Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Ahmet İnsel ve Çarşı

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-27 03:25:00

Ahmet İnsel ve Çarşı

Devrim Sevimay'ın Prof. Dr. Ahmet İnsel ile yaptığı, Milliyet'te önceki gün yayımlanan röportajı önemsiyorum. Röportaj, İnsel'in Birikim dergisinin son sayısında Ergenekon davasıyla ilgili olarak yazdığı ve ben dahil birçok insanın üzerinde mutabık kalacağı dengeli ve kapsamlı yazı üzerine yapılmıştı. Ergenekon davasıyla ilgili ürkütücü bir kesinlik ve hayret verici bir coşkunlukla davrananları yadırgayanların hem düşüncelerine hem de hislerine tercüman oldu o yazı. İnsel, röportajda da söylediği üzere, dava sürecinde yargının 'zihniyet polisliği' yapmaya başladığından kuşkulandığını anlatıyor.
Dava sürecinde birçoklarını sessizleştiren tereddüdün Ahmet İnsel'i yazmaya sevk etmesi çok yerinde oldu. Zira İnsel, yazarçizer, düşünür insanlar çevresi içinde bir süredir sağlıklı ve sarih bir mutabakatın dilini oluşturdu ve bu yazı da o dilde yazılmış bir yazıydı.

'Zihniyet polisliği'
Bu bakımdan Devrim Sevimay'ın röportajında bir bölüm özellikle önemliydi. İnsel diyor ki:
?Türkan Saylan'ın zihniyetini ne savcılar sorgulayabilir ne de aydınlar böyle bir şey yapılmasına payanda olabilir.?
Sanırım bu davadan vazife çıkarıp böyle bir göreve çağırılmamış olmalarına rağmen bir hezeyan içinde 'payandalığa' soyunanlar zaman içinde düştükleri durumu anlayacaklar. Fakat yine öyle sanıyorum ki her şey için çok geç olacak. Çünkü...

Çarşı'ya karşı
Milliyet'in dünkü manşetiydi. Beşiktaş Çarşı grubu, her zamanki siyasi ve toplumsal duyarlılıklarıyla maç sırasında ?Türkan Saylan gururumuzdur? diye bir pankart açmak istemişler. Ve fakat polis 'gerginlik çıkabileceği' endişesiyle bu pankartın açılmasına izin vermemiş. Yani artık insanlar 'zihniyet polisliğine' yargı düzeyinde değil kolluk kuvvetleri düzeyinde ve üstelik de bir maçta bile maruz kalabiliyorlar ve görünüşe bakılırsa daha da sıklaşarak devam edecek bu durum.
Her ne kadar bu sorudan hiç hoşlanmasam da sormak gerekiyor:
Böyle bir toplumsal ve siyasi atmosferde aydının görevi nedir?
Tarafsızlık aydının görevi değildir ama aydının görevi 'taraftarlık' da değildir. Sürece soğukkanlı bakmak ve daha önce yanlış yapmış olmayı kabul etmenin geri adım atmak olduğunu zannetmeden her kademede olayları değerlendirmeye ve tahlil etmeye devam etmektir. Bu sözüm, olayın tüm tarafları içindir. Bu sebeple, İnsel'in de söylediği gibi, Ergenekon davası da 12. dalgadan sonra yeniden değerlendirilmelidir.

Elitin hukukla imtihanı
İnsel röportajda benim de daha önce yazdığım bir konuya bir cümleyle değinmiş: Kendini Atatürkçü olarak tarif eden ve bu ideolojik duruşu sterilize bir kalkan olarak kullanan orta sınıfın Türkiye'deki hukuk sistemiyle yüz yüze gelmesi.
Ergenekon davasında en çok önemsediğim konulardan biri bu. Yargıdaki eşitsizlikleri, hukukumuzdaki boşlukları ve insana verilmeyen kıymeti ilk kez yaşayarak görüyorlar. Dövülerek öldürülen Engin Çeber'in ismini öğreniyorlar örneğin. Türkiye'nin eğitimli kesimi olarak ses çıkarmaları gereken ve çıkarmadıkları zamanların kendilerine ve ülkeye ne kaybettirdiğini anlıyorlar böylece.
Devrim Sevimay'ın Ahmet İnsel'le yaptığı röportaj için önceki günün Milliyet'ine bakmanızı öneririm.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara