Bir çok sektörle birlikte sinemacılığı da çökerten bir uygulama: 'Sigara yasağı'
Güney Amerika kıtasının küçük ülkesi Kolombiya'nın -üretimine devlet eliyle göz yumduğu ?kokain? haricinde- günümüzde dünyanın diğer bölgelerine gönderdiği en önemli ikinci ihracat ürünü, Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez ve onun tadına doyulmaz güzellikteki yapıtlarıdır.
Ve bu büyük kalem ustasıyla ilgili olarak, zamanında Türk basınına da yansımış olan şu ilginç olayı daha dün gibi hatırlıyorum:
Marquez, bundan yaklaşık 15 yıl önce sigarayı bırakmaya karar vermişti. Ancak, ömrü boyunca sürekli sigara içmiş bir adam olarak bu ?işkence?ye topu topu yirmi gün dayanabiliyor; yirminci günün sonunda da baygın bir hâlde başkent Bogota'daki hastanelerden birine kaldırılıyordu.
Doktorların, sedyeye iki seksen uzanmış olarak acil servise getirilen bu ?ulusal gurur anıtı? karşısındaki teşhisleri ise gayet kısa ve netti:
Gabriel Garcia Marquez?Marquez'in bünyesi artık nikotinle tamamen bütünleşmiş durumda. Sigarayı bırakırsa kısa süre sonra ölür!?
Nitekim, ünlü romancı da hastanede verilen ilaç ve serumlarla biraz derlenip toparlandıktan sonra, odasında karşısına merakla dizilen basın mensuplarına, ?Sigarayı bıraktığım andan itibaren tek bir kelime dahi yazamaz hâle geldim, bu iş bana göre değilmiş beyler? diyerek, yaşadığı sıkıntıya edebî bir boyut dahi katacaktı.
Aradan uzun yıllar geçti. Kendisiyle aynı gün dünyaya geldiğim Gabriel Garcia Marquez şu anda tamı tamına 80 yaşında ve romanlarını yazarken hâlâ sigarasını tüttürmeye devam ediyor.
Bu alışkanlığa bulaşmamış olanlar, yani gündelik hayatlarında düzenli sigara kullanmayanlar manzarayı bilmezler (hoş, zaten hiç bilmesinler de!); ancak bilenlerin gayet iyi bildiği üzere, insanın sigara ile kurduğu dostluk ve duygusal bağ işte aynen böyle bir şeydir. Başbakanınız ya da sağlık bakanınız sigaraya çok fena gıcık oluyor diye, öyle bir gün içinde sigarayı bırakamazsınız.
* * *
Hükûmet, bundan yaklaşık iki ay önce yürürlüğe soktuğu ?kamusal (ve dahi özel) alanlarda sigara içme yasağı? ile özünde gayet iyi niyetli, ancak sonuçları itibarıyla amacı fazlasıyla aşan, bu yüzden de ilk aşamadaki yararları bile artık son derece tartışmalı hâle gelen bir uygulamaya imza attı.
Başbakan Recep Tayyip ErdoğanBu yasağın gündeme gelmesinde de kabinenin sigara düşmanlığıyla tanınan iki üyesi, Sayın Başbakan ve Sayın Sağlık Bakanı'nın etkili olduğunu biliyoruz.
Yasak ?uçaklar? için doğruydu, ?şehirlerarası yolcu otobüsleri? için doğruydu, dar hacimli ve iyi havalandırılmayan bütün ?devlet binaları? için doğruydu?
Hadi, sıkı tiryakiler adına, kişisel özgürlük alanımızdan -kamu yararına- birazcık daha ödün vererek itiraf edelim ki ?ticarî taksiler? için de doğruydu.
Ve dahası, sigara içemediğimiz için her yarım saatte bir elimizin ayağımızın titrediği, kendimizi ilk fırsatta kapının ağzına attığımız, bugünlerde bazılarımızın orucunu bile sigarayla bozduğu Yeni Şafak binası gibi özel sektöre ait pek çok kapalı alanda uygulanması da doğruydu.
Günümüzde dünyanın bütün uygar ülkelerinde bu gibi mekânlar için benzeri yasaklar mevcut, olmayanlarda da olmalı zaten. Dumanınızı başkalarından yeterince izole edemediğiniz her ortamda, sigara içmeyenlerin -hele de çocukların- yaşama hakkına azamî düzeyde saygı duymaya mecbursunuz. Aynı şekilde, ben de bir tiryaki olarak mecburum.
Fakat, bütün ciddiyetim ve samimiyetimle iddia ediyorum ki yürürlüğe konulan bu yasakta ?eşeğin kulağına su kaçırıldı?. Ve ?Ülkede dumansız hava oluşturacağız? gibi fizik-kimya yasaları açısından anlamı olmayan garip bir iddia eşliğinde, dünyanın hiç bir devletinde görülmemiş bir hukuk despotizmine imza atıldı.
Sakın ola, hiç kimse bana bunun aksini iddia etmeye falan kalkışmasın.
Meslek hayatım boyunca iki pasaportun sayfalarını doldurdum, en döküntüsünden en zenginine 4-5 düzine ülke ve bir kaç yüz dolayında da yabancı kent gördüm. Ancak, emin olun, böylesine garabet bir sigara yasağı görmedim.
Gidenler bilir, dünyanın bu tür yasaklar konusundaki en uç ülkesi Singapur'dur. Öyle ki her duvarı yasak listeleriyle kaplı olan bu küçük ada devletinde, polislerin, izmaritini yere atan insanları ?dövme? yetkisi dahi vardır! Üstelik, bunu yaptıktan sonra o kişiye 1000 Singapur Doları da para cezası keserler!
Singapur'a -oraya buraya yapıştığında elektronik aletleri bozuyor ve çevreyi kirletiyor diye- valizde çiklet sokmak, ülkenin sınırları içinde çiklet çiğnemek yasaktır. Hattâ, hediyelik eşya dükkanlarında, üzerine Singapur'da geçerli yasakların -trafik işaretleri benzeri simgelerden oluşan- bir listesinin basıldığı eğlencelik tişörtler, şapkalar falan satılır.
Ancak, bu kadar katı kuralları olan bir ülkede dahi sigara içimine bütünüyle yasak getirilmemiştir. Ortamlar ne denli steril olursa olsun, havalimanlarında, otellerde, sinemalarda, kafeteryalarda, çatısı açık eğlence alanlarında ve insanların oluk gibi para harcayıp keyifli bir kaç saat geçirmeyi arzuladıkları bilumum mekânlarda sigara içenler için küçücük de olsa bir alan muhafaza edilir. Yeter ki ortamın genel havalandırması kaliteli olsun.
* * *
Ayarı, bazı hükûmet üyelerinin kişisel sigara alerjisi yüzünden dünya standartlarının çok ötesine geçmiş olan bu yasak, ülkemizde son iki aydan bu yana pek çok ticarî faaliyet gibi eğlence mekânı işletmeciliğini de ?nalları dikme? noktasına getirdi. İnsanlar, sigara dumanından korunmaları amacıyla yasaklara boğulurken, bu kez de işsizlik ve parasızlıktan ölmeye başladılar!
Bir sinema yazarı olarak, iki aydan bu yana gerçekten mecbur kalmadıkça hiç bir büyük alışveriş merkezine girmiyorum; oralarda yapılan basın gösterimlerini -çok önem verdiğim filmler haricinde- takip etmiyorum. Çünkü, bir sigara tiryakisi olarak, kasaba büyüklüğündeki bir binadan içeri girip orada 3-4 saat boyunca bir tek sigara dahi içemeyecek olma düşüncesi beni daha en başından itibaren bunaltıyor.
Sakın ola, bu konuda tekil bir örnek olduğumu da düşünmeyin. İnsanlığa ?Türk gibi sigara içmek? şeklinde bir deyim armağan etmiş olan bu necip milletin milyonlarca kadın ve erkek ferdi de aynı durumdalar?
Son iki aydır ülkedeki bütün alışveriş merkezleri; lokantaları, sinemaları, tiyatroları, pastaneleri, konser salonları, butikleri ve kafeteryalarıyla topyekün sinek avlıyor. Oysa, hepsi de bu gösterişli binaları işleten kuruluşlara her ay dolar bazında astronomik kiralar ödemek zorundalar. Daha şimdiden pek çoğu kapısına kilidi vurmuş durumda; ayakta kalmak için direnenler de Ramazan'ın yeme-içme sektörüne getirdiği doğal durgunluk nedeniyle ekstra bir kıvranış içindeler?
Ülkenin en önemli sinema salonu zincirlerinden birini işleten büyük bir şirkette müdür olarak görev yapan bir arkadaşım ?Tek kelimeyle mahvolduk? diyordu geçen hafta, ?Sinema bileti satışları, bir yandan sigara yasağı, diğer yandan da piyasada aylardır sürüp giden ekonomik durgunluk yüzünden yarıdan fazla azaldı. İnsanlar artık kapalı mekânlara girmek istemiyor ve hiç bir sinema işletmecisi de bu kötü gidişe uzun süre dayanamaz!?
Nitekim, bu tür işletmeleri temsil eden meslek örgütlerinin temsilcileri ?yasağın bazı istisnaları olması? talebiyle şimdilerde Başbakanlığın, Maliye ve İçişleri Bakanlığı'nın kapılarını birer ikişer aşındırmaya başladılar bile?
Her biri gerek tasarım, gerekse havalandırma sistemleri açısından birer ileri teknoloji harikası olan o devâsâ çatılı alışveriş merkezlerinin sinemalarında ya da kafeteryalarında otururken, bugüne kadar sigaramın dumanının yakınımda oturan herhangi birini rahatsız ettiğini ve bu konuda bir uyarı aldığımı hiç hatırlamıyorum. Çünkü bu tür mekânlarda öylesine etkili bir havalandırma düzeneği mevcut ki, sigaranızın dumanını inadına inadına birinin yüzüne doğru üfleseniz, duman yarım metre bile ilerlemeden dağılıp gidiyor. Kaldı ki geçmiş dönemdeki uygulamada sigara içenlerin oturdukları yerler bile bütünüyle ayrıydı, herkes kendisine ayrılan bölümlerde paşa paşa çayını kahvesini içip sohbetini yapıyordu.
Adı konulmamış bir ekonomik durgunluğun yılbaşından bu yana bütün sinsiliğiyle piyasayı kasıp kavurduğu ülkemizde, tekrar belirtiyorum ki söz konusu yasak amacını fazlasıyla aşmış ve giderek ulusal ekonomiye zarar verici bir nitelik kazanmıştır.
Devletin, ?sağlığımı koruma? gerekçesiyle özel aracımın içine kadar girip, kendi otomobilimde (aracı kullanan kişi dahi olmadığım halde!) sigara içiyorum diye bana 62 YTL para cezası kesmek gibi bir hakkı olamaz. Gerçek bir demokraside böyle bir baskı söz konusu değildir.
Bu denli cüretkâr bir yasak getirilirken, onun ekonomik, sosyolojik ve psikolojik alandaki fayda-zarar dengesi de doğru bir biçimde incelenmeli, ancak ondan sonra bu kadar geniş bir havzaya yayılmalıydı. Bir asırdır sigaranın ve içkinin her türlüsünü üreten, bana da 13-14 yaşımdan bu yana çatır çatır sigara satan pişkin bir sistem, bir sabah ansızın elimden şehir hatları vapurunun her tarafı açık güvertesinde sigara içme hakkını ve bununla bütünleşmiş bir ?İstanbul keyfi?ni alarak nasıl bir toplumsal ya da bireysel fayda elde edebileceğini sanıyor?
