Dolar

42,6961

Euro

50,2138

Altın

5.918,09

Bist

11.456,34

Nüfus cüzdanımız-kimliğimiz

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-07 09:28:08

Nüfus cüzdanımız-kimliğimiz
Geçenlerde duyuruldu, nüfus cüzdanlarımız değişiyormuş. Yenisi nasıl olacak bilmem ama eskisi, kimliğimiz tıpatıp yansıtan bir vesikaydı.

Bu nedenle nüfus cüzdanımız ile siyasal kimliğimiz (etnik kimlik) arasında şaşırtıcı benzerliğe hayret etmişimdir.

Nüfus cüzdanımız boyutları itibariyle evrensel standartlara uymaz. Örneğin kredi kartlarının standart boyutundan farklı yapılmıştır. Bu nedenle cüzdanlarımızda ona ayırabileceğiniz bir yerimiz yoktur.

Benzer şekilde, Türk kimliği de boyutları itibariyle evrensel standartlara uymaz. Bir ucu Agarta Efsanesi’ne, bir ucu Sümer Krallığı’na dayandırılmak istenmiş, güneşten dil teorileri üretilmiş ama bir türlü yerli yerini bulamamış bir kimliktir o. Bu nedenle Türk kimliğine de vicdanlarımızda kolayca yer bulamayız.

Nüfus cüzdanınıza konulacak yer bulamadığınız için de esasında yanınızda taşımak istemezsiniz. Zira olur olmaz yerde bir ucu çıkıverir cüzdanınızdan.

Evrensel standartların söz konusu olduğu yerlerde Türk kimliğinin de konulacak bir yeri yoktur. İlla ki bir ucu görünür; bir bakarsınız Dersim çıkmış bir tarafından, bir bakarsınız 1915 görünüvermiş başka bir ucundan.

Konulacak bir yuva bulunmadığından, çabuk yıpranır kafa kâğıdımız. Bu nedenle sık sık PVC yaptırmamız; yüzletmemiz gerekir. Yüzü çabuk eskidiğinden, ve en dayanıksız kâğıtlardan yapıldığından diğer kartlarınız arasında en fazla korunmaya ihtiyacı olan odur. Hemen her yıl bir PVC ustasına gider sıcak bir presten geçiririz nüfus cüzdanımızı, kaplamalarını düzeltmek için.

Türk kimliğimiz de, muhtemelen en dayanıksız argümanlardan inşa edildiğinden, çabuk eskir. Tıpkı cüzdanımız gibi, diğer kimliklerimiz; liberalliğimiz, dindarlığımız, solculuğumuz, mezhebimiz, aşiretimiz, parti kimliğimizin yanında en korumaya muhtaç kimliğimizdir Türk kimliği. Çabuk yıpranır, zira girecek bir yuvası yoktur. Evrensel standartlarda bu kimliğe bir korunak barınak yapmak da mümkün değildir haddizatında. Bu nedenle her on yılda bir sıcak bir presten geçirme ihtiyacı duyulur. Bu sefer TSK yapar pörsüyen yerleri düzeltme ve kaplama işini. PVC makinesi yerine, tank, kaplama yerine Kemalizm yeniden ısıtılıp üstüne kaplanır kimliğimizin. Çok pörsüyen kısımları nezarethanelerde, hapishanelerde preslenir, iflah olmaz kasımları çıkarılıp asit çukurlarında yok edilir, tıpkı cüzdanımızın köşelerinden patlayan isyankâr PVC kaplamaları gibi...

Tek parça bir kart olmasına rağmen, nedense “cüzdan” konmuş kafa kâğıdımızın adı. Oysa “cüzdan” içine bir şeyler koymaya yarayan küçük çanta demekmiş. İçine olur olmaz, yalan yanlış bilgiler doldurduğumuzdan mıdır acaba bu karta “cüzdan” dememiz? Alevi’ye açıkça Alevi, Kürt’e açıkça Kürt, Çerkes’e Çerkez yazamadığımızdan; ya da onları bir çantanın içinde kaybetmek istememizden mi taktık bu karta “cüzdan” adını?

