İnsanoğlu için en zor şeylerden birisinin, alıştıklarından mahrum kalma hali olduğu söylenir...
Yüksek Yargı'nın yüksek yerlerinde bulunanları da, bu türden duygular kaplamaya başlamış olmalı şimdilerde...
Koca koca adamlar, hemen herşeyin gözlerimizin önünde ve bizlerin yani yetmiş iki buçuk milyon insanın şahitliğinde gerçekleştiğini unutmuş gibi, koca koca laflar etmeye ve her konuştuklarında biraz daha batmaya devam ediyorlar.
Bizzat kendisi zaman zaman Anayasa'ya aykırı davranma ihtiyacı hisseden ve bu sırada Anayasa'nın emirlerini görmezden gelmeyi tercih eden Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısının artırılması yönündeki girişimlerin, Anayasa'ya aykırı olduğunu söylüyorlar mesela.
Adalet Bakanı ve Müsteşarı'nın içinde olmaması gerektiğini düşündükleri ve aralarında savcı olmadığı halde adı her nedense Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu olan kurulda yapılması düşünülen değişikliklere bakışları da aynen böyle. Anayasa'ya aykırı imiş bu adım ve dahi kuşatma altına almaktan öte, yargıyı tamamen ele geçirme hareketi imiş...
Ele geçirme denince, insanın aklına 'Yargı kimin elinde idi ki?' sorusu gelmiyor değil hani... En güzeli de, 'Yüksek yargı ile alay ediyorlar' şeklindeki söz...
Yüksek yargı ile alay edebilmek mi? Bu kimin haddine?..
Yüksek yargının, son zamanlarda örneklerini sık sık görmeye başladığımız, 'alan ve yetki dışı kararlarını' kuzu kuzu uygulayanlar mı, yüksek yargı ile alay edecekler?..
Haydin canım siz de!...
Gerektiği zaman durumdan vazife çıkararak, Anayasa ve kanunlarca kendilerine tahsis edilmemiş hususlarda kararlar almak ve her nasılsa yok hükmündeki bu kararları Yürütme'nin emrinde olması gereken mekanizmalara uygulatmak, ne ola ki?..
Asıl alay edenler, bunları yapanlar olmasın sakın?..
Son merci olmanın avantajlarından faydalanıp, Anayasa ve kanunların vermediği yetkileri kullananlar ve aldıkları kararları uygulatanlar yani... Bu değişiklikleri yapmak için kolları sıvayanların; bu halleri, yani yüksek yargının yetki dışı müdahelelerini, bundan sonra nasıl engelleyebilecekleri hususu hâlâ tartışmalı gerçi... Bu kuruluşlardaki üye sayısının artması ile sağduyulu davranmanın sağlanabileceği yönünde ümitleri vardır belki de... Umulur ki öyle olur...
Anayasa'da değişiklik girişimine şiddetle karşı çıkanların açıklamaları arasında, 'Hazırlanan Anayasa değişiklik paketindeki hususların Milletin menfaatine olmayacağı' yönünde sözler de var ki, tadından yenecek gibi değil...
Güya milletimiz adına hareket edip; adına kararlar aldıkları halde, insanımızı zerre kadar hesaba katmamayı temel bir prensip haline getirmiş olanların, egemenliklerini sarsacak bir gelişme olduğu zaman milletimizi ve menfaatlerini hatırlayabiliyor olmaları, ne kadar ilgi çekici...
Bütün bunları söyleyenlerin, bulundukları konumların en tabii hakları olduğuna inanmış olmaları da, şaşılacak asıl şey...
Bulundukları konumların en tabii hakları olduğuna inanmış oldukları için, o konumları kullanarak aslında ne yapıyor olduklarının farkında bile değil gibiler...
Kadınlarının yaklaşık yüzde 70'i başörtüsü kullanan bir Milletin kız çocuklarını, Milletin okullarına aldırmadıkları yetmiyormuş gibi; mahkeme kararlarında bile, inandıkları için başlarını örtmeyi tercih edenlere yönelik aşağılama ve hakaret içeren cümleler sarfetmekten hiç çekinmeyenlerin, Milletimizin menfaatinden bahsetmeleri, ne kadar garip!..
Anlaşılan, adına kararlar verdikleri makamlara kadar gelmiş olmalarına rağmen milletimizi hiç tanımıyorlar...
Milli Gazete
Yorum Yap