Sokakta karşılaştık. Nasılsın'lı, valla ne olsun işte'li, valla işte sorma bizden de öyle'li, sorma hak'aten Ergenekon mergenekon'lu, ya ya sorma'lı konuşurken konuşurken... Yuvarlandık bir konuşmanın içine.
Dikkat ediyorum kaçtır, insanlarla konuşacağımız konuları seçemiyoruz, onların içine yuvarlanıyoruz. Neyse uzatmayayım, sokakta karşılaştık ve yuvarlanıp düştük Ergenekon kuyusunun içine. Eskilerden bir kadın. Benim yaşlarımdayken gazetecilikte parlak bir yıldızken...
''... sonra işte 12 Eylül oldu. Yazdıklarımız yayımlanmadı, memleket altüst oldu vesaire. Krizler, krizler, krizler... Bu memleketin normali budur. Ergenekon geçer başka bir şey başlar, o biter başkası... Derken böyle işte ömür geçer.''
Dalga sörfü gazeteciliği
Ömür geçer... Böyle geçiyor demek ki:
Krizlerden kuleler yaparak. Yeni bir kriz dalgasıyla devrilecek yazı kariyerleri kurarak. Dalga sörfçüleri gibi fırtınalara muhtaç, rüzgâr arayarak, dalga kollayarak...
Bu aceleyi anlamıyorum. Bu kriz gazeteciliğini de. Bağrış çağrış bir ilkellik.
Bilgi henüz gelmeden en iyi ahkâmı kim kesecek müsabakasını, en ağır abiyi kim oynarsa diğer yazar çizer tayfasını o kündeye getirir hırsını, Türkiye basınında kurumsallaşmış olan bu ruhsal bozuklukları anlamıyorum, dahil olmak da istemiyorum.
Ergenekon hadisesinde de başından beri, performans anksiyetesiyle malul bu yazarlık prim yaptı. Bazıları bu gazeteciliği seviyor, belli ki heyecanlı buluyor. Kişilik ispatı ve heyecan ihtiyaçlarını memleketin kaderiyle ilgili meselelerde giderenleri çok tehlikeli buluyorum.
Oysa şu anda hepimizin kafası karışık olmalı. Niye kimilerimiz geceleri hakikatler kendilerine malum oluyormuş gibi yazılar yazıyorlar? Niye bildikleri, anladıkları bir şey varmış gibi yapıyorlar? Niye yalan söylüyorlar? Ekmek parası için mi?
Oysa sadece soru sorulabilir bugün. Şöyle ki...
'Kurşun atan da, yiyen de...' laflarıyla bu memleketin çocuklarının kalbini söküp yerine toprak dolduranlar, 'Ergenekoncuların başkanı' olarak yargılanması gerekirken bilakis bu operasyonu övüyorsa temel bir mantık hatasıyla malul değil midir bu hadise?
ERGEN-ekon!
Kendini sol ve demokrat diye tarif eden kimilerinin operasyondan dolayı bu denli coşması da var. Bir kuşağın verdiği sağlıksız psikolojik bir tepki. Hiç beklenmedik insanların, yakın dostlarımın 'Tereddütsüz hükümetin yanındayım' demeleri, bazı eski solcu abilerin 'Bizim arkadaşlarımızı alırlarken iyi miydiii? Şimdi sıra onlarda' hıncıyla meselenin hakikatini göremez hale gelmeleri, bunlar hep entelektüel sağlığımızı yitirdiğimizin göstergesi.
Böyle bir sohbette, onu pek sevindiren Ergenekon'un ılımlı İslamın derin devleti ele geçirme operasyonu olma ihtimalini kabul eden eski solcu bir abiye şunu sordum:
'Peki, yeni derin devlet bunlar olursa ne yapacağız?'
Cevap verdi:
'İslamcılarla sonra boğuşuruz!'
Ben de sordum haklı olarak:
'Peki o zaman arkanda bilinçli Türkiye proletaryası mı olacak?'
Öte yandan 'Ah biz istemez miyiz ciddi bir soruşturma olsun' numarasıyla derin devleti sorgulama ihtimali olan bir operasyonu, tamamen sorgulanamaz askeri devlet geleneğine sahip çıkmak adına sulandıranlar da en az Ergenekon Demokratları kadar zavallı.
Yani ben bunu görüyorum Ergenekon etrafında:
Zavallı ergen oğlanların bilgi edinmeden yaptıkları zavallı bir kayıkçı kavgası!
Ve ömür geçiyor böyle.
MİLLİYET
Yorum Yap