Dolar

42,8413

Euro

50,6521

Altın

6.170,58

Bist

11.371,09

Ankara'dan 'acayip torpilli' bir adam olarak, ben?

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-11-30 05:37:00

Ankara'dan 'acayip torpilli' bir adam olarak, ben?

Geçen pazartesi akşamı Swiss Otel'de düzenlenen tanıtım kokteylinde, yarı-resmî niteliğe sahip İstanbul-2010 Ajansı'nın Yürütme Kurulu Başkanı Sayın Nuri Çolakoğlu ve ardından da bu kuruluşun Sinema Projeleri Direktör Yardımcısı Sayın Ayşen Sever, organizasyon fikri şahsıma ait olan ?İçinden İstanbul Geçen Filmler Festivali?ni, aynı projeye bağlı olarak düzenleyeceğim ?sinema tarihi sergisi?ni ve yazacağım ?sinema tarihi kitabı?nı salonu hıncahınç doldurmuş durumdaki medya mensuplarına, sanatçılara, siyasetçilere tanıttıktan hemen sonra, sigara içmek amacıyla lobiye çıktığımda yanıma tanımadığım bir tip yanaştı ve sırıtarak aynen şöyle söyledi:

?Vay be, projelerin 2010 Yürütme Kurulu tarafından kabul edilmiş. Demek ki torpili çok sağlam bir yerden koymuşsun sen usta! Hadi hayırlı olsun!?

Pis pis sırıtan o surata baktım ve ?Aynen öyle birader? diye cevap verdim. ?Projemi yetkililere sunarken, arkamda tahmin edemeyeceğin kadar sağlam bazı torpillerim vardı.?

Sonra da bundan aylar önce, daha henüz yaz başındayken, Nuri Çolakoğlu'na (onun telefon açıp heyecan içinde İstiklal Caddesi-Atlas Pasajı'ndaki Ajans merkezine çağırması vesilesiyle) ilk ziyaretimi yaptığım gün, beni son iki yıldır külüstür Şahin'iyle sağa sola taşıyıp duran asistanım Şenol Koşaca ile Beyoğlu'ndaki otoparkın parasını cebimizdeki bozukluklarla nasıl da güç bela denkleştirdiğimiz aklıma geldi. Buraji-komik ânı hatırlayınca da karşımdaki sırıtışın sahibine acı acı gülümsemekle yetindim ve o hastalıklı bünyenin yanından derhal uzaklaştım.

Hayatta her işlerini torpille, kayırma/kayırılma ile halletmeye alışmış olan ?kifayetsiz muhterisler? aynen böyledir işte; kendi yeteneksizliklerinin yansımasını mutlaka başkalarında da görmek isterler. Onlar başarısızdır ya, mutlaka başkaları da başarısız olmalıdır. Onlar üretemiyordur ya, mutlaka başkaları da üretim kabızlığı çekmelidir. Onlar bir olayda kişisel yetersizlikleri nedeniyle direkten dönmüşse, mutlaka başkaları da dönmelidir.

3 Kasım 2002 sabahından beri AKP Hükûmeti'nin bir tek bakanı ya da bürokratıyla tek kelimelik özel diyalog kurmamış, son 6 yılda iktidardan ya da ona yakın çevrelerden kendi adına topluiğne dahi istememiş bir medya mensubu olarak, resmen midem bulanıyor -hasetle bezeli- bu tür tepkilerden?

Oysa ki bu âlemde hiç kimseler bilmez; ben aynı partinin kuruluş çalışmalarına en ?gönülden? katkılardan birini yapmış olan bir adamım. Türkiye Cumhuriyeti'nin bugünkü Başbakanı, 14 Ağustos 2001 günü Ankara-Beykent Otel'de ülke ve dünya medyasının temsilcilerinin önünde partisinin kuruluşunu ilan ederken, her satırı benim tarafımdan yazılmış, 30 sayfalık coşku dolu bir ?manifesto? okumuştu. Bu özel görevi tevdî eden kişi ise son iki dönemdir İstanbul milletvekilliği yapan değerli ağabeyimiz Hüseyin Besli'ydi. Kendisinin armağan ettiği iki paket sigara dışında herhangi bir bedel talep etmeksizin, çalıştığım ajanstan üç gün ve iki gece boyunca hiç ayrılmadan kaleme aldığım bir ?sevgi metni?ydi o. Sırf, sevgili Tayyip Bey'in İstanbul Belediye Başkanlığı günlerinden itibaren kalbimizde yer etmiş olan eşsiz hatırı nedeniyle hazırlanmıştı. İki paket sigarayı da aynı dönemde ülke (aynen şimdiki gibi) bunaltıcı bir krizde olduğu için, resmen ?parasızlıktan dolayı? talep etmiştim Besli ağabeyden. Böylesine kapsamlı ve kritik bir metni hazırlarken kafamı toparlayabileyim diye?

AKP'nin ilk döneminde, bu idealist kadronun sırtına binen bazı masraflı tanıtım ve reklâm yüklerini bir parça olsun hafifletmek amacıyla, anlattığım yardımdan daha fazlasını da yapmışlığım vardır. Fakat, ayrıntıları uzun uzun aktarmaya gerek yok. Günün birinde özellikle soran olursa, hâlâ gururlanarak hatırladığım o süreci de zevkle anlatırım kendisine?

Öte yandan, kuruluş dönemi başarıyla tamamlanıp AKP iktidara geldikten sonra, kartivizitinde adres olarak ?Ankara? ibaresi bulunan bir tek insanın bile kapısını çalmadım. Ta ki şimdinin makam-mevki sahipleri günün birinde emekli olup yeniden İstanbul'a dönene kadar da asla çalmam. Siyasetçilerle ilişki biçimim hep bu şekilde oldu; bundan sonra da böyle olacaktır.

Medya mensuplarının siyasetçilerle yakınlaşmasına ilişkin geleneksel tavrım bu iken, İstanbul'u seven namuslu bir yurttaş olarak ilgili makama sunumunu yaptığım ve bileğimin hakkıyla gerçekleştirme fırsatı elde ettiğim yurtseverce bir projeyi -salt Yeni Şafak'ta çalışıyor olmamdan dolayı- ?Ankara torpili?ne bağlayan sümsük tiplerin varlığı da doğal olarak karnıma kramplar sokuyor.

?İçinden İstanbul Geçen Filmler? projesinin geçmişi ta üniversite yıllarıma, master tezi olarak ?Dünya sinemasında Türkiye ve Türk imajı? başlığını seçmeme dayanmakta... Geride bıraktığımız yaklaşık 20 yılda bu özel alanda ülkemizin en geniş bilgi birikimine sahip sinema araştırmacılarından birine dönüştüm. Aynı zamanda, Türkiye'de anılan konudaki en geniş film, fotoğraf ve belge arşivinin sahibi yine benim. Böyle bir imtiyaz da gökten durup dururken inen bir armağan ya da torpil sayesinde değil, yıllarca bilgisayar başında eşek gibi çalışıp sabırla bilgi ve materyal toplayarak oluştu. Öyle ki sinema tarihi boyunca içinde ?Türk?, ?Türkiye? ya da ?İstanbul? kelimeleri geçen her yabancı filmi kare kare biliyorum artık? Buna drama ya da belgesellerin yanısıra, ?çizgi filmler? de dahil!

O yüzden, doğrudur; arkamda gerçekten de ?çok büyük iki torpil? var. Ancak, kafası sürekli çakallığa çalışanlar bu torpilin nereden geldiğini asla anlayamazlar.

Birinci torpil doğrudan doğruya Yaradan'dan, ikincisi ise ?ülkemizde sinema kültürünün gelişimi? adına özgün bir şeyler ortaya koymaya duyduğum o bitmek tükenmez özlemden geliyor.

Sunduğum proje gayet güzeldi, iki yıl sonra İstanbul'da gerçekleştirilecek olan ?Avrupa kültür başkenti? kutlamalarının mantığına tamamen uygundu ve işini özenle yapan 2010 Hazırlık Ekibi'nden de lâyık olduğu muameleyi gördü; hepsi bu kadar...

Velhasıl, bir ?Beyaz Türk? olmayan ben, sahip olduğum o eşsiz ?ulvî torpil? sayesinde, 2010 yılında İstanbul'a şimdiye kadar konsept olarak eşi ve benzeri görülmemiş bir ?film festivali? armağan edecek, söz konusu festivali tamamlayıcı nitelikte bir ?sinema görselleri sergisi? açacak ve bir de ?Türkçe-İngilizce kitap? yazacağım.

Şahsıma duydukları yüksek güven nedeniyle, başta Sayın Nuri Çolakoğlu olmak üzere, bütün 2010 Ajans yetkililerine huzurlarınızda gönülden teşekkür ediyorum.

Çabaları ve çabalarımız, dünyanın bu en güzel kentinin dünyaya yeniden tanıtımı adına hayırlı olsun.

YENİ ŞAFAK

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Bin yıllık Türk kültürünün izlerine Tomarza'da rastlandı

Haber Ara