Muhtemelen eskiden gelen alışkanlıktır bu karta “cüzdan” demek. Hani Osmanlı’da ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde bir kalın çantadan mürekkepmiş kafa kâğıdımız. Oradan geliyor olmalı. Yani geçmişe takılıp kalmış bir kavram “nüfus cüzdanı”, tıpkı siyasal kimliğimiz gibi. Geçmişe takıldığı için bir türlü küçülüp kendine diğer kartlar arasında yer bulamaz. Muhtemelen diğer kartlar arasında yer bulunca, önemini yitireceğini düşünüldüğünden bir türlü küçültülmez nüfus cüzdanlarımız, tıpkı kimliğimiz gibi; o da kendine diğer kimliklerimiz arasında yer bulamaz. Nedense diğer kimliklerimiz, dindarlığımız, liberalliğimiz, Aleviliğimiz, Sünniliğimiz, hatta insanlığımızdan büyük olmak ister Türk kimliğimiz de.

Nüfus cüzdanımızı devlet zoruyla taşırız yanımızda. Bir polis çevirmesinde, karakolluk olduğumuzda, bir devlet işinde kullanmak üzere taşırız resmî kimlik olarak. Tıpkı, siyasal kimliğimiz “Türk” kimliğini de devlet zoruyla taşıdığımız gibi. Resmî dairelerde, Kürt, Laz, Çerkes olamayız örneğin; illa da Türk olmak zorundayızdır. Yani, hem nüfus cüzdanımızı hem de Türk kimliğimizi resmî işlerde kullanmak üzere taşırız, asıl kimliğimiz olarak değil, resmî kimliğimiz olarak...

Nüfus cüzdanımız evrensel standartlarda sahtesi en kolay yapılan kartlar grubundaymış. Bir soğuk damga, bir sıcak PVC makinesi, bir de renkli fotokopi sahte kimlik üretmeye yetiyormuş.

Anlaşılan o ki Türk kimliği de sahtesi en kolay üretilen kimliklerden. Sahte Atatürkçüsünden, kripto milliyetçisine, hemen herkes en delikanlı “Türk”tür yeri geldiğinde. Bir çırpıda yedi göbek ötesinden Türk olduğunu ispatlar bu tipler...

Oysa Türk olmak öyle komplike ya da derin bir şey değildir. Basit adamdır Türk. Yedi nesil öncesine ilişkin kaydı da yoktur, şeceresi de... Zira Türk’ün kafa kâğıdıyla imtihanı yüz yıllık meseledir nihayetinde. Belki de bu yüzden Anadolu insanı çok takmaz, ne nüfus cüzdanını, ne de kimliğini... Tıpkı nüfus cüzdanı gibi, kimliğini de arka cebinde taşır, kafasında değil. Gerektiğinde göstersin diye...

Sorun da budur zaten, “Türk” (ya da Kürt) kimliğini bir kurgusal zorunluluk olarak kafasında taşıyanlar, nüfus cüzdanlarını koyacak yer bulamazlar. Bu nedenle gözümüze sokulmak üzere üretilmişlerdir nüfus cüzdanlarımız. Bu kesimler, bize “kimlik arka cepte taşınmaz” telkini verir ama bu kimliği kendileri de kalbe yakın ceplerinde de taşımazlar. Çünkü o cepler, başka kimliklerle doludur.

Kimliğimizi ve nüfus cüzdanımızı alabildiğine eğreti şekilde dizayn eden bu kesimler, isterler ki, Anadolu insanı, bu eğreti kimliği kafalarında ve kalplerinde taşısın... Zira onlar, kalbimize yakın taşıdığınız nüfus cüzdanlarımızı kimlik kartı olarak değil bir hedef tahtası olarak görürler. Çünkü kimlik, ne kadar görünür ise o kadar müdahaleye açıktır. Ne kadar kalbe yakın ise o kadar etkili hedeftir...

Nüfus cüzdanımız değişiyormuş. Darısı yeni anayasa ile değiştirmek istediğimiz siyasal kimliğimizin başına...

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara