Bu haftaki köşemi, sinema üzerine spesifik bir konuyu ele almak yerine, son dönemlerde okurlarımdan sıklıkla gelen bazı soruları en kısa ve dürüst bir biçimde cevaplandırmaya ayırdım.
Umarım, ilgili soruların sahipleri bu cevaplarımdan yeterince tatmin olurlar.
?Millî Sinema? hareketinin koca çınarı Yücel Çakmaklı, bu harekette orta kuşağın temsilcisi İsmail Güneş ve naçizane ?bugün?ü temsil etme çabasındaki ben... Zaten bütün ömrümüz hep bir ?derleyip toparlama, biraraya getirme? hayâliyle geçmedi mi? SORU 1: Ekşi Sözlük'te ya da başka bir sitede müstear adlarla yazı yazıyor musunuz?
Hayır. Ben müstear adlarla yazı yazıp kaçak güreşmeye inanmam; bunu bir ?korkaklık gösterisi? sayarım. İnternette, birileriyle sert tartışmalara, hattâ karşılıklı sövüp saymaya giriştiğim forumlar da dahil olmak üzere, gerçekten benim kalemimden çıkmış yazıların altında mutlaka adım ve soyadım vardır. ?Müstear?ın -sözde- koruyucu kalkanının ardına sığınarak hiç bir şey yazmam. Takma isimlerle, Frenkçe ?nick?lerle onun bunun hakkında bol keseden atıp tutan zavallı tipleri de hiç sevmem.
Ekşi Sözlük'te yazar değilim; daha önce bu sütunlarda bir-iki kez belirttiğim üzere, olmayı da düşünmüyorum. Öyle ki yakın geçmişte bana bu siteye giriş şifrelerini parayla satmayı ya da armağan etmeyi teklif eden sözlük yorumcuları dahi oldu (hepsinin maillerini arşivimde saklıyorum); ancak böylesine alengirli bir tezgâha bulaşmaya hiç ihtiyaç hissetmedim. Orayı, yaş ortalaması 14,5 olup, ?Yiyelim, içelim, internetten kız bulalım, bilgisayar başında sabaha kadar çürürken ne kadar kutsal kişi, kurum ve kavram var ise hepsiyle dalgamızı geçip, kafamıza uymayan herkese de bol bol hakaret edelim? şeklinde pek özgün bir hayat felsefesi geliştirmiş olan muhteşem bir gençlik kitlesine bırakmak, hepimiz açısından çok daha hayırlı olacaktır.
Benim anılan site ile tek ilişkim, ismimin altında zaman zaman beliren, ?demokratik eleştiri hakkı? sınırlarını aşıp hakaret denizinde yüzmeye çıkmış kimi iğrenç yorumları (*) sildirmek üzere bazı hukuksal mekanizmaları işletmekten ibaret? Onu da zaten benim yerime avukatım yapıyor ve henüz bilmeyenlere, internetteki her türlü metnin ?basın kanunu?na tâbi olduğunu usûlünce hatırlatıyor.
Daha farklı bir zaman ve zeminde, Yeni Şafak'ın -artık aramızda olmayan- simge isimlerinden, çok genç yaşta ahirete uğurladığımız sevgili ağabeyimiz Nusret Özcan'la bir sohbetimizden... SORU 2: Yeni Şafak'ta neden haftanın daha fazla günü yazmıyorsunuz?
Bunu peşinen unutun. Siz beni içtenlikle seviyor ve sinema alanındaki mücadelemi destekliyor olabilirsiniz; ancak bilesiniz ki bu dünyadaki herkes bu satırların yazarını sizin düzeyinizde sevmiyor ve desteklemiyor. Ben, İslâmî câmianın medyasında son yıllarda gözlediğim yeni yapılanma biçimi karşısında ?büyüme?yi falan çoktan geçtim; 23 yıllık zorlu bir meslek hayatının ardından dişimle tırnağımla elde ettiğim ?mevcut?u muhafaza etmeye çabalıyorum.
?Daha fazla? ve ?daha derin? yazma meselesi, ancak www.alimuratguven.com devreye girince çözülecektir. Sağolsun, bazı grafiker dostlarımız bizim için zarif ve işlevsel bir site tasarımı hazırlamakla meşgûller. Zamanı gelince, bir yandan adımı taşıyan bu site, öte yandan da an itibarıyla yarısına gelmiş olduğum ?Siyasal İslâm'da 25 Yıl? adlı otobiyografik kitabımla topluma söyleyeceklerimi yeterince ayrıntılı ve kamuflajsız olarak söyleyeceğim. Eğer, Türkiye'nin insanî ilişkilerde geldiği bugünkü noktadan dolayı samimiyetle acı çeken bir Müslümansanız, yazdığım kitabı görmeden ölmeye kalkmayın sakın! Çünkü, daha şimdiden bilesiniz ki bu kitap piyasaya çıktığında oldukça hareketli bir süreç yaşayacağız. ?Kol kırılır, yen içinde kalır? masalıyla bir kuşağın uyutulup sömürüldüğü günler geride kaldı artık. Henüz ölmeden karşılıklı olarak alınıp verilmesi gereken bir sürü gasp edilmiş hak, mütedeyyin kamuoyuna enine boyuna açıklanması gereken bir sürü hassas konu var. İnşaallah, hem sitemiz hem de kitabımız üzerinden bu ?kapanmamış hesaplar?ın hepsini ölmeden önce topyekün halledeceğiz. Sitenin muhtemel yayına geçiş tarihi bir-iki ay içinde, kitap ise 2009 ilkbaharında piyasaya sürülecek. Yayınevim sabırsızla bu çalışmayı bitirmemi bekliyor.
?Hans von Aiberg? sahte isimli büyük astronom, astrolog, fizikçi, falcı, Hanif İslâmcı, ırkçı, kendi çapında Kemalist ve çocuk pornosu biriktiricisi muhteşem ?bilge?: Bülent Ayberk SORU 3: Muhafazakâr kesimin sinema yapımcıları, yönetmenleri, oyuncuları ve/veya yazarları arasında bir sinema vakfı, derneği ya da benzeri türden geniş katılımlı bir meslekî örgütlenmeye öncülük etmeyi düşünüyor musunuz?
Bunu da tez zamanda unutun. Böyle bir şeyi, bugünlere göre biraz daha naif bir bakış açısına sahip olduğum 2-3 yıl öncesinde, çocuksu bir samimiyet içinde gerçekten arzuluyordum. Ancak tanık olduğum kimi iğrenç ötesi ilişki biçimleri ve şahsıma yönelik hoyratça muameleler, İslâmî kesimden bu anlamda ?ne köy, ne de kasaba olamayacağını? bana fazlasıyla gösterdi.
Bir İslâmcının hayatta en fazla nefret ettiği canlı türü, ne bir yılan, ne bir akrep, ne bir komünist, ne bir alkolik, ne bir başörtüsü düşmanı, ne de bir eşcinseldir.
Bir İslâmcı, en çok ?bir başka İslâmcı?dan nefret eder.
Şimdiye kadar bu sütunlarda yazdıklarımı yeterince samimi buluyorsanız, o halde bu sözümü de kulağınıza küpe yapın. Allah ömür verir de kitabımı bitirebilirsem, uğruna gençliğimin en güzel ve en verimli yıllarını harcadığım kimi ümmetçi değerlerin bu ülkedeki -sözde- savunucularının beni ve yüreğimde taşıdığım o katıksız idealizmi nasıl da bozuk para gibi harcadıklarını; dindarlığımın ilk gençlik dönemlerinden miras kalan güçlü bir kardeşlik duygusu içinde yere göğe sığdıramayıp haklarında şimdiye kadar yüzlerce yazı kaleme aldığım kimi ?ünlü? adam ve kadınların kibir, haset, ikiyüzlülük, nefret ve ihanetle bezeli öykülerini tek tek okursunuz inşaallah?
Velhasıl, biz ?komünist? miyiz ki bir çatı altında bir araya gelip ortak bir değeri kardeşçe ve işbirliği içinde savunmayı başaralım?
Bizler ancak birbirimizi yer, hemcinslerimizin emek ve başarılarını görmezden gelir, birbirimizin ardından kıskançlık duyguları içinde sinsice konuşur dururuz.
?Mustafa Akkad'a Vefa Gecesi?, 25 Kasım 2007 / Cem Karaca Kültür Merkezi, Bakırköy-İstanbul SORU 4: Yeni Şafak'tan ayrılmayı düşünüyor musunuz?
Bilmiyorum. Genel yayın yönetmenim günün birinde, ?Senin yazıların ve hayattaki genel duruşun, bu gazetenin şimdiki siyasal çizgisi ve idealleriyle örtüşmüyor, artık birlikte çalışamayacağız? derse, o zaman zaten konuşulacak bir şey kalmaz, ben de her onurlu adam gibi ayrılırım. Ki bu da toplam 2-3 dakika sürer. Çünkü benim Yeni Şafak'ta bir odam, bir bilgisayarım ya da belli bir mekânım yok. Bütün yapacağım şey, bu fakiri gerçekten sevmiş ve yıllardır inatla yürüttüğü mücadelenin özünü lâyıkıyla kavramış üç-beş tane uzun yol arkadaşlarımla helâlleşmekten ibarettir.
Böyle bir durumun dışında ise bazı günlük yıpranmalar karşısında gereksiz bir artistlikle ?kale?yi terk edip, son üç yılda sektör içinde -sinir sistemimi ortaya koyarak- gayet saygın bir konuma getirdiğim şu tek kişilik ?Yeni Şafak Sinema Servisi?ni, yaşadığımız konjonktürde pek moda olduğu üzere, sol câmiada aylarca iş bulamadığı için mecburen Yeni Şafak'a -o da ilk fırsatta kaçmak üzere- kapağı atacak bir liboş-solcuya kolayca bırakmayı da istemem doğrusu?
O yüzden, şimdilik bir süre daha, kuruluşuna ve büyümesine çok ciddi emeklerim geçen bu gazetede olacağım.
SORU 5: Google'da adınızı tarattığımızda, ilk sayfalardan itibaren karşımıza bazı abuk subuk siteler ve forumlar çıkıyor. Buralarda da size ağır bir biçimde hakaret eden; hırsızlıkla, kiralık katillikle ya da ajanlıkla suçlayan bazı garip yazılar var. Bu yazıların anlamı nedir? Anlatılan olaylarda herhangi bir doğruluk payı var mı?
Uzun bir süredir hakkımda yapılan bütün Google taramalarında alt alta sıralanıp duran bu gibi saldırgan siteler ve forumlar aslında ?tek bir elden? yönetilmektedir. Hepsinin ardında, vaktiyle araştırmacı gazetecilik yaparken foyasını meydana çıkardığım ünlü bir şarlatan, ?Hans Von Aiberg? uyduruk adlı sahte bilim adamı Bülent Ayberk ve geriye kalan üç-beş azgın müridi bulunmaktadır. Sözünü ettiğiniz asılsız iddialarla dolu hakaret sitelerini hazırlayan, sonra da oralarda yazdıklarını başka ?ayna siteler?e taşıyan ve yine kendi açtığı forumlara kopyalayan kişi ise Bülent Ayberk'in Türk asıllı bir ABD vatandaşı olan sağ kolu Oğuz Kayı'dır. Ayberk'in oluşturduğu ?Hanif-Protestan İslâm? hareketine gözü kara bir biçimde bağlı olan bu mürit halen New York'ta yaşamakta olup, orada kamyon şoförlüğü yapmakta, boş zamanlarında ise internete girdikçe bu tür saldırgan siteler hazırlamaktadır.
Sitelerin servis sağlayıcıları ABD'de olduğu için bunları internet ortamından tek tek kaldırtmak çok uzun ve de masraflı bir hukuk savaşını gerektiriyor. Benim ise mütevazı koşullarda yaşayan bir medya emekçisi olarak bunu yapmaya gücüm yok. Bir kez Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI'a konuyu doğrudan yazdım ve şikayet ettiğim tekil bir adres kısa süre sonra kapatıldı. Ancak, ABD gibi düşünce özgürlüğüne büyük değer verilen bir ülkede, muhataplarınızın -içeriğini tam olarak anlayamadıkları- bir takım siteler hakkında, onlara 10 bin km öteden elektronik posta yoluyla kuru kuruya şikayette bulunarak her zaman böyle kesin sonuçlar almanız mümkün değil. İddialarınızı özenle çevrilmiş belgeler ve dahası iyi bir Amerikalı avukat eşliğinde kanıtlamanız gerekiyor. Ben de böyle geniş kapsamlı bir girişimde bulun(a)madığım için, 2000'li yıllarda, geçmişte yenilen ?acı goller?in kuyruk acısı içinde hazırlanmış bu tür siteler ve forumların büyük bir bölümü -sahibi bile artık onlarla ilgilenmediği hâlde- uzun süredir yayında duruyor.
İnternet sitemizin sinema butonu altındaki ?eski haberler? bölümünden, konuyla ilgili olarak bir kaç yıl önce Haber7 sitesinde yayımlanmış uzun haber-röportajımı okuyarak, Türkiye'deki İslâmî hareketin şimdiye kadar gördüğü en sapkın, en manyakça tarikat oluşumunun ayrıntılı öyküsünü ve benim bu gruba vaktiyle vermiş olduğum zararı çok daha iyi anlayabilirsiniz. Dolayısıyla, Ayberk ve adamlarına vurduğum ölümcül darbe karşısında onlardan duyduğum hakaretler az bile aslında. Bir ara, aralarındaki gizli internet yazışmalarında beni ?ortadan kaldırmaktan? söz etmişlerdi ki bu kayıt da halen elimde duruyor.
Velhasıl, sözünü ettiğiniz saldırgan siteler ve bağlı forumlar, belli ki bir süre daha sanal âlemde dolaşmaya devam edecek. O yüzden, bir okur olarak, şimdiye kadar yaptıklarım ve yazdıklarım üzerinden benim ahlâkî notumu vermişseniz, bu tür çatlak sesleri de fazlaca kafanıza takmamanızı tavsiye ederim. Basın sektöründe çalışan herkesin bolca düşmanı bulunur.
SORU 6: Geçen yıl bir grup sinemacı arkadaşınızla birlikte düzenlediğiniz ?Şehadetinin İkinci Yıldönümünde Mustafa Akkad'ı Anma Gecesi?, hem çok değerli bir sinemacıya yönelik Müslümanca bir vefâ gösterisi olarak, hem de ülkemizdeki muhafazakâr sinemacı ve sinema yazarlarının içinde bulundukları ataletten silkinmeleri adına son derece pozitif sonuçlar doğurmuştu.
Yakın zamandaki bir yazınızda ise ?bu yıl da benzer bir anma törenini, ilkinden çok daha iddialı koşullarda düzenleyeceğinizi? belirtiyordunuz.
Bu projedeki son durum nedir? Gerçekten de ikinci bir ?Mustafa Akkad Buluşması? düzenleyecek misiniz?
Sözünü ettiğiniz o yazıyı yazdığım günlerde, başta İstanbul'un büyük bir ilçe belediyesi olmak üzere, sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen bir kaç resmî kurum, şirket ve iş adamından gelen ?Bu yöndeki yeni bir organizasyon için size maddî ve manevî destek vermeye hazırız? mealindeki bazı yüreklendirici mesajlardan dolayı, itiraf edeyim ki oldukça heyecanlanmıştım.
Öyle ki ?Acaba? demeye başladım kendi kendime, ?Kültür ve sanat olaylarına sponsorluk yapma noktasındaki şu kemikleşmiş tutukluğumuz ve cimrilik psikolojimiz gerçekten de kırılıyor mu??
Ancak, aradan geçen kısa zaman dilimi, benim hâlâ ?hiç büyüyememiş hayâlperest bir çocuk? olduğumu ve İslâmî câmiayı lâyıkıyla tanıyabilmem için daha ?kırk bir fırın ekmek yemem gerektiğini? gösterdi.
Bu tür akçeli işlerde sözü fazla uzatınca üzülüyor ve sinirleniyorum. O yüzden, kısa ve öz konuşayım: ?2'nci Uluslararası Mustafa Akkad Beyaz Sinema Buluşmaları? adını verdiğimiz bu organizasyona ilişkin sağdan soldan gelen yardım vaadlerinin hepsi -tıpkı geçen yıl olduğu gibi- dibine kadar ?fos? çıkmıştır. ?Fos çıkmak?la da kalmamış, bu uğurda haftalarca büyük bir umutla kapısını aşındırdığım kimi kişi ve kurumlar, kendilerine ilettiğim sunum dosyalarına, ısrarlı telefonlarıma ve sekreterlerine bıraktığım mesajlara asla geri dönmeyerek beni rencide etmiş; söz konusu organizasyonu birlikte yapmayı planladığım genç ve idealist ekibim karşısında da şahsımı küçük düşürmüşlerdir.
Özellikle adlarını anmaya gerek duymuyorum, çünkü buna hakikaten değmezler; ancak şunu söyleyeyim ki başvurduğum adresler arasında tam 45 gün boyunca bir ?evet? ya da ?hayır? cevabı beklediğim ve bunu duyabilmek için de en az 10 kez telefonla aradığım halde bana bir kez bile dönüp delikanlıca tek söz sarf etmeyen muhataplar bulunmaktadır.
O yüzden, ?Câmiayı coşturalım, silkeleyip canlandıralım? şeklinde bazı çocukça ısrarlara girişmenin hiç bir âlemi yok. ?Câmia?mız çok derin bir kış uykusunda ve bu keyifli uyku sırasında da kesinlikle rahatsız edilmek istemiyor.
Ben ve üç-beş arkadaşımın yüz akına dönüşen geçen yılki organizasyonun ardından, 4-5 aylık maaşımı teknik hazırlıklar sırasında biriken borçları temizlemeye harcamıştım. Bu yıl da ekip arkadaşlarımızla birlikte benzeri bir işe girişirsek, herhalde bankacılar -organizasyon için çekeceğimiz ?tüketici kredileri? karşısında- altımızdan yatağımızı alıp götürürler!
O yüzden açık ve net söylüyorum:
Mustafa Akkad'ın Los Angeles'ta film yapımcılığıyla uğraşan büyük oğlu Malik Akkad'dan İranlı saygın sinemacı Mecid Mecidî'ye, Suriye sinemasının günümüzdeki en popüler yönetmeni Necdet İsmail Anzur'dan aynı ülkenin uluslararası alandaki en başarılı aktörü Hasan Mesut'a kadar bir çok değerli isimle şu ya da bu biçimde görüşüp, kendilerinden -böyle bir organizasyonu düzenlememiz durumunda- ?mutlaka katılacakları? sözünü aldım. Aynı şekilde, muhafazakâr kesimdeki bazı televizyon kanalları da etkinliği kısmen ya da tamamen yayımlamayı vaad ettiler.
Ancak, tıpkı geçen yıl oluşturmayı başardığımız nezih ortam gibi, bu yıl da aynı düzeyde, hattâ ilkinden çok daha kaliteli, uluslararası boyutları da olan bir ?İslâm Sineması Buluşması?na imza atabilmenin orta hâlli bir mâlî portresi vardır. Bu da 100-120 bin dolar dolayında bir bütçeye karşılık geliyor.
Varsa İslâmî câmianın sermaye sahipleri arasında böyle bir yiğit, böyle bir delikanlı ve böyle bir vizyoner, ben de hâlâ sözümün ardında duruyorum. Organizasyonu A'dan Z'ye dört dörtlük yürütüp, ona ?hâmilik? yapacak kişiye de medya yoluyla her türlü izzet ve itibarı kazandırmaya hazırım. Yeter ki ümmet böyle olaylar vesilesiyle bizde bir kıpırtı görsün, gençler bizlerden kışkırtıcı bir enerji alsın.
Dikkat edeniz, bahse konu olan bütçeyle en fazla Japon malı dört çeker bir otomobil alınır ki, bunlardan da bizim kesimin kodamanlarının altında yüzlercesi var. Ancak, bankaların, bira ve rakı şirketlerinin, cep telefonu operatörlerinin her yıl milyonlarca doları spor ve sanat organizasyonlarında sponsor olmaya harcadıkları bir Türkiye'de, ardında mütedeyyin bir kurumun logosunu taşıyan tek bir kültür ve sanat festivali bile göremiyorsunuz. Ne de olsa bunlar, ?köylü zenginlerimiz?in bakış açısına göre, ?cemiyete hiç bir faydası olmayan bir takım suflî işler?den ibaret. Onların her zaman için uğraşacak daha mühim ve hayırlı projeleri bulunur. Sözgelimi, Ramazan ayında varoşların girişinde kamyonlardan çaresiz insanların üzerine içi ağzına kadar ?ikinci kalite bakliyat? dolu kumanya paketlerini fırlatmak gibi?
İşte size, ardında büyük bir bankanın yer aldığı, her biri ?3'er adet Mustafa Akkad Buluşması? düzenleyebilecek düzeyde sponsorluk desteğine sahip güncel sportif ve sanatsal organizasyonlardan yalnızca ikisi:
http://www.garantiemeklilik.com.tr/pages/haberler.htm?id=394
http://www.garantiemeklilik.com.tr/pages/haberler.htm?id=393
?İki paket pirinç, bir paket şekeri?i kamuoyuna yönelik muhteşem bir yardım gösterisi sananlar, yalnızca TV 8'in Ramazan'da personeline dağıttığı armağan paketinin içeriğini bir öğrensinler diyorum, başka da bir şey demiyorum.
Özetle, ?2'nci Uluslararası Mustafa Akkad Beyaz Sinema Buluşmaları? projesinin akıbetinin ne olacağı şimdilik belirsiz? Doğrusunu isterseniz, böylesine büyük ve gösterişli organizasyonlara imza atma konusunda artık pek fazla umudum da yok. Câmiada genelde kültür-sanat ve özelde de sinema alanında bir şeylerin değişmesi için şimdiye kadar çok çırpındım, hâlâ da çırpınıyorum. Fakat, birey olarak gücümün sınırları belli ve ?büyük oynama? noktasında kolum kanadım kırık. Bazı iddialı hayâller ise ancak varlıklı ve vizyoner insanların hesapsız-kitapsız cömertlikleri sayesinde gerçeğe dönüşebiliyor. Ben de bu konuda son derece ?çorak? bir tarlanın çiftçisiyim ne yazık ki...
* * *
Bu hafta, sıkça sorulan bazı soruların cevabını vermeye çalıştım. Ki fırsat olursa yine vereceğim.
Bu arada, yan sütunlarda ben ve beni seven kimi genç kuşak sinemacılar açısından sevindirici bir haber okuyacaksınız.
İstanbul-Beyoğlu'nda hizmet veren BSF Akademisi tarafından, bu akademinin Londra merkezli Cavendish College ile işbirliği hâlinde kurduğu iki yıllık Sinema-TV Okulu'nda hocalığa davet edildim. ?Paylaşılmayan hiç bir bilginin beş para etmeyeceğine? inanan bir adam olarak da bu teklifi memnuniyetle kabul ettim. Çeyrek yüzyıllık bir meslekî mücadeleden sonra, heybemde gençlere bire bir anlatmam ve onlarla paylaşmam gereken epeyce bilgi, belge, hatıra ve deneyim birikmiş durumda...
Ha, bu arada içinizde, yaklaşık dört yıl önce kurulan BSF'ye, neden saygıdeğer meslektaşım, kurumdaşım, yoldaşım, dostum ve ağabeyim Yusuf Kaplan tarafından, yöneticiliğini onun yürüttüğü son üç yıl içinde değil de ta şimdilerde, söz konusu Akademi'nin hiç tanımadığım yeni yönetimi tarafından davet edildiğimi merak edenleriniz var ise bu soruyu bana değil, sevgili Kaplan'a soracaksınız.
Ben kendisine bugüne kadar hiç sormadım; çünkü cevabını zaten çok iyi biliyorum.
* * *
(*) ?Ali Murat Güven: Yeni Şafak adlı, tuvalet kâğıdı olarak bile kullanmayacağım paçavrada, harfleri yan yana getirerek bir takım cümleler kurmaya çabalayan insanımsı yaratık?.
(Ekşi Sözlük'te, geçmişte adımın altında yer alan ve hukukî bir ihtarname göndererek sildirdiğim düzinelerce üye ?yorum?undan yalnızca biri)
Yeni Şafak
Yorum Yap