Dolar

42,8432

Euro

50,6521

Altın

6.169,22

Bist

11.375,51

ABD cephesi ne diyor?

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-09-23 12:08:40

ABD cephesi ne diyor?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Barack Obama’yla New York’taki görüşmesinde, ‘Bu acaba gazeteci olarak izlediğim kaçıncı zirve?’ diye düşündüm. Aklıma Bülent Ecevit’in ufak adımlarla Beyaz Saray’dan çıkışı geldi. İsmail Cem’in New York temasları, Erdoğan’ın ilk Washington gezileri, George Bush’la buluşmalar... Tümünün canlı tanığıydım.

Bu tarz görüşmeler, genelde hep ‘iyi’ geçer, ilişkilerin hafif netameli olduğu zamanlarda bile iki taraf da nezaketen ‘başarılı’, ‘yapıcı’ gibisinden ifadeler kullanır.

Ama bazen de bu zirvelerde gerçekten bir bahar havası yakalanır. İşte Erdoğan’ın Obama’yla Waldorf Astoria’da 2 saate yakın görüşmesiyle ilgili iki cepheden de aldığım hava bu.

Dün görüşmenin Erdoğan cephesinde ‘beklenilenden kat kat iyi’ geçtiğini yazmıştım. Bugün de Amerikan tarafına kulak kabarttım. Duyduklarım, farklı değildi.

Toplantıya, Başbakan’ın İsrail ya da Kıbrıs Rum kesimine karşı sert bir üslup kullanması, hatta çatışma olasılığını bile ima etmesi ihtimaline karşı hazırlıklı gelen Amerikan tarafı, karşılarında tam tersine duygusallıktan uzak ve pragmatik bir Erdoğan görmekten son derece mutlu olmuş gibi.

Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Erdoğan’ı ‘son derece konsantre ve disiplinliydi’ diye tanımladı. ‘Başkan Obama bu ilişkiye ciddi bir yatırım yaptı ve bunda haklı olduğunu da görüyor.’ Hissettiğim, Obama’nın Erdoğan’a kişisel bir sempatisi var. Ayrıca Arap Baharı, füze kalkanı ve Suriye’ye yönelik bundan sonraki adımlar konusunda iki ülke arasında tam bir koordinasyon var.

Daha da şaşırtıcı olan, Amerikan yönetimi, (Kongre’nin aksine) Ankara’nın İsrail’le olan meselesinde, bırakın Türkiye’ye baskı yapmayı, tam tersine ‘empati’ eğiliminde. Erdoğan, Obama ile görüşmesinde İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi için büyük çaba sarf ettiğini, özür için sabır gösterdiğini hatırlatmış. Özür için son dakikaya kadar devrede olan Amerikan tarafı buna hak veriyor. Netanyahu’nun son dakikada özürden vazgeçmesi, Washington’da da hayal kırıklığı yaratmış. Waldorf’ta o süit odadaki toplantı masasında, Amerikalılar İsrail’e köpüren değil, olayların bu noktaya gelmiş olmasından ‘samimi bir üzüntü duyan’ bir Erdoğan bulmuş. Erdoğan’ın üslubu ‘sabırlı ve yapıcı’ imiş.

Bu yüzden İsrail konusunda Türkiye’ye yönelik ne bir baskı var, ne de ilişkilerin normalleşmesi için yeni bir plan. (Tabii Obama’dan gelen ‘Lütfen kapıyı tam kapatmayın’ ve ‘Üslubunuzu çok sertleştirmeseniz...’ ricaları dışında...)
Zirvede tam uzlaşma sağlanamayan bir konu, Kıbrıs Rum kesiminin petrol arama çabası... Ankara, Amerikan hükümetinin ABD şirketi olan Noble’ı engellemesini istiyor. Erdoğan bizzat bunu Obama’dan da istemiş. Başbakan olayların ardında İsrail parmağını görüyor.

Washington ise ikna olmuş değil. Ortada komplodan ziyade ticari bir çaba görüyorlar. Amerikalılar bu işin Kıbrıs’ta müzakereleri zora soktuğunun ve (eğer petrol çıkarsa) doğal kaynakların sadece Rum kesimi tarafından kullanılmasının haksız olduğunun farkındalar.

Ama iş Noble’ı engellemeye gelince, Washington yanaşmıyor. ABD, devletin ‘hukuki olarak bir şirketin faaliyetlerini’ engellemesinin mümkün olmadığı görüşünde. Obama da bunu Erdoğan’a aktarmış.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara