Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Mezhepçiliğe Filistin’i Kurban vermek

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-07-10 08:42:13

Mezhepçiliğe Filistin’i Kurban vermek
Ortadoğu coğrafyası kaynıyor. Arap Baharı beklenen değişimi ve beklentileri sağlayamadı. Yüz yıl önce keyfi çizilen sınırlar ancak bu kadar dayanabildi. Baksanıza her taraftan patlak vermeye başladı. 

Bölgenin yanıp kavrulması için içeriden ve dışarıdan ateşe sürekli yakıt taşınarak harlandırılıyor. Bu ateşe yakıt taşıyanlar ve yananlar aynı insanlar yani Müslümanlar. Ama Müslümanlar yakıtın sahibi değiller.

Coğrafyamızın kalbi Filistin, sürekli kanatılıp durulurken, coğrafyamız kan gölüne çevrildi ve artık kalbimiz onlarca parçaya bölünmüş durumda.

Bugün ateş tek tarafta yanmıyor, etrafımız ateş çemberine dönmüş durumda. Hangi yöne baksak vurulan biz oluyoruz, ne yazık ki vuran da biz. Seyircisi ise yakıtı bize verenler.

Suriye meselesinde,Diktatör Esed gidecek diye beklentiler içindeyken, sonra bakıyoruz silahlarımız birbirine çevrilmiş durumda. Kurşun sıkan ve kurşun yiyende aynı cümlelerle bağırıyor. İki tarafta Allah’ın ismini anıyor. Bu nasıl bir imtihan ya Rabbim!
Belanın bizzat kendisi oluyor mücadelemiz. Yerden biter gibi birden türüyor, geniş alanlar alabilirken nereden geldiğimiz belli olmuyor. Bölgeler, ülkeler ele geçiriyoruz, gerileyen yine hep biz oluyoruz ne hikmetse. Kanını akıttığımızın biz olduğumuz gibi.
Biz Filistin derken, Arakan, Keşmir, Orta Afrika derken artık Suriye, Irak, Somali, Mali, Nijerya demeye başladık. Yanı başımızda Suriye ve Irak’taki son gelişmeler diğerlerini gölgede bırakmış durumda. Biz kalbimizde düşman varken onunla değil, kendi kardeşimizle savaşıyoruz.

Kellesi alınan biz, kellesini koparan yine biz.

Son bir aydır Filistin’de açıktan açığa İsrail terör devleti katliam listesini kabartıp dururken biz İŞİD’in yapıp ettiklerini konuşuyoruz. Filistinli çocuklar yakılıp öldürülürken biz mezhep çatışmasına doğru hızla ilerliyoruz.

Mademki bu kadar güçlüsünüz madem ki bu kadar kısa sürede mesafeler kaydediyorsunuz yürüsenize Filistin’e, Kudüs’e.
İşte burada duruluyor. Biz ilerliyoruz ama boynumuzdaki ip başkalarının elinde. Çünkü yönlendiren onlar.

“Müslümanların iç savaşı bu” deniyor. Kirli tarihlerine göndermelerde bulunarak, bize mezhepler üzerinden “halkı galeyana getirerek” taraftar bulmaya çağırıyorlar, biz dünden buna razı görünüyoruz. Bunda da başarı sağlıyorlar. Emperyalizmin kar canavarı ateşe körükle gitmekte ve Müslümanların ortaçağını başlatmakta başarı sağlıyor görünmektedir.

Ortaçağın yeni figüranları olarak bu sisli ortamda kimin kazanacağını umursamadan kılıçlarımızı sallayıp durmaktayız. Düşen her kelle siyonizmin hanesine kar olarak geçmektedir. İsrail, bu ortamdan faydalanarak Filistinliler üzerine kan kusmaktadır. İslam dünyası ve tüm dünya sessiz bir şekilde izlemektedir.

Müslümanlar, katlettikleri Müslüman kardeşlerinin cesetleriyle Siyonist İsrail’i koruma çemberine alıyorlar çünkü. Müslümanlar sloganlarıyla “Kahrolsun İsrail” naraları atarken, silahlarıyla Şii, Sünni, Selefi kanını akıtarak kendi denizlerinde boğulmaktadır.
Bu durumu gördüğümde ister istemez Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şiirini hatırlıyoruz. Ama saydığı belaların hepsi biz oluyoruz.

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. (İşid içinde bir çok ülkeden militan var)Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk. (mezhep çatışması, biz varız, çekilin hesapları) Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...(Sünni, Şii, Selefi) Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîlistîlâ!

Acaba Mehmet Akif bugün yaşasaydı bugün için neler söylerdi.

Müslümanların en fazla muhtaç olduğu bugünlerde kardeşlik duygusunun,tevhid anlayışın yokluğu, adalet, hak ve vahdet duygularının yetirilmesidir.

Ve biz Filistin’in yeniden mezhepçiliğe kurban etmekteyiz.

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara