başını örteceksin diyorum. Hayır diyor. Ayrılıyorum derhal.'

Paylaşılmış bu mahrem bilginin ardından, onay beklerken 'gazeteci abla'dan gelen 'aferin kızlara çok dürüstmüşler' cümlesi delikanlı şoförü darmadağın ediyor.

Neden sonra toparlanıp niye böyle söylediniz ki diyor.

'Çünkü diyor kadın bir sürü başörtülü genç kız varken sen onları değil başı açık olan birini tercih ediyorsun. Neden! Çünkü gezip tozmak flört etmek istiyorsun. Ama evlenir evlenmez başını örtsün. Yani başını örttürerek bir önceki hayatından onu koparacağını zannediyorsun.'

'Evet' diyor delikanlı şöför. Bizde böyle. Biz Rizeliyiz.

'Başörtüye bu kadar hassassın da sen mesela namaz kılıyor musun ?'diye tam orta yerden bir soru soruveriyor kadın.

'O da olur efendim' diyor delikanlı Rizeli şoför.

'Ha yaşlanınca değil mi?'

Şoför kızıyor bu ifadelere ama, okumuş yazmış ablaya fazla da bulaşmak istemiyor.

'Bakın efendim' diyor 'siz bana ne söyleseniz etkileyemezsiniz. Bizde böyle. Başını kapatacak.'

'Etkilemeye değil kendin ile yüzleşmeni sağlamaya çalışıyorum' diyor kadın. 'Sen önce namaza başlasan İslam ahlakı ile ahlaklanmaya çalışsan..'

Cümlenin sonunu beklemiyor şoför. O kadar sıkıcı geliyor ki.

Son birkaç yıldır gençlerin neden onca severek evlendikten sonra iki üç ay içinde boşandıklarını kendine dert edinen kadın delikanlı şoförün sıkıntısını parantez içine alıp anlatmaya devam ediyor.

Delikanlı konuyu kapatmak istiyor. Kapatmak istiyor çünkü kendisiyle yüzleşmeye hiç niyeti yok. Sözü kendilerini sükut içinde dinleyen küçük kıza getiriyor. 'Ne olacaksın? Benim de senin yaşında bir kız kardeşim var.' Sonra kadına dönüp 'en küçüğümüz ve kız ama hepimiz onu çok seviyoruz' diyor.

'Kız çocuğunu sevmek Efendimiz'in sünneti' diyor kadın. 'Efendimiz'in sadece kızları yaşadı biliyorsunuz.'

Delikanlı yeni bir konu açmayı deniyor. Biraz önce açmış olduğu evlilik konusunun dışına çıkabilmek için. Üçüncüsünde tam da çıkmak istediği konunun ortasına düşüyor. 'Tamam o zaman efendim. Anneme söyleyeyim bana başörtülü bir kız bulsun. Severek evlenmeyelim.'

'Bak işte bütün mesele bu' diyor kadın. Sen başı açık bir kız ile biraz sınırları aşacak kadar 'rahat' olmayı istiyorsun. Bunun adı da senin nezdinde severek evlenme. Başörtüsüne şekilsel bir yaklaşımın var. Oysa kendini başörtüsü taraftarı zannediyorsun. Halbuki senin zihniyetindeki erkekler başörtüsü karşıtlarından daha çok zarar veriyor.'

Hemen itiraz ediyor.

'Olur mu? Benim annem de türbanlı hem.'

'Annenin türbanlı olması senin şekilsel yaklaşmadığına delil değil ki! Şekilsel yaklaşıyorsun. Çünkü bekarken kızlarla sınırsız bir şeklide gezip tozup sonra onun başını örttürmeye kalkmak tesettürün ruhuna aykırı. Sen önce nişanlına İslam ahlakını anlatsan. Anlatmak nedir? Örnek olmak. Efendimiz'in sünnetine uymak. Bunları yapıyor musun? Hayır. Senin diğer erkeklerden bir farkın var mı? Yok. Müslüman bir delikanlı olarak seni diğer erkeklerden ayıracak nedir? Seni ayıracak şeyin eşinin başının örtüsü olmasını istiyorsun. İşte bu yanlış. Sen önce kendi ahlakın ile Müslüman ol.'

'Siz ne söylerseniz söyleyin' diyor Rizeli delikanlı şöför. 'Biz Karadenizliyiz asla ikna olmayız. Böyle dedik mi böyledir.'

Bir müddet sukut oluyor taksinin içinde. Neden sonra delikanlı 'ya zaten mesele türban değildi diyor. Bize gelmişti. Bir konuda tartıştık. Ben de al o zaman yüzüklerini diye fırlatıp attım. Ağır konuştum. Gidiş o gidiş.'

Netice:

Yargıtay'ın gerekçelerini oluştururken ideolojik duruşunu kavileştirici unsurlar üzerine değil, toplumsal ve kişisel değerlerin buluşma noktaları üzerinden vermesi gerekiyor.

 

Yeni Şafak

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara