Dolar

42,7340

Euro

50,2835

Altın

5.952,46

Bist

11.338,88

Cumhuriyeti korumak...

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-08-12 10:05:00

Cumhuriyeti korumak...

İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş üzerine çok şey söylenmiş ve çok şey yazılıp çizilmiştir. Söylenen ve yazılıp çizilenlere muhatap olanların akıllarında kalan şey, imparatorlukta insanların Padişah'ın birer kulu oldukları; dolayısıyla o ne derse herkesin uymak zorunda olduğu ve Cumhuriyetle bu durumun değişerek, kişilerin eşit haklara sahip vatandaşlar haline geldikleri şeklinde bir klişedir.

1946'ya hatta 1950'ye kadar geçen yıllar, vatandaşların sahip olacağı varsayılan haklar ve özgürlüklerin bir türlü sağlanamadığı yıllardır ve yukarda vermeye çalıştığımız klişeyi savunanlar açısından; bu yıllar, düzenin oturması açısından çeşitli faaliyetler yürütülmek mecburinde kalındığı için, istisna sayılması gereken yıllardır...

Tek kişinin sultasından kurtarıldıkları iddia edilen insanların, bir grup kişinin sultası altına sokulmuş ve uzun süre böyle devam edilmiş olmasının, istisna kavramı ile açıklanması, belli ki mecburiyetten.

1950 sonrası birazcık olsun solunmaya başlanılan demokrasi havasının, özellikle padişahlıktan cumhuriyete geçişin kulluktan vatandaşlığa geçiş olduğunu savunanlar tarafından hazmedilememiş olması ise işin en ilgi çekici taraflarından.

Demokrasi yolunda düşe-kalka yapılan yolculuğun uğradığı kesintilerin, en azından teşvikçilerinin bu kesimden çıkmış olması, belli ki tesadüf değildir.

Kulluk-vatandaşlık üzerine ahkam kesenlerin; insanların kendilerini vatandaş zannedecekleri ama kulluğun geçerli olduğu iddia edilen dönemden daha ağır baskılar altında yaşamak zorunda kalacakları bir yönetim şeklini arzu ettikleri rahatlıkla söylenebilir.

Çoğunluğun yönetimi olarak kabul edilen cumhuriyetin demokrasi ile ne gibi farkları olduğu karmaşık bir mesele. Ancak imparatorluktan cumhuriyete geçişi arzu eden ve bunu gerçekleştirenlerin, nihai olarak demokrasiyi ve hatta cumhuriyeti arzu edip etmedikleri daha da karmaşık...

Ergenekon iddianameleri sayesinde, 1930 ve bundan daha çok 1940'lı yıllara hasret duydukları anlaşılan zevatın söz ve niyetleri hususunda geniş çapta bilgi sahibi olabiliyoruz.

Bu zevatın, sözlerine, yapıp ettiklerine ve esas olarak da yapmayı arzu ettiklerine baktığımız zaman, bizi padişaha kulluktan kurtardıklarını iddia edenlerin, yönetimi çoğunlukla paylaşmaktan çok, kendi arzularına uygun bir yönetim arzu ettikleri kanaatine kapalıyoruz.

Sadece yönetim mi? Hayır.

Bu zevatın yönetimi mutlaka ellerinde bulundurmak sevdasının yanında, ülke sathındaki bütün insanların ne yapıp yapmayacağına ve neleri nasıl yapacaklarına bile karışma niyetinde olduklarını görüyoruz.

İşte asıl vahim olan da, bu.

İsimleri Ergenekon davasıyla ilişkilendirilenlerin, vatanseverlik başta olmak üzere birçok konuda mangalda kül bırakmadıklarını ve ama Milletimiz ve özellikle de onun değerleri sözkonusu olduğu zaman amansız birer hasım kesildiklerini müşahede ediyoruz.

Güya yüksek idealler adına hareket ettiğini söyleyen bu kişilerin, cumhuriyetle ilgili nutuklar atmaya bayılıyor olmaları, işin en ilgi çekici tarafı.

O zaman, 'her tanım bir tahriftir' sözü akla geliyor ve şunu sormak kaçınılmaz oluyor:

Cumhuriyet denilen şeyden, -daha önce anlatılanlar muvacehesinde- bizim, yani Milletimizin anladıklarıyla, bu zevatın anladığı şeyler arasında derin farklar mı vardır acaba?

Söyledikleri, yapıp -ettikleri ve yapıp etmeye niyet ettiklerine baktığımızda, Milletimizin arzu ettiği ya da edebileceği hiçbir şeyi yapmadıklarını ve bundan sonrası için de, bu türden niyetlerin ajandalarında yer almadığını görüyoruz çünkü...

Cumhuriyete sahip çıkmak sözü, bu durumda yeni bir anlam kazanıyor: Cumhuriyeti, çoğunluğu kafalarına göre yönetmek zannedenlerden korumak gerek...


Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Kontrolden çıkan otomobil kafeteryaya girdi

Haber Ara