Ve savaş başladı. Hukukun dışındaki bir alanda hükümet de, rejimin kendini korumaya yarayan organları da silahlarını çektiler. İlkönce hükümetin zorladığı hukuku şimdi Anayasa Mahkemesi zorluyor. Demokrasiyi ve hukuku herkesin 'kendine kadar' istediği bir ülkede bu iki kavram tuzluk ve biberlik olarak muktedirlerin masasında kapış kapış gidiyor. Toplumsal düşmanlık öyle bir derinliğe indi ki, bütün bu olanları gergin siyasi bir maç olarak izlememek mümkün değil. Bundan sonra ne olacak?
Tayyip Bey'in sağlık sorunlarıyla ilgili olarak çekileceğini söyleyenler var.
Bir 'ara rejim' söylentisi de geldi kulağıma.
Lüzumsuz erken seçim çıkmazına doğru parmak kaldıranlar da yok değil.
'Bu AKP'yi sallarlar'
Ne olacağını gerçekten bilen birileri var gibi yapıyoruz, ama büyük olasılıkla sadece vites boşa alındı ve yol nereye giderse oraya gideceğiz.
Önceki gün AKP'nin birinci dönemdeki en önemli isimlerinden biriyle karşılaştık ve sordum:
?AKP kapatılırsa parti tabanının ayağa kalkacağını söyleyenler var. Siz ne dersiniz??
Dudak büktü:
?Hiçbir şey olmaz. 1980'de bu toplum çok daha örgütlüydü, darbe oldu. Ne oldu sonra? Birden sessizlik. Şimdi öyle örgütlü bir toplum da yok. Susarlar.?
Ekledi:
?Birinci dönemdeki kadro olsaydı sarsamazlardı ama bu AKP'yi sallarlar.?
'Halk söylemez, söylenir'
Konuşmanın devamında anlattıklarından AKP içinde de huzursuzluğun başladığını, kısmen 'önümüzdeki maçlara bakarız' havasının oluştuğunu anladım. Bu gözlem, ne kadar hakikati yansıtıyor, ne kadar artık parti dışında kalan bir politikacının eleştirel izlenimiydi, bilemiyorum. Ama, Menderes için çocuğunu kurban etmek isteyen insanların Yassıada'dan sonra ayaklanmadığını hatırlamak bir fikir veriyor. Abdülhamid diye anlatmışlardı, yakınındakilerden biri, ?Halk içinde rahatsızlık var, söyleniyorlar? dediğinde şöyle demiş:
?Bu halk söylemez, söylenir!?
Bu mu peki? AKP'li politikacı şöyle dedi:
?Halk, bunun tepede verilen bir kavga olduğunu biliyor. Abdullah Bey bu yasayı geri göndermeliydi. Böyle yapsaydı cumhurbaşkanlığını ilan edecekti. Bu yasayı kavga ede ede getirdiler. Böylece başörtülü kızların üniversiteye giriş mücadelesi için en kötü şeyi yaptılar. Bu yaşadığımız çıkmaz Çankaya ile ilgilidir. Hedefi Çankaya'dır.?
Saçma formüller
Önümüzdeki günlerde birçok insan konuşacak. Birçok kanal yirmi dört saat yayın yaptığı için, sırf bu yayın canavarını doyurmak için bile birçok tartışma ve konuşma olacak. Yukarıda anlattığım gibi birçok yorum duyacaksınız.
Formüller, ara formüller, yan formüller ve nihayet saçma formüller de üretilecek. Nihayetinde Türkiye rejimle ilgili ertelenmiş bir kararı vermek zorunda kalacak aslında. Bu işin bir yönü. Ama alttan alttan sırıtan başka bir yönü var ki, manidar.
Erkekler kavga ediyor
Ne oldu? Seçimler, kararlar, cumhurbaşkanlığı, Şemdinli, Hrant'ın öldürülmesi, yolsuzluk iddiaları, Fethullahçılık tartışmaları... Bütün bunlardan geçildi ama gelip rejim kadınlarla ilgili bir yerde (bana sorarsanız) erkekler tarafından tıkandı. Peki televizyonlarda başörtülü kadınların bu meseleyi tartıştığını, kendi adları altında yapılan konuşmaya katılabildiğini gördünüz mü? Ben görmedim. O yüzden de şimdi bana erkekler başörtüsünü örtüp kendi kavgalarını yapıyorlar gibi geliyor.
Başörtülü erkekler, başörtüsüz erkeklerle boğuşuyor gibi görünüyor uzaktan. 600 başörtülü kadının, ?Biz Türkiye'de demokratikleşme sürecine dair diğer açılımlar yapılmadıktan sonra başörtüsüyle üniversiteye girmekten mutlu olmayacağız? açıklaması ne oldu? Unutuldu değil mi? Unutulur, unutulur!
MİLLİYET
Yorum Yap