Bosna'da 1992'den itibaren yaşanmaya başlanan trajedinin, Türkiye'de ve gurbetçilerimizin bulunduğu Avrupa ülkelerinde oluşturduğu şartlar, o günden beri, dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşayan Müslümanlarla daha yakından ve yoğun temasları beraberinde getirdi.
Birbiri ardına kurulan yardımlaşma kuruluşları, Fas'tan Endonezya'ya kadar bütün İslam aleminde muhtaç durumda kalan insanların yardımına koşar oldular.
Bu sayededir ki, acil sıkıntıların yaşandığı Çeçenistan'da, Filistin'de, Kosova'da, Endonezya'da, Pakistan'da, Afganistan'da ve başka yerlerdeki muhtaç insanlar, dinlerinin bir gereği olarak kendilerini düşünen kardeşleri olduğunun; yani yalnız olmadıklarının farkına vardılar .
Birçok coğrafyada sürdürülen zulme karşı başkaldırılar daha bir hız kazandı. Fakirlikle boğuşanlar da, 'Müslümanların bir bedenin parçaları olduğu' sözünün manasını anladı.
Bosna'ya vaktiyle yapılan yardımlar bir efsanedir şimdi. Çeçenistan, Filistin, Kosova, Afganistan, Pakistan, Endonezya, Bangladeş ve daha birçok yerde de...
Açlık ve susuzluğun kol gezdiği Afrika ülkeleri, sadece Kurban Bayramları'nda değil, her zaman ziyaret ediliyor artık.
Su kuyuları açılıyor Kara Kıta'nın hemen her yerinde ve seri halde yapılan katarakt ameliyatları ile insanlar ışığa kavuşturuluyor.
Büyük deprem felaketi sonrasında Pakistan, Türkiye ile kardeşliğin gerçekte ne manaya geldiğini, yardım kuruluşları sayesinde yeniden farketti.
Onbinlerce kilometre ötede olsa da, kuruluşlarımız, deprem ve tsunami sonrası Açelilerin hemen yanında oldu...
Sadece dışarda değil, içeride de işler artık eskisi gibi değil.
Yardımlaşma kuruluşları, fakirliğin, sefaletin kol gezdiği yerlere uzattılar kollarını ve 70 milyon arasında sıkıntıların paylaşılması hususunda unutulmaz hizmetler gördüler, görüyorlar.
Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden birisi olan 17 Ağustos 1999 depreminde de yardımlaşma kuruluşları tam kadro hazırdı. Acil yardım ve yaraların sarılması konusunda, bu kuruluşlar unutulmaz hizmetlere imza attılar.
Ülkemiz dışında yürütülen yardım faaliyetlerinin, sözkonusu ülkeler üzerinde değişik amaçları olan bazı devlet ve kuruluşları, ciddi şekilde rahatsız ettiği bilinen bir gerçek.
Özellikle geri kalmış bilgelerde yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin ciddi şekilde darbe almış olması, bu rahatsızlığın önemli sebeplerinden.
Sadece bu kadar değil tabii.
20 Yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılın başlarında ortaya çıkan ve nerdeyse tüm dünyayı kapsayan Müslümanlar arası yardımlaşma faaliyetleri, emperyalist niyetler taşıyanların da, hiç hoşuna gitmiyor...
İrili ufaklı onlarca yardım kuruluşu, her biri kendi ilkeleri doğrultusunda olmak üzere, çalışmalarını sürdürüyor.
Bu faaliyetlerin rahatsız ettiği dış güçler ve onların içimizdeki uzantıları da, çoğu zaman haklı imiş gibi gözüken bazı sebepler ileri sürerek, bu kuruluşları engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Yardım faaliyetleri ile uğraşan kuruluşlardan birisinde yaşanan bazı aksaklıkların, bu kuruluşların nerdeyse tamamını hedef alan bir kampanya için kullanılıyor olması, akla başka şeyler getirmektedir. Almanya'daki Deniz Feneri Davası, yardımlaşma faaliyetlerini de yavaşlatmış gibi gözüküyor.
Oysa, Kurban Bayramı yaklaşıyor ve dünyanın birçok ülkesinde yaşayan muhtaç insanlar, Türkiye'den ve Avrupa ülkelerinden kendilerine ulaştırılacak Kurban bağışlarının yolunu gözlemeye başladılar bile.
Unutmayalım: Yardımlaşma kuruluşları aleyhinde bağırıp çağıranlar, bu faaliyetlerle zerre kadar alakası olmayan insanlardır.
Hepsi de dışardan gazel okuyor yani...
Tamamen güven esasına dayalı olarak yürütülen bu çalışmalara, yardım hususunda en ufak bir dahli bulunmayanların sekte vurmasına izin verilmemelidir...
Yardımlaşma işi içerisinde çürük olanlar varsa eğer, bunları kenara atmak da, bizim işimiz olmalıdır...
Not: Ramazan Bayramınızı tebrik eder, hepimiz için hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.
MİLLİ GAZETE
Yorum Yap