‘Biz’
18 Yıl Önce Güncellendi
2009-08-26 12:34:00
Sevgili Devrim Sevimay’ın Hülya Avşar’la yaptığı ve Milliyet’te iki gün boyunca yayımlanan röportajı hâlâ okumayan varsa şiddetle tavsiye ederim, dönüp dün ve önceki günkü gazeteye baksınlar.
Bu ülkenin büyük meselelerinin kişisel hayatlarımıza gizli ve açık trajediler halinde nasıl nüfuz ettiğinin bir belgesidir o röportaj.
Hülya Avşar’ın ta kalbinin içinden, hayatının arka odalarından söz ettiği röportaj bu ülkede, Kürt siyaseti içinde olmadan, olamadan Kürt olmanın ne demek olduğunu anlatıyordu. Ve güzel anlatıyordu.
Röportajın en önemli ayrıntılarından biri, Devrim’in, Hülya Avşar’ın sık sık ‘biz’ diye cümle kurması üzerine, son derece isabetli bir biçimde, parantez içinde yazdığı şu ayrıntıydı:
“Arada sırada geçen bu ‘bizimkiler’ sözü aslında bu söyleşinin öznesi; Avşar bu kelimeyi bazen Kürtler için kullanıyor, bazen Türkler için ve her seferinde de bunu hiç farkında olmadan yapıyor.”
Tereyağı-zeytinyağı
Türkiye’de Kürt siyaseti içinde yer almayan, alamayan, almak istemeyen ya da kimlik üzerinden yaşanan ayrışmayı reddetmiş birçok insan bu meseleyi böyle yaşıyor.
‘Biz’ derken bir çok ‘biz’den bahsediyor. Biz derken bir çok ‘biz’den bahsediyor olarak kalmak istiyor.
Elbette konunun siyasi boyutu hiç de böyle naif değil ama insanlar, Kürt-Türk meselesiyle ilgili olarak kişisel hayatlarında böyle bir konforlu alanda yaşamak istiyorlar.
Avşar’ın yaptığı gibi ‘ayrılma’ meselesi gündeme geldiğinde “Başlarım çarkınıza...” diye küfretmek, meseleyi ‘tereyağı-zeytinyağı birleşimi’ kadar yalın bir biçimde yaşamak istiyor.
İnsanlar, isimlerinin, babasının anasının isminin, hikâyelerinin, masallarının ve türkülerinin Meclis’te, meydanlarda, siyasi tartışmalarda mesele haline gelen katır kutur hadiseler değil, kişisel, güzel, zengin hikâyeler olarak yaşamak istiyorlar.
Geçmişlerini bağırmak değil, konuşmak istiyorlar. Tıpkı Hülya Hanım gibi. Bağırtanların, onları bağırmak zorunda bırakanların susmalarını istiyorlar.
DTP ve Avşar
Avşar’ın dikkat çektiği bir ayrıntı var. DTP’nin bütün Kürtleri temsil edip etmediğiyle ilgili. Avşar diyor ki “Etmiyorlar. Ama artık etmek zorundalar.”
Doğru. Şimdi DTP sadece kendi seçmen kitlesini değil, Kürtleri temsil ediyor. Bunu dikkate almalarında fayda var.
Yani artık DTP Diyarbakır Cezaevi’nin vicdanını temsil ettiği kadar, meseleyi têreyağı-zeytinyağı ekseninde görenleri de temsil ediyorlar. Zor bir denklem. Ama zaten ne zaman kolay oldu ki!
‘Babamın en sevdiği türkü’
Son bir not: Hülya Hanım bu dönemde Kürtlüğüyle bağlantılı herhangi bir çalışmanın itici olacağını düşünüyor. Bana sorarsa, tam tersi.
Ondan şöyle bir şey beklerdim ben bir Anadolulu olarak. Bir single yapsın. Babasının en sevdiği o türkü hangisiyse onu söylesin.
Arkada müzik olmadan, sadece sesiyle. Küçük sesiyle. Çünkü şimdi bize biraz da küçük sesler gerekiyor. Ordu, muhalefet, hükümet bağırırken arada birinin o küçük, kadim sesi de seslendirmesi gerekiyor.
Güzel olurdu. Ve eminim bunun düşüncesi bile Hülya Hanım’ın gözlerini doldurmaya yeter..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap