Bırakın PKK kaynaklarında açıkça yapılan tartışmaları takip edip gündeme getirmeyi, bunları takip edip PKK’nın ne yapacağını, nereye saldıracağını, nasıl bir strateji izleyeceğini yazanları da “kâhin” ilan edip itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Oysa PKK’nın ne yapacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Şimdi PKK 12 öğretmeni kaçırdı, tartışma başladı. Muhtemelen daha fazlasını da kaçıracak. Ama necip Türk basını yine basmakalıp yorumlar attırmaya devam ediyor: “PKK halkı cahil bırakıp onları terörün kucağına çekmek istiyor.” PKK’ya son yıllardaki katılımlara bakıldığında katılımların önemli bir kısmının üniversitelerden geldiğini görmeden yorum sıkıyor medyamız. PKK öğretmenleri iki nedenle kaçırır.
1- Dindar oldukları için kaçırıldılar...
Bunlardan ilki kaçırılan öğretmenlerin yöre insanı gibi ve onlar kadar dindar olması. Kaçırılan öğretmenlerin köylerini arayıp konuştum. Elazığ’da kaçırılan öğretmenler Zaza. Elazığ’ın Yoğunbilek Köyü oy tercihlerini AK Parti’den yana kullanmışlar. Kaçırılan öğretmenlerin de köyün eğitimini yansıttıkları ifade ediliyor. Diyarbakır’ın Hazro ilçesi Çiftlibahçe Köyü’nden kaçırılan Ahmet Ürün öğretmenin eşiyle konuştum. Eşi kaçırıldığında yanında olduğunu, gece kapıyı çalıp eşini çağırdıklarını, köyde bir şeyler olduğunu düşünerek kapıya çıkmadığını daha sonra da eşinden haber alamadıklarını ifade etti. Eş Ürün’ün Erdoğan’a net bir çağırısı var: “Bu öğretmenler devletin öğretmeni ve kaçıranlar rahat bırakılmasın. Eşimin ne suçu var ben eşimi yanımda istiyorum. Eğer sorun anadilde eğitim sorunuysa onun için de bir şeyler söylesin. Yeter ki eşim yanıma sağ salim dönsün.” Sesimizi duyun mesajı veriyor.
Kitabın ortasından konuşalım. Kaçırılan öğretmenlerin yöre insanı gibi dindar olmaları PKK’nın kaçırma nedenlerinden biri. Hatta büyük ihtimal bu yönde. Zira PKK son yıllarda savaşını bölgedeki etkin dindarlara yöneltmiş durumda. Bu noktada AKP teşkilatları ve diğer dindar figürlerin hedef alınması kapsamında bu öğretmenlerin de kaçırılmış olma olasılığı var. Eğer PKK bu gerekçeyle o öğretmenleri kaçırdıysa bundan sonraki adımlarının ne olacağı aşağı yukarı belli ama bunu buradan yazamam. Kürt halkının buna DUR demesi gerekiyor.
2- Kürt oldukları için kaçırıldılar...
Öğretmenler eğer sadece Kürt olduklarından dolayı kaçırıldılarsa o zaman durum başkalaşır. Bu durumda soruyu şu şekilde sormamız gerekiyor: PKK neden Kürt kökenli öğretmenleri hedef alıyor? Nedeni aslında Duran Kalkan açıklıyor. PKK Kürt kökenli öğretmenleri kaçırarak birçok yere mesaj veriyor. Birincisi Kürt kökenli öğretmenlerin Türk devlet sisteminin öğretmeni olarak “Kürt çocukları asimile etmesini” onaylamadığını anlatmaya çalışıyor. Böylece kendi gücünü ve baskısını Kürtlere iyice hissettirmek istiyor.
Öğretmen kaçırma stratejisinin arkasında yatan ikinci neden devletin eğitim faaliyetini etkisiz hale getirip KCK’nın eğitim faaliyetini dikte ettirmek. Bu durumda PKK’nın neden Kürt kökenli öğretmenleri kaçırdığı da anlam kazanıyor.
