Dolar

42,8012

Euro

50,1583

Altın

5.973,25

Bist

11.341,90

Görünmez duvarları yıkmak için bir daha

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-28 08:15:00

Görünmez duvarları yıkmak için bir daha
Her sene bu günlerde aynı konuyu kaleme alırken bizi bir heyecan kaplar. Ellerimiz titrer, yüreğimiz kabarır. Sezon başlamak üzeredir çünkü. Yaz rehaveti sona ermiş, içiniz kıpır kıpır hale gelmiştir.

Şimdi heyecanınızı on binlerce heyecana katmanın tam zamanıdır. Herkes tatilden dönmüş, bayram sevincini iliklerine kadar yaşamıştır. Ufukta yeni bir bayramın muştusu çoktan görünmüştür. Yeni yayın mevsimi bugün yarın başlayacak, abone kampanyaları ülkenin dört bir yanına yansıyacaktır...

Bu sene okulların açılması Ramazan Bayramı'nın sonrasına denk geldi. Ramazan boyunca ruhlarımız ayrı bir dinamizm kazandı. Tatil uzadı, yorgunluklar atıldı. Okulların açılmasıyla birlikte herkes evine yuvasına döndü, mesailer başladı. Şimdi Zaman sevdalıları için yeni bir sayfa açmanın zamanı geldi. Her sene olduğu gibi (ama her senekinden daha büyük bir ceht ve gayretle) abone çalışmaları başlayacak.

ÖNYARGILARI KIRMAK BİZİM GÖREVİMİZ

Okurlarımızın yeni okur bulma konusunda ortaya koyduğu tarihî çalışmanın farkındayız. Yeryüzünde bu kadar takdiri hak eden okur kitlesi yok. Bu nedenle gazete mutfağında çalışan bizler de elimizden geldiğince sizlerin heyecanına iştirak etmeye gayret ediyoruz. Yayın mutfağında çalışan arkadaşlarımız abone kampanyalarının verimli geçebilmesi için çok yoğun ve bereketli çalışmalar yaptı. Mesela 'Niçin Zaman?' sorusunun cevabını arayan çok hoş bir broşür hazırlandı bu sene. Kerim Balcı'nın çok emek verdiği bu broşür 100 binin üzerinde basılarak Anadolu'daki bütün temsilciliklerimize ulaştırılacak. Kitap gibi bir çalışma. Ayrıca yine Balcı'nın, Marka Pazarlama birimimizin ve CİHAN'ın büyük bir titizlik içinde hazırladığı CD çalışması var. Orada yazarlarımız sizlerle hasbıhal ediyor. Niçin bu gazetede yazdıklarını sizlere anlatıyor. İşin doğrusu biz o görüntüleri izlerken farkında olmadığımız ya da günlük telaşın içinde unutmak üzere olduğumuz pek çok tespitle karşılaştık. Demek ki içeriden bakışın önemi büyük. Hatta yazar gözüyle gazetenin anlatılmasından mülhem ilk fırsatta başka bir CD çalışması yapmaya, en azından bir sonraki abone kampanyasına yetiştirmeye karar verdik. O çalışmada da sizin yani yıllardır bu gazeteyi bayraktar gibi dalgalandıran okurun sesini duymak istiyoruz. Seslerimiz birbirine karıştıkça ve bir ahenk yakalandıkça bu ülkenin en muhkem tefekkür kalesinin daha da sağlamlaşacağına yürekten inanıyoruz...

Yazarlarımızın ve yayın mutfağımızın abone kampanyası heyecanına ortak olması sadece bazı dokümantasyonla sınırlı değil. Yazı işleri yöneticilerimiz ve yazarlarımız, olabildiğince okur programlarına da katılacak... Zaman temsilciliklerinin bu konuda yoğun bir gayreti var. Bu gayret ve planlama eşliğinde yazarlarımız okurlarımızla buluşacak. Hemhal olacaklar çeşitli ortamlarda. Hatta bu seneki TÜYAP Kitap Fuarı'nda (31 Ekim-8 Kasım) büyük bir stant kiralayan gazeteniz her gün birkaç yazarıyla (ve tabii ki çizeriyle) sizleri bir araya getirecek. Zaman Kitap'ın açacağı stant, okur sohbetlerinin yapıldığı bir şölene dönüşecek bu sene. Belki de bu haliyle bu seneki abone kampanyasının hitam-ı miski gerçekleşmiş olacak...

Bütün ülkede harıl harıl bir çalışma sürerken her sene olduğu gibi televizyonlarda reklamlarımızı izleyeceksiniz. O reklamları bu sene radyo reklamlarıyla da destekleyeceğiz. Türk sinemasının 70 filmle patlama yaptığı bu dönemde reklamlarımız sinemalarda da yer alacak. Çok yakında bu çalışmaları internet ortamında da görebileceksiniz. Siz de biliyorsunuz ki bir yandan iyi bir gazete olabilmek için yoğun bir emek sarf ediliyor; diğer yandan birtakım önyargıları kırabilmek ve sosyal barışı temin etmek için mücadele veriliyor. Maalesef hâlâ önemli bir kitle bu gazeteyi görmeden, okumadan, anlama gayretine girmeden kendini gazeteden uzak tutuyor. Değişik kitlelere ulaşmak boynumuzun borcu. Sırtımızdaki tarihî sorumluluk önyargıları kırmaya bizi mecbur ediyor.

"ÖTEKİ" "BİZİMKİ" DEMEDEN BİR KEZ DAHA...

Sevgili Zaman okuru! Görünmez duvarları yıkmanın zamanı geldi; belki de geçiyor. Önyargıları körükleyerek çatışma güdülerini sürekli dinç tutmaya çalışanlar, bizim için de bir duvar örüyor. Bu duvar bazen -tabii ki bir yanılgı sonucu- bizim için de bir sığınak gibi görülüyor. Biz bize, diz dize olmak bizim de hoşumuza gidebilir. En azından daha meşakkatsiz bir ortamda olduğumuzu sanabiliyoruz. Ancak tarih huzurundaki mesuliyetimiz bize öyle demiyor. Diyor ki: 'Zaman, her kapıyı çalmak, her vicdanın bam teline dokunmak zorundadır.'

Bilgiyle hikmeti, fikirle şefkati, düşünceyle rahmeti bir araya getirmek kolay değil. Hele bu kadar kavgalı bir ortamda bu ideali bir gazete kalıbına dökmek hiç kolay değil. Ancak bunu başarmak zorundayız. Hep beraber! 'Öteki', 'bizimki' demeden, zülfü yare de zülfü ağyare de dokunmadan... Önemli olan, kendi yolumuzda yürümek. Bu yaz Türk basını büyük bir tiraj düşüşü yaşadı. Bundan biz de payımızı aldık. Ama artık toparlanma zamanı geldi. Haftaya başlayacak ve ekim sonuna kadar sürecek abone kampanyaları hem Türk basını için önemli, hem gazetemiz için. En önemlisi de görünmez duvarların Berlin Duvarı'nı andırır bir şekilde yıkılmasıdır. Haydi Bismillah! [email protected]

Gemi batarken direk boyanır mı?

Şu bir gerçek ki hiçbir meslek erbabı, gazeteciler kadar kendi mesleklerini eleştirmiyor. Hatta bazı meslekler sürekli kendilerini kutsamayı çok büyük bir başarı gibi görüyor. Ferdî hataların bile meslekleriyle anılmasını istemeyen, hatta bu konuda yazılan bir haberi, bir şarkıyı, bir reklamı kendi mesleklerine hakaret sayan kitleler var. Bu da tuhaf! Sonuçta her meslek bazı sıkıntılar yaşıyor. Bunların bir kısmı ferdî hatalardan dolayı gün yüzüne çıkıyor bir kısmı da yapısal bazı problemlerden kaynaklanıyor. Dolayısıyla her şeye 'Mesleğimizi yıpratmayın' türünden yaklaşmak aynaya bakmayı geciktiriyor. O zaman da saç sakal birbirine karışıyor ve bazıları tanınmaz hale geliyor...

Her neyse... Konumuz diğer mesleklerle değil gazetecilik ile ilgili. Sebebi de şu: Hafta içinde gazeteciliğin özeleştirisinin yapıldığı önemli yazılar yayınlandı. Radikal Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan 'gazetecilik yaparken insanları kırıyoruz' tespiti yaparak sorumluluklarımızı dile getirdi. Şahin Alpay bir seri halde Türk medyasını en nirengi yerinden tutarak mesleği masaya yatırdı. Sermaye-devlet-medya ilişkisinin nasıl bazı sıkıntılara neden olduğunu ve çözüm yollarının nereden geçtiğini yazdı. Naci Bostancı ve Ali Bulaç'ın Doğan Medya Grubu'na verilen cezaları merkeze alarak yaptıkları yorumlar da dikkatle okunması gereken metinlerdi...

Gazeteciler gazeteciliği sert bir dille keskin bir üslupla eleştiriyor. Çünkü bu mesleğin (özellikle topluma karşı saygısız birileri tarafından) doğru yapılmadığını herkes biliyor ve görüyor. 'Kral çıplak' diyenler üzerinde baskı kuran birileri ısrarla 'Bize akıl mı veriyorsun?' havasıyla hataları örtbas etmeye çalışıyor. Ama yırtık o kadar büyük ki artık yama tutmuyor. Türk medyasının bu kördüğümü çözmesi şart. Gazeteciliğin ego tapınakları içinde böbürlenmek olmadığını, insanları aşağılamak, onlara isim takmak, hakaret etmek gibi yanlışların artık sürdürülemeyeceğini herkesin görmesi gerekiyor. Bunu Türk gazetecilik dehası(!) sanan zihniyetin tasfiye olması mukadder. Bunun siyasetle, sansürle, baskıyla alakası yok. Toplum 'yeter!' deme noktasına geldi.

Gemi batarken direk boyamaya kalkanlar, dudaklarına pelesenk yaptıkları küfürbaz üslubun nasıl sevimsiz ve sakil hale geldiğini fark etmiyor. Toplumla bu kadar kopuk olunsa bile meslek içinden yükselen feryada (Alper Görmüş başta olmak üzere pek çok isim uzun süredir bu feryadı dile getiriyor) kulak vermek lazım. Yoksa biz de bazı meslek erbabının mesleklerini kutsarken başını kuma sokması gibi bir garabetin içinde bulacağız kendimizi. Bu da bir tercih; ama dünyanın seyrine, Türkiye'nin yörüngesine ters olan bir tercih...


Zaman


 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara