Biz Türkler, Türkiye ve Türk kültürüne ilişkin olarak uluslararası alana sunduğumuz her türlü tanıtıcı simge ve bunların küresel kamuoyunda oluşturduğu pozitif etkileri, gerçekte elde ettikleri hasattan çok daha fazla abartmaya meyyâl bir milletiz. Bu naif hayâlciliğimiz Mustafa Kemâl Atatürk için yarım asırdır her 10 Kasım'da ilkokul çocuklarına okutulan ?Saat 9'u beş geçe / Atam Dolmabahçe'de / Gözlerini kapadı / Bütün dünya ağladı (!)? dizelerinden Kanuni Sultan Süleyman ya da Fatih Sultan Mehmet'in günümüzde dünyanın istisnasız her köşesinde en az birer pop yıldızı kadar yakından tanınan ?cihan hükümdarları? oldukları iddiasına kadar uzanır gider. Dahası, günlük gazetelerimizdeki spor sayfaları ve televizyonlardaki spor bültenleri bile, ?babasız büyümüş, sürekli ilgi isteyen öksüz çocuk? edâsındaki bu yaklaşımdan fazlasıyla nasibini almakta... Bizim basın-yayın organlarına inanırsanız, ABD'den Zambia'ya kadar bütün dünya medyası son 15 gündür işi gücü bırakmış yalnızca Türk millî futbol takımıyla ilgili haberler yayımlayıp durmakta... Oysa, kollektif bilinçaltımıza yerleşmiş olup bütün azgelişmiş üçüncü dünya ülkelerinde de şu ya da bu oranda mutlaka varolan trajik ?tanınma açlığı?mızın bir tezahürü konumundaki böylesi bir yorum tarzı kesinlikle gerçek ve de gerçekçi değil... Keşke o boyutlarda tanımış olsalardı; ancak gerçek şu ki Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü günümüzde dünyada işi ?tarih yazmak? olan bir kaç yüz bin bilim adamı ve de tarihe meraklı bir kaç on milyon dünyalı haricinde hiç kimse doğru düzgün tanımıyor. Bırakın yapıp ettiklerinin ayrıntısıyla, pek çok yerde daha isim olarak bile tanınmıyor Atatürk. Dolayısıyla, öldüğü zaman ?bütün dünyanın kendisi için ağlaması? falan da söz konusu değil! Aynı şekilde, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman isimleri de doğu kültürüne meraklı tarihçiler dışında, yeryüzünde yaşayan 6 küsur milyar insanın ezici bir çoğunluğu için telaffuzu zor iki Müslüman isminden daha fazla bir anlama gelmemekte... Ve nihayet, işin doğrusu şu ki dünya medyası, son Avrupa kupasında mücadelede eden, hele de finale doğru ilerleyen her takıma benzer oranlarda yer verdi. Bizim spor editörlerinin (ulusal gururumuzu okşayıp yayınlarına prim yaptırmak adına) bol keseden iddia ettikleri gibi, batının bütün büyük televizyon kanalları ya da prestijli gazetelerinin spor sayfaları ay-yıldız desenleriyle falan kaplanmadı. Eğer yapılan yayınlara bakarak bu yargıya varıyorsanız, bilesiniz ki onların aynısı diğer takımlar için de yapılmıştır. Çünkü, Türk millî futbol takımı da varabildiği son noktaya kadarki performansıyla onlar için bir haber malzemesiydi ve doğal olarak bunu tepe tepe kullandılar. Ancak, sonuç itibarıyla, yarı finale çıkan Rusya'ya, İspanya'ya ve Almanya'ya ne kadar ehemmiyet verildiyse, bizim takımımıza da o kadar önem ve değer verildi. Aksi bir durum da derin tarihsel kökleri bulunan ?ayyıldız allerjisi?ne sahip, alabildiğine ?soğukkanlı? ve ?maddeci? Avrupa medyası için zaten son derece garip bir durum oluştururdu. Velhasıl, kendimizi ve kendimize ilişkin küresel ölçekteki yansımaları abartmayı pek bir seviyoruz. Bu da ister bir ?kişi? isterse de ?kurum? olsun, dünya çapında siyasal ve sanatsal markalar ortaya koyma noktasındaki kabızlığımızdan kaynaklanıyor aslında. Dünyaya satacak yeterince markamız yok; o yüzden de var olan az sayıdaki ?marka?yı haddinden fazla abartarak teselli buluyoruz. Türklerdeki bu ?marka kabızlığı?nın yerküre ölçeğindeki tek istisnası ise ?İstanbul kenti?dir. 1990'ların başlarından bugüne kadar ellinin üzerinde yurt dışı görev gezim oldu. Bunların bazılarında, bırakın Türkiye'ye ilişkin ayrıtıları, daha hayatında Türkiye'nin adını duymamış olan bir sürü insanla karşılaştım. Hem öyle Amazon'da ya da Himalayalar'da falan da değil, Avrupa'nın, Latin Amerika'nın, Afrika'nın göbeğinde! Evet, görüp konuştuğum farklı ırklardan insanlar çoğu kez Türkiye diye bir ülkenin varlığından dahi habersizdiler; bilenler de yerini tam olarak tarif edemiyorlardı. Ancak, bunların istisnasız tümünün ?İstanbul? -ya da bazı durumlarda ?Constantinapolis?- diye bir kentin varlığını bildiklerini hayretle gözlemledim. Görünen o ki 3000 yıldır yeryüzünde var olan İstanbul'un uluslararası kamuoyuna artık en azından ?adını belletme? gibi bir derdi kalmamış durumda... Ancak, İstanbul ismen iyi-kötü tanınıyor tanınmasına ama, sıra kendisiyle ilgili bir çok hoş ayrıntının bilinmesine gelince, bu defa da böyle bir stratejik görevi 1978 yapımı Alan Parker klasiği ?Geceyarısı Ekspresi? üstleniyor. Bavyera'daki çiftçi Alman'ından Grönland'daki eskimosuna, Peru'daki İnka yerlilerinden Singapur'daki elektronik eşya satıcısı Çinlilere, 1990'ların başlarından günümüze kadarki bütün dış gezilerimde ?İstanbul hakkında ne biliyorsunuz?? sorusunu yönelttiğim yığınla insan bana âdetâ söz birliği etmişçesine ?Geceyarısı Ekspresi filmini izlemiştim. Orası güzel, fakat biraz tehlikeli bir şehir galiba? cevabını vererek her defasında mideme kramplar sokmuştur. Özetle, bugüne kadar millet olarak sahip olduğumuz en büyük ?küresel marka?, tarih boyunca uğruna milyonlarca insanın öldüğü İstanbul kentidir ve bizler henüz onu bile dünya çapında lâyık olduğu düzeyde tanıtabilmiş değiliz. İşte, Avrupa Birliği'nin İstanbul'u 2010 yılı için ?Avrupa Kültür Başkenti? ilan etmesi, bizlere bu konudaki can sıkıcı ataletimizi kırıp harekete geçme noktasında gereken enerji ve sinerjiyi sağlayabilecek çok önemli bir fırsat sunmakta... İlk kez 1985 yılında, dönemin Yunanistan Kültür Bakanı ve eski sinema oyuncusu Melina Mercouri'nin önerisiyle hayata geçirilen ?Avrupa Kültür Başkenti? projesi, 2000 yılına kadar yalnızca birlik üyesi ülkelerin önemli kentleri arasında dolanıp duran bir unvan olarak kaldı. Ancak, sonrasında ise ilgili kurullar yalnızca üyelerin değil, aynı zamanda üye adayı konumundaki ülkelerin önemli kentlerini de bu kapsama dahil ederek son derece olumlu bir karar imza attılar. İstanbul da 2010 yılındaki etkinlik ve kutlamalarda bu açılımın meyvelerini yiyecek. Devlet organları, ?payitaht?ın eski merkezi İstanbul'un ?Avrupa Kültür Başkenti? ilan edilmesi öncesi ve sonrasında bütünüyle boş durmadılar elbette. Bu amaçla başarılı bir lobi faaliyeti yürütüldü; karar çıktıktan sonra da hazırlıkları yürütmekle görevli ?2010? adlı özel bir kurul ve ona bağlı bir bütçe oluşturularak kamuoyundan ?ilginç fikirler? toplanmaya başlandı. O cephedeki hazırlıklar halen tıngır mıngır yürüyüp gidiyor. Bu arada benim de bu kurulun önüne gidip ön elemeyi geçen bir projem söz konusu: Daha önce Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sunduğum ve oradan küçük bir yapım desteği alan ?İçinden İstanbul Geçen Filmler? adlı belgesel film projesini, içine Avrupa başkentlerini tek tek dolaşacak gezici bir sinema sergisi ve bir de prestij albümünü katarak, 2010 hazırlıklarını yürüten komitenin bilgisine sundum. Aldığım duyumlara göre proje orada da beğenilip ön elemeyi geçmiş, kısa süre önce arayıp konuyla ilgili ayrıntılı bir çalışma takvimi ve kesin bütçe istediler. Ancak, bu yazının konusu da hedefi de benim söz konusu tanıtım faaliyetlerine yaptığım ?okyanusta bir damla? kabilinden o mütevazı katkı değil... Asıl olarak, böyle bir yazı vesilesiyle, Kültür ve Turizm Bakanımız sayın Ertuğrul Günay'a okurlarımızın da huzurunda çok daha büyük, iddialı ve geniş kapsamlı bir ?İstanbul tanıtım projesi?nin ana fikrini teslim etmeyi arzuluyorum. Bu öyle bir proje ki içinde, bize ait her türlü değer gibi küresel ölçekte genel bir ?tanınırlık sorunu?yla boğuşan İstanbul'u çok değil iki-üç yıl içinde yeryüzünün en fazla merak edilen ve bunun sonucunda da en yoğun biçimde ziyaret edilen kentine dönüştürecek olan ?altın bir formül? gizli... Projemizin odak noktasında, ?Amerikan televizyon endüstrisinin altın çocuğu? olarak kabul edilen bir adam var. Sektörde bilinen kısa adıyla J.J. Abrams; tam adını merak edenler için ise Jeffrey Jacob Abrams... 27 Haziran 1966 New York doğumlu bu yapımcı, yönetmen ve senarist ağabeyimiz, geçen yıl ABD'nin önde gelen dergilerinden Entertainment Weekly tarafından ?Birleşik Devletler'in En Zeki 50 İnsanı? arasında gösterildi. Ki bana kalırsa, bu geç bile kalmış bir seçimdi. Çünkü, kendisinin -sektördeki ilk sıçramasını sağlayan- popüler polisiye dizi ?Alias?ın doğuşundaki stratejik rolü, ardından ?Görevimiz Tehlike-3? vesilesiyle bu eski öyküye yönetmen olarak getirdiği taze yorum ve nihayet günümüzde adını bütün dünyada bir fenomene dönüştüren en büyük bombası ?Lost? ile sinema-televizyon dünyası için yepyeni fikirler icat etme noktasında bir numara olduğu zaten fazlasıyla tescillenmiş durumda... Tekrar ediyorum, dört sezondur bütün dünyayı kasıp kavuran ?Lost? dizisini J.J. Abrams yazdı ve yaptı. O yüzden, 42 yaşındaki bu çılgın Amerikalının aldığı ödüllerin de hesabı tutulamıyor artık... İşte, bize de İstanbul'u dünya çapında patlatmak ve onu yeryüzünün en çok tanınan, en fazla merak uyandıran, en yoğun ziyaret edilen kenti yapmak için bizzat bu adamın vizyonu lâzım... Ve böylesine iddialı bir proje de derme çatma koşullarda ilerleyen herhangi bir Türk prodüksiyon şirketini ya da günü gününe uymayan plansız programsız televizyon kanallarımızı fazlasıyla aşar. Olaya doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti Devleti, daha doğrusu onun adına Kültür ve Turizm Bakanlığı girmeli ve bu ?özgün senaryo sihirbazı?nı Türkiye'ye en kısa zamanda ?devlet konuğu? olarak davet etmelidir. J.J. Abrams'a verilecek olan açık çek karşılığında, ondan talebimiz ise aynı açıklıkta olacaktır. ?Lost?ta sergilediği yüksek zekâ gösterilerinin benzerlerini içeren, öyküleri bütünüyle İstanbul'da geçecek ve onu yeryüzünün bir numaralı gizem merkezi olarak sunacak en az iki-üç sezonluk dev bir ?televizyon dizisi? projesiyle bu kenti bütün dünyaya tanıtmak... Adım kadar eminim ki Abrams'ın yazıp yöneteceği (ya da en azından güvendiği birine yönettireceği) iki-üç sezonluk, adı da doğrudan doğruya ?Istanbul? olacak böylesi bir dizi, çok değil yalnızca bir kaç yıl içinde bütün dünya gençliğini ayağa kaldırıp ?İstanbul manyağı? yapacaktır. Konu oldukça geniş ve de derin... O yüzden, ayrıntılara gelecek hafta gireceğim. YENİ ŞAFAK
İstanbul'u dünya çapında'marka kent' yapabilecek kişi, J.J. Abrams'tır!
19 Yıl Önce Güncellendi
2008-06-28 06:50:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap