Dolar

42,8436

Euro

50,6521

Altın

6.170,19

Bist

11.375,42

Sen 'mal' olursan, 'Fitne'yi de işte böyle gözüne sokarlar!

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-04-19 07:57:00

Sen 'mal' olursan, 'Fitne'yi de işte böyle gözüne sokarlar!

Hiç abartmadan söylüyorum; üst üste binince küçük bir dağ oluşturan borçlarını ödeyene kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geldi.

Ve ülkemizin en kaliteli seslendirme sanatçılarından biri konumundaki sevgili Cahit Şaher'in, gösterideki bazı kısa belgesel filmler için yaptığı o muhteşem seslendirmenin karşılığı olan sonuncu borç kalemini de daha henüz bir kaç hafta önce defterimden silebildim.

Neden mi söz ediyorum?

25 Kasım 2007 Pazar akşamı İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz ?Mustafa Akkad'ı Anma Gecesi?nden?

?Muhafazakâr câmianın varlıklı ağabeyleri ve ablaları! Gelirlerini elma, armut, kiraz festivallerine, ilk yağmurda dağılıp giden billboardlara ve birbirinden dandik tanıtım kitapçıklarına gömen muhafazakâr belediyecileri! Kendilerine hayatı anlamlı kılmak için yeni meşgaleler bulmakta güçlük çeken kodaman tüccarları! Propagandanın önemi üzerine konuşurken mangalda kül bırakmayan, ancak bu alanda hiç bir kalıcı icraatını göremediğimiz politikacıları! Allah aşkına, duyun artık şu sesimi? diye dövünerek haftalarca kapı kapı dolaşıp durdum geçen sonbaharda. ?Sinema, çağımızın en önemli iletişim aracıdır? diye söze girerek, görüştüğüm bütün muhataplarıma şu ortak uyarılarda bulunacaktım:

?Lütfen bu konuda başımızı kuma gömmekten vazgeçelim ve biraz vizyon sahibi olalım. Gerekirse Umre'ye bir kez daha az gidelim, dört çekerli değil de normal bir otomobile binelim, köyümüzde iki dönüm daha az tarlamız olsun. Fakat, küresel ölçekteki düşmanlarımızla savaşmanın en stratejik yöntemlerinden biri olan sinema endüstrisi içinde, artık gücümüz nisbetinde bir gedik açalım. Yoksa, Hollywood krallığı ve onu kuran Siyonistler, yanı sıra da yerküredeki diğer bilumum İslâm düşmanları, Müslümanların zaten son derece kırılgan olan küresel imajını, çok değil 5-10 yıl içinde tamamen yerle yeksan edecekler.?

Ne yazık ki kimselere anlatamadım derdimi? İki buçuk aylık çırpınıştan, bir düzine dolayında belediye başkanı ve bir kaç düzine kadar da varlıklı işadamının kapısını aşındırdıktan sonra, kös kös döndüm ?kürkçü dükkanı?na. Çaldığımız bütün kapıların ardından, bu unutulmaz gecenin organizasyonu için yine çıka çıka ?bizim aile?den para çıktı. Sevgili genel koordinatörümüz Nurullah Öztürk'ün kişisel inisiyatifiyle Yeni Şafak'tan 2.000 YTL ve -?Çağrı? yı hayatında izlediği en güzel film olarak daima hayranlıkla anımsayan- saygıdeğer icra kurulu başkanımız Mustafa Albayrak'tan da 7.000 YTL destek geldi. Beri taraftan, malzeme ve emek gerektiren bazı çalışmaları yürüten iki-üç iyi niyetli dost da sınırlı imkânları dahilinde el uzattı çabamıza?

Hepsi bu kadar? Bira üreticisi şirketlerin, bankaların ve cep telefonu operatörlerinin en dar kapsamlı bir müzik festivaline dahi milyonlarca dolarlık sponsorlukları gözü kapalı üstlendikleri bir ülkede toplam 9.000 YTL?

Merak edenler bir araştırsın bakalım; yapımcı-yönetmen Nebil Özgentürk'ün CNN-Türk kanalı için bütünüyle Denizbank'ın katkılarıyla çektiği, neredeyse tamamı keskin bir 'sol' bakış açısına sahip kısa filmlerden oluşan ?Türkiye'nin Hatıra Defteri? adlı dizi kaç paraya mâlolmuş.

?Mustafa Akkad'ı Anma Gecesi? için kapısını çalıp da ardı ardına kaypakça zırlamalar işittiğim bütün o ?heyecanını yitirmiş?, ?içi geçmiş?, ?ruhu pörsümüş? anlı şanlı İslâmcı tiplerin adlarını şimdi burada tek tek sıralasam, bir daha kolay kolay insan içine çıkamazlar. Ancak, şimdiye kadar böyle ucuz bir teşhire hiç tevessül etmedim ve bundan sonra da etmeyeceğim. Ben de onun yerine, boyumu fazlasıyla aşan bu tür masraflı organizasyonlara bir daha hiç girişmemeye yemin ettim. Yaptığımız o program, başta El Cezire olmak üzere, İslâm dünyasının bir çok televizyonunda övgü dolu haberlere konu olmasına ve video kayıtları Akkad'ın memleketi Suriye tarafından resmen talep edilmesine rağmen?

Çünkü, bu konudaki ikinci bir girişimimde evime haciz gelmesini ve ?suflî bir iş? karşılığında (bu deyim, bana değil bazı muhataplarıma ait) çocuklarıma madara olmayı göze alamazdım doğrusu?

Son günlerde çeşitli basın-yayın organlarından arayıp, Hollandalı faşist politikacı Geert Wilders'in hazırladığı ?Fitne? adlı İslâm karşıtı propaganda filmiyle ilgili olarak görüşlerimi öğrenmek isteyenler oluyor. Telefonla bağlandığım bütün radyo ve televizyonlara, yorumumu talep eden bütün internet sitelerine hep aynı şeyleri söylüyorum:

?Sinema ve televizyon yoluyla gerçekleşen bu gibi nefret dolu çıkışlar, Müslümanların henüz iyi günleri sayılmalıdır. Görün bakın, söz konusu propaganda alanı üzerinden önümüzdeki yıllarda daha nice iğrenç saldırıyla karşılaşacağız. Sinemanın 110 yıllık tarihçesi boyunca dünya çapında 5 tane yönetmen çıkartmamış olan İslâm âlemi de böyle bir cezaya fazlasıyla müstahaktır. Terazisi hiç şaşmayan Yüce Allah, o mutlak adaleti içinde, her kuluna gayreti oranında mutlaka ödülünü veriyor. Velev ki böyle bir gayreti sergileyenler şeytani amaçların peşinde koşuyor olsalar dahi??

16 dakika uzunluğundaki ?Fitne?yi, ilk kez iki hafta kadar önce internette gülmekten karnıma ağrılar girerek seyrettim. Hollanda siyaset arenasının soytarısı konumundaki Geert Wilders adlı komik saçlı ve komik suratlı bir hıyarın, toplasanız 5000 dolar maliyeti bile olmayan zavallı bir filmi bu. İslâm'ın ilkelliğine ve vahşetine ?kanıt? olarak kullandığı görüntülerin yüzde 95'i de insanlık ailesinin ortak belleğine İslâm'ın en kötü yorumunu kazandırmış olan Vahhabi hareketi mensubu El Kaide ve Taliban örgütlerinin akıl, mantık ve vicdan dışı uygulamaları. Bir de bazı Afrika ülkelerindeki ?kadın sünneti? geleneği gibi, gerçekte İslâm ile hiç bir bağlantısı olmayan kimi ilkellikler...

Ortaokul çocuklarının ?power-point? ödev sunumlarından farksız bir yapım tekniğiyle hazırlanmış olan bu döküntüyü, Allah'ın geri zekalı bir Faşist dangalağı, topu topu 10 günlük milletvekili maaşını bir kurgu stüdyosuna vererek kolayca yaptırmış. Ancak, gelin görün ki bütünüyle Youtube görüntüleri ve gazete kupürlerinden oluşturulmuş böyle bir amatörlük gösterisi bile İslâm dünyasını son iki aydır hop oturtup hop kaldırmaya yeterli geldi. Her yerde bir feryat, bir figan ki sormayın gitsin.

Pekiyi, böylesi tahriklere cevap olarak ortaya ne gibi karşıt argümanlar koyabiliyor bizim o 1 milyarı aşkın müminden oluşan heybetli ümmetimiz? Bütün numaramız, üzerinde kötü bir Felemenkçeyle ?İslâm barış dinidir? yazan yamuk yumuk pankartlarla caddelerde sloganlar atan öfkeli adam ve kadınlardan ibaret?

Bundan daha fazlasını yapabilmek için, İsrail'e, kurulduğu tarihten itibaren her yıl dünyanın dört bir köşesinden düzenli olarak ?kan parası? ödeyen Yahudi işadamları kadar yiğit ve ülküperver olmanız gerekir.

Ne kadar ?ümmet? olursanız, ne kadar ?infak? ederseniz, bu dünyada şeytana ve onun insan kılığındaki işbirlikçilerine karşı o kadar sağlam ayakta kalabilirsiniz demektir. ?Ümmet? ve ?infak? bilinciniz yoksa, o durumda her türlü aşağılayıcı filme de hazırlıklı olun. Aynı şekilde, Yahudi askerlerinin cami bombalayıp Kur'an-ı Kerim'leri yakmasına da, Sabetaycı bir rektörün yasa-masa falan sallamayıp 18 yaşındaki tesettürlü kızları gözyaşları içinde yerlerde süründürerek (kendi anneleri de tesettürlü olan) emir kulu güvenlik güçlerine kapı dışarı ettirmesine de?

Şöyle bir bakın bakalım, İslâm Kalkınma Bankası denilen kuruluş tarihi boyunca İslâm'ın olumlu propagandasını yapan bir tek sinema filmini finanse etmiş mi? İran dışında bir tek İslâm ülkesinin sinemayla doğrudan ilişkili bir bakanlığı bulunuyor mu? Dünyanın yarısını temsil eden tam 57 ülkenin üye olduğu İslâm Konferansı Teşkilâtı'nın bir ?sinema dairesi? var mı?

Yok elbette? Ne de olsa ?suflî işler? bunlar? Bizim, ?Coca Cola yazısına tersten bakılınca 'Allah yok, Mekke yok' yazısı çıkıyormuş? gibi çok daha derin ve önemli meselelerimiz var! Ha, bu arada ?secdeye gelip namaz kılan sözde firavun mumyası? ile ?margarinlerin içindeki gizli domuz yağı? muhabbetini de unutmayalım.

İslâm dünyasının sinema alanındaki ilk ve tek yıldız yönetmeni olan rahmetli Mustafa Akkad için (yine İslâm dünyasında ilk olacak) bir belgesel film hazırlamak istediğimde, ?Ah be Ali gardaşım, çoh eyi ve güzel düşünmüşsün, emme ve lakin böyle işler için heç bütçemiz yoh bizim? diyerek timsah gözyaşları döken bol acılı ve soğanlı dürüm kebap düşkünü ?köylüler? tarafından yönetildiğimiz sürece de bu gibi sinemasal hayâller hiç gerçeğe dönüşmeyecek.

 

Yeni Şafak

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Bin yıllık Türk kültürünün izlerine Tomarza'da rastlandı

Haber Ara