Buna göre PKK Kürt öğretmenlerin önüne birkaç seçenek sunacak demektir. Bunlardan biri okullarına dönmeleri ve “ANADİLDE EĞİTİM” vermeye başlamalarıdır. Yani PKK, KCK’nın ilan ettiği demokratik özerkliği kendi imkânlarıyla hayata geçirmek için Kürt öğretmenlere anadilde eğitim vereceksiniz baskısı yapmak için kaçırdı. Bu durumda doğal olarak o öğretmenler devlet ile PKK arasında kalacak. Zaten Duran Kalkan’da eğitimin bir kısmını biz bir kısmını devlet verir diyor değerlendirmelerinde. PKK’nın talebini kabul etmeyip anadilde eğitim vermem diyen öğretmenler de haliyle okulu bırakmak zorunda bırakılacak. Umuyorum ikinci ihtimal doğrudur...
***
OdaTV yazılarımın haber kaynağımı açıklıyorum...
Geçen hafta Nedim Şener, Hanefi Avcı, Ahmet Şık’ın Gülen cemaati hakkında yazıkları kitapların taslak kopyalarının OdaTV’de ne aradığını sormuştum. Buna adam gibi cevap veremiyorlar. Bu kitapların yayımcısı mısınız yoksa aranjörü mü? Bu kitapları Ergenekon adına siz mi yazdırıyorsunuz? OdaTV’nin cevabı şu minvalde: Biz değil virüs yazdırıyor. Sonra koca kitap nüshalarını getirip OdaTV’’ye sokuyor...
Geçen hafta yazdığım yazıyla ilgili OdaTV manşet atmış: “Emre Uslu’nun haber kaynağı deşifre oldu” Polis yaz demiş ben yazmışım: “‘Şener’in kitabı sizde ne arıyor’ sorusu OdaTV çalışanı Barış Terkoğlu’na sorulmuş ama biz cevabı bilemiyoruz, zira iddianamede yok. İşte bu satırlar yalan olmanın ötesinde bazı bağlantıları anlamamızı sağladı. Ne Terkoğlu ne de avukatlar bu soruları gördü. İddianamede Uslu’nun kastettiği sorunun yer almamasının nedeni hiç sorulmamış olması. İşte bu hikâyeyi bilmeyen komiser Uslu’nun elinde anlaşıldığı kadarıyla polisin hazırladığı sorular var. Bu sorular sorulduğu halde cevabının iddianamede olmadığını sanıyor. Kısacası Uslu’yu besleyenin polis arkadaşları olduğu, ona hazırladıkları ancak hiç sorulmayan soruları verdikleri, yazısından somut olarak anlaşılıyor.”
İtiraf ediyorum OdaTV beni çok kötü yakaladı. Bu durumda ben de kaynağımı açıklıyorum: Selahattin Günday. OdaTV soruşturmasının başındaki Emniyet amiri. Gizli görevle DHA’ya sızdı. Bu kapsamda 17 Şubat 2011 günü bir haber yapıp Milliyetgazetesindeki polis muhbirleriyle işbirliği içinde haberin Milliyet’te çıkmasını sağladı:“Gazeteci Nedim Şener’in ‘Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat’ isimli kitabı da sorguda Terkoğlu’na sorulduğu belirtildi. Terkoğlu’na ‘Söz konusu bu kitabın tamamı sizin bilgisayarlarınızda doküman olarak yer aldığı görüldü. Bu kitap neden bilgisayarınızda yer alıyor?’ sorusunun sorulduğu öğrenildi.”
***
(Not: Yazının “OdaTV yazılarımın haber kaynağımı açıklıyorum...” başlıklı ikinci bölümü yer sınırı nedeniyle gazetede yayımlanmamış sadece internette yer almıştır.)
Yorum Yap