Kars'a yapılacak olan 24 saatlik bir tren yolculuğu sırasında, yemekli vagonda oturup, yanıbaşından rüzgâr gibi gelip geçtiğimiz onca Anadolu köyünün cama vuran yansımalarını bir bardak kahveyle birlikte bir de sigara tüttürerek izleyemeyeceksem, neyleyim ben öyle treni?
Eminönü'nden Kadıköy'e geçerken, şehir hatları vapurunun çatısına çıkıp, ortamın simgesi garsondan alacağım bir bardak demli çayın yanında bir de sigara yakamayacaksam, neyleyim ben öyle vapuru ve onun sunduğu aşırı steril ?Boğaz romantizmi?ni?
Duygusal olarak beni darmadağın eden bir filmden çıktığımda, salonun hemen yanındaki bir kafeteryaya çöküp henüz çok taze olan sinematografik hatıralarımı yâdederken, yanında bir de sigara tellendiremeyeceksem, neyleyim ben öyle filmi ve salonu?
12 saatlik bir -sigarasız- uçak yolculuğuna çıkarken, kalkıştan en az 2-3 saat önce gelmek zorunda olduğum bir havalimanında yolculuk stresini atmak için son bir sigara yakamayacaksam, bana ne o modern havalimanından? Heathrow, JFK, Frankfurt ya da Charles De Gaulle havalimanları yeterince modern değil mi? Öyleyse, insanlara oralarda neden sigara içebilecekleri küçük bölümler bırakıyorlar?
Geçen ay Haber 7 sitesi için yazdığım bir yazıda da dile getirmiştim. Türkiye'ye bir dönem başbakan, bir dönem başbakan yardımcısı ve ardarda bir çok dönem boyunca da milletvekili olarak hizmet vermiş, insanların kendisini bir kez olsun görebilmek için yıllarca sabahın köründe Anadolu yollarına dizildiği 82 yaşındaki hasta bir lideri ev hapsinde tutmak, onu her sabah bir jandarma erine tekmil vermek zorunda bırakmak yanlıştı, yakışıksız bir olaydı ve bu ülkenin vefâ geleneklerine uymuyordu.
Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı bu yakışıksız duruma geç de olsa son vererek Erbakan Hoca'nın ev hapsi cezasını affetti. İflah olmaz bazı Erbakan ve İslâm düşmanları haricindeki bütün toplumsal kesimler de bu affı kalben onayladılar. Çünkü, Dursun Karataş ve Abdullah Öcalan gibilerinin kiralık katillerine çok kolay layık görülen bir ?hastalık affı?, gerektiğinde elbette ki eski bir Başbakan için de işletilebilmeliydi.
Dibine kadar savunuyorum ki, aynı şekilde, sigara yasağı da bugünkü hâliyle yanlıştır ve abartılıdır. Ülkenin zaten alabildiğine kırılgan durumdaki ekonomik düzenine, hem sosyalleşmeyi hem de likit hareketliliğini sağlayan eğlence alışkanlıklarına her geçen gün biraz daha fazla sekte vurmaktadır.
Çeyrek yüzyıldır günde en az bir paket sigara içen, Ramazan ayında en çok sigara yüzünden zorlanan bir tiryaki olarak, ülkemde disiplinli bir sigara yasağı olmasına -özellikle de çocukları ve gençleri korumak adına- can-ı gönülden ?evet? diyorum. Ancak, beni kendi özel otomobilimin arka koltuğunda bile rahat bırakmayan böylesine mantıksız bir formatta değil!
Velhasıl, bu işin başka yolu yok; yanlış hesap Bağdat'tan geri dönecek ve söz konusu yasak er ya da geç daha makûl bir sınıra çekilecektir. Yoksa, hiç kimse merak etmesin; kapısını ?ağlama duvarı?na dönüştürmeye hazırlanan bir sürü ?batmış işletmeci? nedeniyle, pek yakında Sayın Başbakan'ın kendisi kederinden sigara içmeye başlayacak!
Yeni Şafak
Yorum Yap